Bilim Felsefesi

Günümüzde yeni bir disiplin dalı olarak ortaya çıkan, bilim felsefesinde kuramlar/teoriler, “bilim felsefesi” adlı disiplinin içeriğini oluştururlar. Kuramlarla dolu bilim felsefesine, farklı bir bakış açısı ile yaklaşmak istiyorum. Kuramcılar, kuramlarını nasıl kurarlar?

Birçok kuram, deneylenemez olduğu için uygulanmadıkça doğru olup olmadığı, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinemeyen düşüncelerden oluşur. Kurulan kuramlar ya birbirlerini desteklerler ya da devrim niteliği taşıyan kuramlar onların yerini alır. Aslına bakarsanız kurulan tüm felsefeler de bir inancın ürünüdür. Bilindiği gibi popüler kültür/gelenek yaşam ve inanç dünyamızı etkiler. Kuramcıları da hem felsefe/ler hem inanç/lar etkiler. Tıpkı tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar meselesinde olduğu gibi. Sanırım İbn Rüşt’de bunu demeye çalışıyordu. İki olgu birbirini besler, destekler. Sütkardeş gibidirler.

Farklı farklı inanç sistemlerinin var olduğunu biliyoruz. Bu yüzden oluşturulan kuramların hangi inanç sisteminden/felsefeden beslendikleri çok önemlidir. Mesela Shrödinger kedi paradoksu adlı kuramını geliştirirken, Hint Metafiziğiyle ilgilenmiştir. Nirvana ve karma kavramlarını ayrıntılı bir biçimde incelemiştir. Alman felsefesinden yararlanarak Hint felsefesini, Upanişadları ve özdeşlik kuramlarını derinleştirmiştir. Hint felsefesi ona iki uç arasında düşünmeyi Aristotalesçi üçüncü şıkkın imkânsızlığı ilkesini aşmayı öğretir. (Aristo, 1800’de Bilim Dünyasını Etkilemiştir) “A” olabilen ya da olmayan bir söylem unsuru, aynı zamanda “A” olabilir de olmayabilir de. Kurduğu kedi paradoksu kuramıyla Shrödinger ünlenmiştir. Kedi biz kutuya bakmadan önce ne canlı, ne ölü, hem canlıdır, hem ölü. Dolayısıyla kedinin durumu belirsiz, paradoksaldır. Günümüzde bilimin cevap veremediği yerleri kuramcılar doldurduğu için bu durum bizim için büyük önem arz etmektedir.

Dikkatinizi çekmeye çalıştığım konu şu; Hiç düşündük mü? Kur’an’ın kavramlarıyla düşünmeye başladığımızda, Kur’an nasıl bir açılımlara sebebiyet verir?

Kur’an, kendi kendini açan bir kitaptır. Kur’an dolgu malzemesi kabul etmez. Bu sebeple, Vahyi/Kur’an’ı beşeri ürünlerle doldurmamalıyız. Kur’an’a başka kültür, felsefe, inanç sistemlerinden etkilenmiş kuramcıların bakış açısıyla yaklaşmamalıyız. Yanlışlanabilir kuramlarla/teorilerle Kur’an’a yaklaştığımızda haşa Kur’an’ın doldurmadığı yerleri biz doldurabiliriz imajını verebiliriz gelenekçilerin yaptığı hatanın başka bir sürümünü ortaya atarak tekrarlayabiliriz. Kangrenleşen hadis, tefsir geleneğinin yerini bu sefer bilim kuramları almaya başlar. Geleceğe de yine temizlenmesi gereken bir enkaz yığını bırakmış oluruz.

Hayata bakış açımız, Kur’an’a bakış açımızı da belirler. Kur’an’a bakış açımız da hayattan beklentimizi belirler. Nasıl bakarsak öyle görürüz bu da bilinen bir gerçek.

Rabbimiz, Kur’an’a doğru bakabilmeyi, doğru anlayabilmeyi ve anladıklarımızı hayatımıza, bilime doğru yansıtabilmeyi nasip etsin.

Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 10.2.2017 tarihinde yayımlanmıştır.