Suriye İç Savaşındaki Tüm Taraflara Sesleniş

Buradan, bugün Suriye toprakları içinde elinde silah taşıyan herkese sesleniyorum.

Suriye topraklarında altı senedir şiddetli bir savaş yaşanmaktadır. Açıkça görülüyor ki bu savaş başlangıcından bugüne kadar taraflardan hiçbirinin hayrına sonuçlar doğurmamıştır. Tarafların her birinin zarar içinde olduğu açıktır.

Ve bu kanlı savaşta en büyük zararı masum siviller, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar görmektedir. Bu masumlar savaşın devam ettiği her gün büyük acılar yaşıyorlar.

Hatalarımızın bedelini daha ne kadar masumlara ödeteceğiz? Altı yıldır akan kanlar dışında hiçbir şey görmedik. Bu sorunun bir çözümü yok mu?

Şehirler yıkıldı ve sosyal yaşam tamamen bitti. İnsanlar açlıktan ve soğuktan ölüyorlar. Güvenli hiçbir yer yok.

Ellerinde silah taşımayan, savunmasız ve masum insanların ateşin içine çekildiği hiçbir savaş İslamî olamaz.

İslam’da savaşın amacı insanı yaşatmaktır, yüz binlerce insanı ölüme sürüklemek değil:

” Ayetleri görmezlikten gelenler de onlar; sizin Mescid-i Haram’a girmenize, bekletilen kurbanların varacağı yere ulaşmasına engel olanlar da onlardır. Onların arasındaki tanımadığınız mümin erkekler ile mümin kadınları bilmeden çiğneme ve ondan dolayı üzüntü çekme ihtimaliniz olmasaydı (Mekke’yi fethederdiniz). Ama Allah, doğru tercihte bulunanları ikramı ile kuşatmak için böyle yaptı. Eğer (masumlarla – suçlular) ayrılmış olsalardı onlardan kendini doğrulara kapatanları acıklı bir azaba çarptırırdı.” (Feth 48/25)

Mekke’de kimliğini gizleyen az sayıda Müslüman vardı. Bu yüzden yüce Allah fethi, masumların zarar görmeyeceği güvenli bir yol açılıncaya kadar erteledi.

Allah Rasulü de Mekke’ye girdiği gün hiç kimsenin malına veya canına zarar gelmemesi için çalıştı. Allah Rasulü’nün komutasında İslam ordusu şehre girdiğinde tam bir güven ve emniyet hakimdi. Çünkü İslam’da en değerli şey insan hayatıdır.

Bugün Suriye’de taraflardan her biri, hak olan cephede yer aldığına inanıyor.

Esed’in askerleri, Beşar Esed’in yönetimi olmadan Suriye için hiçbir hayırlı sonucun olmayacağına inanıyorlar.

Muhalif gruplar da Beşar Esed’in yönetimi altında hiçbir hayırlı sonucun olmayacağına inanıyorlar.

Işid, Hizbullah ve Kürt militanlar da Allah yolunda cihad ettiklerine inanıyorlar.

Her biri kendi haklılıklarına dair dinî veya siyasî  gerekçeler öne sürüyorlar.

Yarın Allah’ın huzurunda, ölen masum insanların hesabı sorulurken bu gerekçelerden hangisini savunabilirsiniz? Yüce Allah şöyle buyurmuyor mu?:

“… Kim, adam öldürmemiş veya ortalığı birbirine katmamış birini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir hayatı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide 5/32)

2011 yılında bir ateş yakıldı. Bu ateş, masumları bir yakıt gibi yiyerek devamlı büyüdü. Bu ateşin büyümesinde hepimizin suçu var. En çok da bu ateşi körüklemek için fetvalar veren bazı hocaların suçu var. Onlar da Allah’a hesap verecekler.

Onlar Suriye’de yanan ateşi büyütmek için şu ayetle fetva verdiler:

” Allah yolunda ve güçsüz bırakılmış çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda savaşmamak için ne gerekçeniz olabilir? Onlar(ezilenler) şöyle yalvarıp dururlar; “Rabbimiz! Halkı yanlışlar içinde olan bu şehirden bizi çıkar, bize katından bir lider (veli) gönder, bize katından bir yardımcı gönder.”  (Nisa 4/75)

Bu ayetten anlıyoruz ki İslam’da savaşın amacı zayıf erkek ve kadınları ve çocukları tehlikeden kurtarıp güvenliğe kavuşturmaktır. Fakat bu ulemanın davet ettikleri savaş,  güvenliği yok edip, masumları bombaların altında savunmasız bırakmaktadır. Ayet bizden bunu istemiyor. Böyle bir savaş Allah yolunda bir savaş değildir. Onlar ayetleri kendi hevalarına göre kullanıyorlar. Bu yüzden de bugüne kadar bu fitne ateşi hala masumların canını almaya devam ediyor. Ve durum her gün daha da kötüleşiyor.

