Enflasyon ve Yerel Seçimler

31.Mart.2019 tarihinde yapılacak olan erken seçimler öncesinde araştırma şirketleri halkın nabzını tutmak için anketler düzenliyorlar. Ekim 2018 tarihli bir ankete yakından bakalım.

Halka Türkiye’de ekonomik kriz yaşanıp yaşanmadığı sorusu sorulmuş. Halkın %80.4’ü Türkiye’de kriz yaşandığını düşünüyor.

Ekim ayında, geçim şartlarının iyileştiğini söyleyen seçmenin oranı %12.1 seviyesinde iken, kötüye gittiğini belirtenlerin oranı %63.3, değişmediğini belirtenlerin oranı %19.1 ve fikrim yok/cevap yok diyenlerin oranı ise %5.5 olmuş.

Seçmene yöneltilen diğer bir soru ise Başkan Erdoğan’a görev onayı verilip verilmediği.

 

 

 

 

 

 

 

 

Diğer bir soru ise seçmenin son dönemde, ekonomiye yönelik en büyük şikayetinin ne olduğu?

Seçmenin ekonomiye yönelik en büyük şikayeti enflasyon olduğuna göre yakından bakalım.

Türkiye’nin 2004 yılına kadar en büyük ekonomik problemlerinin başında enflasyon geliyordu. Enflasyon, halk arasında “hayat pahalılığı” olarak da bilinmektedir.1980’lerde enflasyon başını alıp giderken zamanın hükümetleri enflasyonu birinci sorun olarak aldıklarını söyleseler de aslında birinci sorunları her zaman büyümeydi. Turgut Özal başbakanken kendisine enflasyonu anlatan bürokratlara “siz bana büyümeyi anlatın ben halka enflasyonu anlatırım” derdi. Bunun mantığı çok açıktı. Büyüme demek yatırım, yeni iş sahaları ve dolayısıyla istihdam artışı demekti. Enflasyonla mücadele uğruna büyümenin düşmesini dolayısıyla işsizliğin artmasını göze alamıyordu siyasetçi. Böylece Türkiye büyüme uğruna giderek yükselen bir enflasyonla yoluna devam etti. Sonunda büyümeyi kaybetti, elde enflasyon kaldı.

 

2004-2016 tarihleri arasında enflasyon artık sorun olmaktan çıkmış ve üzerinde pek konuşulmaz olmuştu.

Ne yazık ki 2017 yılında başını kaldıran enflasyonu göz ardı edip büyüme peşinde koşmak tıpkı 2001 krizi öncesinde olduğu gibi büyümenin kaybedilmesini önleyemedi ve Ekim 2018 itibarı ile enflasyon yıllık bazda % 25.24’e yükseldi.

Tüketici fiyat endeksi, Ekim 2018
[2003=100]

Şimdi enflasyonumuzun kırılgan beşli enflasyonları ile karşılıklı durumuna bakalım.

1 2 3 3 vs 1 3 vs 2
USD Karşısında 2017 2.10 2018 2.11.2018 % % Enflasyon MB Faizi
Brezilya (Real) 3,31 3,94 3,70 11,7 -6,0 4,53 6,50
Endonezya (Rupiah) 13,56 15,04 14,96 10,3 -0,6 2,88 5,75
Hindistan (Rupee) 63,87 73,34 72,44 13,4 -1,2 3,77 6,50
G. Afrika (Rand) 12,38 14,36 14,30 15,5 -0,4 4,90 6,50
Türkiye (TL) 3,79 5,99 5,43 43,4 -9,3 24,52 24,00
TR Hariç Ortalama 12,7 -2,1 4,02 6,31

 

Görüldüğü gibi kırılgan beşlinin enflasyon ortalaması Türkiye hariç % 4.2.Yani biz bu ülkelere göre 6 kat daha fazla enflasyon üretiyoruz.

Hükümet ekim ayı başında enflasyon ile topyekun mücadele programı başlattı.Gönüllü indirimler bu programın en önemli parçası.2500 civarında firma bu programa çeşitli kampanyalar ile destek veriyor.

Tablodan görebileceğimiz gibi perakende sektörünün bu programa verdiği destek pek etkili olmamış.

Son dönemde yükselen faiz oranları ve yabancı para birimlerine karşı Türk Lirasının değer kaybı enflasyonu tetikleyen sebeplerin en başında geliyorlar.

Bir ülkede GSYH artıkça yani o ülkede büyüme oldukça tüketimde artar.

