Değerler Etiği ve Duyguların İnşası

“Değer” sözcüğü en genel anlamda; bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin sahip olduğu kıymet, yüksek ve yararlı nitelik olarak tanımlanabilir. Türkçe de karşılık olmayı dile getiren değmek kökünden türetilmiştir. Kelimeyi bir sıfat olarak kullanarak bir şeyin değerli yahut değersiz oluşundan söz edebileceğimiz gibi, bir isim olarak kullanarak doğrudan o şeyin yüklendiği şeyi kast edebiliriz. Değerini bilmek, değer biçmek, değer vermek ifadelerinde olduğu gibi.[1]

Duyguların inşası (eğitimi) olmadan sağlıklı bir değerler etiğine de sahip olamayız. Duygularımızın dengelenmesi özellikle, kişisel inşamızla yakından alakalı olduğu için değer yargılarını insanların kendisinin belirlediği bir düzlemde aşkın bir referansa, dengeleyici unsura mutlaka ihtiyacımız vardır. Bizi yaratan Allah, yarattığı kulunun zaaflarını bildiği için çok şükür vahiyle bizi dengelemektedir.

Daniel Goleman, “Duygusal Zekâ” adlı kitabıyla yepyeni bir kavram ortaya attı. Uzun zamandır başarılı olmanın derecesi IQ ile ölçülürdü. “Batı sadece aklı öncelemiş ve yaptıkları buluşlarla maneviyattan (kalpten) uzak bir medeniyet kumuştur.” Yapılan son araştırmalara göre “Duygusal Zeka” (EQ) insanların kişisel ve mesleki anlamda başarılı olmalarını IQ’dan çok daha fazla etkilendiğini gösterdi. Duygusal zekâ ile insanların ortak duyguları, iletişim becerileri, insanlık anlayışları, incelik, zarafet, kibarlık, nezaket vs. gibi yetenekleri tanımlanmaktadır.

Duyguda aşırılıklar bizi dengesizleştirdiği için beynin duygusal olarak uyarıları dürtüleri nasıl tespit ettiği, duygusal öğrenmenin nasıl olduğu, duygusal anıların nasıl şekillendirildiği ve bilinçli duygusal hislerimizin nasıl olup da bilinçsiz süreçlerden doğduğu, bilim İnsanlarının araştırdığı konular arasındadır.

Duygusal olarak verdiğimiz tepkiler, kendimizle ve başkalarıyla olan ilişkilerimiz de doğrudan etkilidir. Yani duygusal dengemiz bir taraftan kendi gelişimimizi ve olgunlaşmamızı sağlarken diğer taraftan da diğer insanlarla aramızda olan ilişkilerimizi tanımlar.

Kendini tanımak, kendini yönetmek, motivasyon, empati, sosyal yetkinlik, iletişim becerisi, duygusal yanımızın bize kazandırdığı erdemlerdir. Duygularını kontrol edebilen kişiler, mesleki anlamda da başka insanlar ile iyi iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine sahip olduklarından genellikle çok başarılı olurlar. Günlük hayatta da duygularını kontrol edebilen insanların iş arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabildikleri için kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenir.

Duygularını kontrol edebilen kişiler diğer insanları olduğu gibi kabul edip onları dinleyip anladıkları için sevilirler ve arkadaşlık ilişkileri daha güçlü olur.

Kişide duygular bir kez ortaya çıkınca sonraki davranışlarının güçlü tetikleyicisi olurlar. Uzun vadeli başarılarına doğru yelken açtıkları kadar an be an eylemin seyrini de belirlerler. Ancak duygularımız başımızı derde de sokabilir. Korku, kaygıya dönüşünce, arzu hırsla yer değiştirince veya sıkıntı öfkeye, öfke nefrete, dostluk hasede, aşk saplantıya veya zevk bağımlılığa dönüşünce, duygularımız bizim aleyhimize çalışmaya başlar. Zihinsel sağlık, duygusal hijyenle korunur ve zihinsel problemler, bir dereceye kadar duygusal düzenimizde bir rahatsızlık olduğunu yansıtırlar. Duygular hem faydalı hem de hastalıklı sonuçlara sahip olabilir.[2]

Duygusal anlamda karar verme olgusunun kalp ile olması ve Kitabın – Vahyin kalbe indirilmesi bu anlamda çok manidardır.