Bugüne kadar ölen masumların sayısı altı yüz bine yaklaştı. Milyonlarca insan da göç etmek zorunda kaldı.

Ancak bundan sonrakilerin hayatını kurtarmak sizin elinizde. İçine aldığı her şeyi yok eden ve doymak bilmeyen bu ateşi söndürmek sizin elinizde. Bu noktadan sonra atılacak en hayırlı adım, sağ kalanları yaşatmak ve yıkılan şehirleri yeniden inşa etmektir.

Yüce Allah’ın şu sözüne gelin:

“…  Kim de bir hayatı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur…” (Maide 5/32)

Geçmişte yapılan hatalar ne olursa olsun, tüm taraflar bu yola yönelmelidirler. Hatalarımızdan dönmek için hiçbir zaman geç değildir. Allah’ın rahmet kapısı her zaman açıktır:

Yüce Allah şöyle buyuruyor;

“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilahı yardıma çağırmazlar. (Kur’ân’ın) Haklı (saydığı) bir sebep olmaksızın Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmezler; zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını çeker. Kıyamet Günü onun cezası katlanır ve orada alçaltılmış olarak ölümsüzleşir. Ancak dönüş yapan , inanıp güvenen ve iyi iş yapan başka. Allah, onların kötülüklerini silip yerine iyilik yazar. Çünkü Allah bağışlar, ikram eder. Kim dönüş yapıp iyi iş yaparsa muhakkak ki o, Allah’a tevbesi kabul edilmiş olarak dönmüş olur. ” (Furkan 25/68-71)

Bugün Suriye’de Allah yolunda yapılabilecek tek davranış barışa yönelmektir. Allah yolunda yapılabilecek tek doğru davranış kalanların hayatını kurtarmak, şehirleri yeniden inşa etmek ve göç etmek zorunda kalan Suriyeli insanların evlerine dönmelerini sağlamaktır. Eğer gerçekten Allah’ın rızasını  istiyorsanız böyle yaparsınız.

Artık silahlar susmalı, savaşçılar ailelerine dönmeli ve yabancı gruplar Suriye’yi terk etmelidir. Suriye hükümeti ve Suriye halkı bir masa etrafında oturup kendi ülkelerinin geleceğine kendileri karar vermelidir.

Bu konuda en büyük görev Suriye hükümetine düşmektedir. Halkının huzur ve güvenliğini düşünmek ve barışın sağlanması için gereken adımları atmak öncelikli olarak iktidarın görevidir.

Eğer hükümet bu yönde bir harekette bulunursa, Muhalif gruplar da barıştan yana olmak zorundadır. Zira yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

” Eğer barışa yanaşırlarsa, sen de barıştan yana ol ve Allah’a güvenip dayan. Her şeyi dinleyen ve bilen O’dur.” (Enfal 8/61)

Yıllardır masum Müslümanların kanının aktığı ve kafirleri sevindirmekten başka işe yaramayan bu savaşa bir son verin. Bu sizin sorumluluğunuzdur. Bu savaş Rusya’nın sorumluluğunda değil, Amerika’nın da sorumluluğunda değil. Onlar imkan buldukları her yerde Müslümanları öldürmek istiyorlar.

Suriyeliler istedikleri gibi yaşama hakkına sahip olmalıdır. Rusya ve Amerika’nın istediği gibi değil. Buradan tüm silahlı askerlere sesleniyorum; insanların hayatı sizin elinizde.

Bu sesleniş bizim görevimiz, bu seslenişe kulak vermek ve gereğini yapmak sizin göreviniz:

“İçlerinden bir toplum (ümmet) şöyle demişti: “Allah’ın etkisizleştireceği ya da ağır azaba uğratacağı bir topluluğa (kavime) ne diye öğüt veriyorsunuz?” Dediler ki “Rabbinize karşı mazaretimiz[*] olsun diye. Belki de (bu uyarılarımız sayesinde) çekinip kendilerini korurlar”” Araf 7/164. 

Hişam Alabed’in kaleme aldığı bu yazı, 14.12.2016 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.