Eğer o ülkede üretim artışı tüketim artışını karşılayamaz ise arz talep dengesi bozulur. Yükselen talep yeterince yükselemeyen üretimle karşılaşınca ürünlerin fiyatları artmaya başlar. Türkiye’de üretim yaklaşık olarak % 3-4 seviyesinde artarken tüketim % 7 seviyesinde arttı. Bu durum enflasyona baskı yaptı.

Enflasyona baskı yapan bir diğer faktör ise ülke insanının beklentileridir. 2017 yılında enflasyon başını kaldırırken hükümetin büyüme odaklı politikalarında bir değişiklik görmeyen halkımız aynı 80’li yıllardaki gibi enflasyon ile etkili mücadele etme niyeti olmadığını düşünmeye başladı. Merkez Bankası araştırmalarından görebildiğimiz gibi bu düşünce fiyatlarda katılığa sebep oldu. Yapılan araştırmaya göre 2017 yılında enflasyon %12 seviyelerinde iken bunun 4 puanı vatandaşın enflasyonla etkili bir şekilde mücadele edilmeyeceği inancından ve bu inancın sebep olduğu fiyat katılığından olmuş.

Güncel enflasyon oranlarına baktığımız zaman vergi, ceza ve harçlara 2019 yılında %25 zam geleceğini öngörebiliriz (bu oran enflasyondaki değişime göre değişecektir).Aynı zamanda asgari ücrete de yaklaşık olarak bu oranda zam geleceğini yine öngörebiliriz. Böyle olunca ekonomi sisteminin içindeki enflasyon beklentisi düşmüyor. Bu beklentiyi kırmanın yolu zamları geçmiş enflasyon gerçekleşmesine göre değil gelecek yılın (2019) enflasyon beklentisine göre yapmak. Bu oranda Yeni Ekonomi Programına göre % 15.9.

Bunun yanında karalılıkla bütçe harcamalarını kontrol altında tutmak gerekiyor. YEP hedeflerine göre Bütçe açığını yüzde 2’nin altında tutma hedefinin gerçekleştirilmesi amacıyla 2019 yılı içinde kamuda 60 milyar TL tasarruf sağlanacak. Ayrıca 2019 yılı içinde 16 milyar TL de gelir artırımı sağlanacak. Bu hedefler eğer yerel seçimlere kurban edilmez ise makul ve tutarlı görünüyor.

Bu yöntemler uygulanmaz ise yükselen fiyatlar ve yükselen döviz kurları nedeniyle halkımızın tüketimi azalır. Tüketim azalınca arz talep dengesi bu sefer arz lehine değişir ve bunun sonucu olarak enflasyon düşer. Bunun yan etkilerinden biriside bugün yaşanan konkordatolar olur.

Enflasyon herkesin harcama gücünü eriten ve toplumu bir kanser gibi kemiren bir hastalıktır. Enflasyon ile etkili mücadele ederken ülkenin ihtiyacı olan reformları hızla yapabilirsek büyümeden çok büyük ödünler vermeyiz ve YEP büyüme hedeflerini tutturabiliriz.

Enflasyon ayrıca sosyal huzursuzluklara da sebep olur. Nitekim bunu yukarıda verdiğim anket sonuçlarından görmek mümkün. Yüksek enflasyon ortamında insanlar birikimlerini ekonomik sisteme sokmak yerine kendilerini koruma içgüdüsü ile dövize yönlendirirler. En son açıklana TCMB verisine göre döviz cinsi mevduatın oranı %50 seviyelerinde. Bir diğer seçenek olarak altın veya döviz alıp yastık altında saklarlar. Yastık altındaki birikimin ülke ekonomisine hiç bir katkısı olmaz.

Hiçbir şey için geç değil. Bir miktar daha az büyümeye katlanır ve gerekli reformları yaparsak YEP’ deki hedeflere ulaşabiliriz. Enflasyon makul seviyelere düşer ve bu hastalıktan uzun vadeli olarak kurtulabiliriz. Türkiye’nin bu mücadelesinde şansı düşük seyreden petrol fiyatları.2014-2015 yılları arasında 100$/varil civarında olan brent petrolün güncel fiyatı 65$/varil seviyelerinde.

Ayrıca tüm olumsuzluklara rağmen halkın Cumhur İttifakına olan teveccühü azalmış olsa da devam ediyor. Bu fırsatları değerlendirelim ve ülkemizin geleceğini yerel seçimler kurban etmeyelim.

Ömer Mahmut Kuzanlı