Kitab’ın kalbe indirilmesi (Bakara/97, Şuara/193)

Akletmenin kalb ile olduğu (Hac/46)

Kalbin sadr içinde olduğu (Hac/46) ayetlerle sabittir.

Kalp: Bir şeyin kalbi, onun bir şekilden başka bir şekle çevrilmesi, döndürülmesidir. Elbisenin kalbi ve insanın kalbi gibi. Bu insanın kendi yolundan alıkonması / çevrilmesi anlamına gelir. Bu anlamda Allah buyuruyor ki: Ve siz O’na döndürüleceksiniz.(Ankebut/21) [3]

İnsanın kalbine gelince deniyor ki: Çokça değiştiğinden / aşırı değişkenliğinden bu adı almıştır. Kalbin eylemi veya özelliği olan ruh, ilim, şecaat vb. gibi manalar da kalp diye adlandırılır.[4]

Duygularımızı, vahyin rehberliğinde inşa ettiğimizde dengeli bir birey, dolayısıyla kar tanesi misali dengeli bir toplum olmaya başlarız. Bu anlamda Modernizm, Pozitivizm, Hedonizm, Sekülerizm, Kapitaliz, Pragmatizm, Globalizm, Fatalizm, Determinizm, Tasuvvuf Edebiyatı, Tarikat ve Cemaat/lerin dayattığı toplumsal modeller, değişim/ler hakkında dengeli düşünüp karar/lar alabilmemiz için vahyin inşası olmazsa olmazımızdır.

Kalp ile ilgili dualar:

“Rabbimiz, bize hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma (Rabbena la tüziğ kulubena ba’de iz hedeytena)” (Ali İmran/8)

“Rabbimiz, iman edenlere karşı kalplerimizde bir kin bırakma (ve la tec’al fi kulubina ğıllen) (Haşr/10)

Kalp için söz konusu olan sıfatlar:

Selim (Şuara/89, Saffat/84)

Münib (Kaf/33)

Günahkâr (Bakara/283)

Kaba ve katı (Ali İmra/159)

Korkuyla çarpan (Nazi’Yat/8)

Kalp için daha temiz (Ahzap/53)

Gaflet içinde (Mü’Minun/63)

İnkârcı (Nahl/22)

Ayrı ayrı (Haşr/14)

Kalp için söz konusu fiiller:

İmanın yazılması (Mücadele/22)

İmanın süslenmesi (Hucurut/7)

Dayanıklılık verilmesi (Kasas/10, Kehf/14, Enfal/11)

Saygı duyması (Hac/54)

Ürpermesi (Enfal/2, Hac/35, Mü’Minun/60)

Yumuşaması (Zümer/23)

[imanla] tatmin olması (Nahl/106, Bakara/260, Maide/113, Ali İmran/126, Enfal/10, Ra’d/28)

Huşu duyması (Hadid/16)

Isındırılması (Tevbe/60)

Uzlaştırılması (Enfal/63)

Sekinetin indirilmesi (Fetih/4)

Şefkat ve merhamet oluşturulması (Hadid/27)

Gaflete düşürülmesi (Kehf/28)

Saptırılması (Saff/5)

Çevrilmesi (Tevbe/127)

Zannınızın kalplerinizde süslü gösterilmesi (Fetih/12)

Nifakın yerleştirilmesi (Tevbe/77)

İçine korku salmak (Haşr/2, Ahzap/26)

Bir şeyin sokulması (Hicr/12)

Katılaştırmak (Maide/13)

Katılaşması (En’am/43, Bakara/74, Hac/53, Zümer/22)

Dehşeti ilka etmek (Ali İmran/151, Enfal/12)

Kuşkuya kapılması (Tevbe/45)

Ürkmesi (Zümer/45)

Karşı koyması (Tevbe/8)

Eğrilik göstermesi (Tahrim/4)

Kabile gayreti oluşturmak (Fetih/26)

Bir şey kazanması (Bakara/225)

Eğlencede olması (Enbiya/3)

Kaymaya yüz tutması (Tevbe/117)

Kalpleri vardır, onunla anlamazlar (A’Raf/179)

Tab edilmesi (Mü’min/35, Araf/101, Rum/59, Muhammed/16, Münafikun/3, Tevbe/93, Nisa/155, Araf/100, Yunus/74, Nahl/108, Tevbe/87)

Sonlandırılması (Casiye/23, Şura/24, Enam/46, Bakara/7)[5]

Kalp için söz konusu isimler:

İman (Hucurat/7)

Hasret (Ali İmran/156)

Kayma ( Ali İmran/7)

Kuşku (Tevbe/110)

Korku (Haşr/2, Haşr/13, Ahzap/26), Enfal/12,Ali İmran/151, Tevbe/51)

İçinde hastalık (Nur/50, Ahzap/32, Ahzap/12, Sebe/23, Muhammed/20, Muhammed/29, Müdessir/31, Tevbe/125)

Üzerinde kilitler (Muhammed/24)

Üzerinde örtüler (Enam/25, İsra/46, Kehf/57))

Örtü içinde olması (Fussilet/5)[6]

Kılıflı olması ( Bakara/88, Nisa/155)[7]

Kur’an’da, duyguların inşası önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle duygusal inşayı betimleyen vasıflar; (Mümin, Muksit Ali İmran/18,Ali İmran/21) (Müzekkir, Nisa/135, Maide/8, Maide/42) (Salih Ali İmran/114,)  (Musalli Mearic 19…35) ve (Muttakilerin Bakara/2, Ali İmran/115,)  vasıfları Kitabımızda en ince ayrıntısına kadar detaylandırılmıştır.

Kur’an’ın inşa ettiği insan profili, İslami değerlere sahip örnek şahsiyetlerin ortaya çıkmasına vesile olmaktadır. Pozitivist eğitimin ortaya çıkardığı değer erezyonu (Aile mevhumunun yok olması, tüm cinsel sorunlar, fuhuş, şiddet, intihar, cinayet, her tür madde bağımlılığı, faizli işlemler, inanç kaybı vs.) ve onların yansımaları olan bireyci / bencil insan profilinden ancak vahye tekrar döndüğümüzde (dışlanmışlık ve yalnızlıktan) kurtulmamız mümkün olacaktır.

Kur’an’la inşa olmuş kişilik/ler: Hak-haksızlık konusunda yargılama yeteneği kazanırlar. Uzlaşmacı, kıstı ve adaleti gözetebilen, ödev bilinci ve duygusu gelişmiş olan kişilerdir. İnsan onuru, özgürlüğü, eşitliği, yaşamın dokunulmazlığı ve insana güven gibi değerleri temel değerler olarak kabul ettikleri gibi rasyonel ve eleştirel bir bakış açısına sahip, sorumluluk üstlenebilen, özgür karar verebilen, karar ve davranışlarının arkasında durabilen şahsiyet/ler olurlar. Aksi halde bu özelliklere sahip olmayan kişilerden oluşmuş toplumlarda insanın hak ve hürriyetleri işlevsel olamaz.

Saygılarımla.

Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı Fıtrat Haber sitesinde 14.6.2017 tarihinde yayımlanmıştır.

_________________________________________________

[1] Değerler Eğitimi / Derleyen Y. Sinan Zavalsız / Ensar Yayınları

[2] Duygusal Beyin / Joseph Ledoux / Pegasus Yayınları / s,24

[3] Ragıp el-Isfahani / Müfredat / Kur’an Kavramlar Sözlüğü

[4] Ragıp el-Isfahani / Müfredat / Kur’an Kavramlar Sözlüğü

[5] Kalple ilgili ayetler Şakir Kocabaşın “ Klb” Kavram çalışmasından alıntıdır.

[6] Kureyşli kafirler kendilerinin Kur’an’a karşı duruşlarını “kalplerimiz örtü içindedir” şeklinde bir ifadeyle savunurken

[7] Beni İsrail kafirleri “kalplerimiz kılıflıdır” şeklinde bir ifadeyle savunmaktadırlar.