MEVLİD BEYİTLERİNİN KUR’AN İLE ELEŞTİREL ANALİZİ
- Mevlid Nedir?
“Mevlid” kelimesi, Arapça “velede” (doğmak) kökünden türemiştir ve “doğum zamanı” anlamına gelir. Terim olarak, Müslümanların kültüründe Hz. Muhammed’in doğumunu anlatan manzum eserleri ve bu eserlerin okunduğu törenleri ifade eder. Mevlid yazımı 13. yüzyıldan itibaren yaygınlık kazanmıştır. Anadolu sahasında en meşhuru, Süleyman Çelebi’nin 1409 yılında Bursa’da yazdığı şiiri yüzlerce beyitten meydana gelmiş olup “Mesnevi” tarzında yazdığı “Vesîletü’n-Necât” ( Kurtuluş Vesilesi ) adlı eseridir (Karahan, 2010). Edebi bir terim olarak da “Mevlit” Muhammed Nebi’nin doğumunu, hayatındaki bazı kesitleri, anlatan mesnevi tarzındaki metinlerin tümüne verilen isimdir. Bu türün günümüzde en tanınan örneği de Süleyman Çelebinin Anadolu’da 15. yüzyılda, 1409 yılında yazdığı, “Vesiletün Necat “ ismini taşıyan manzum eseridir. Türk edebiyatında bu tür eserlerin sayısı iki yüz civarındadır. Bu eserler içerisinde ilk Türkçe mevlid metni hakkında farklı görüşler mevcuttur. Bugüne kadar ilk Türkçe mevlid metninin Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı (telif tarihi: 812/1409) olduğu kabul edilmekteyken yeni birtakım araştırmalar, bu çalışmadan iki yıl önce Ahmedî (ö. 1412)’nin 810(1407) tarihinde telif ettiği mevlidini ortaya çıkarmıştır. Yazılan mevlidler arasında Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı, Akşemseddinzâde Hamdullah Hamdî’nin Ahmediyye’si (telifi: 1484) ve Şemseddin Sivâsî (ö. I597)’nin Mevlid’i (telifi: 1580), Tahir Nadi Mevlidi, Ahmed Fehmi Mevlidi bu türün en meşhurlarındandı. Osmanlı şâirlerinden Nâbi, bu tarzda şiir yazmıştır. Sinan oğlunun, Kâdî Darir’in, Hamdî’nin, Ebü’l-Hayr’ın Halil’in ve hele “Merhaba” bahrini de ihtiva eden “mevlid”in yazarı şâir Ahmed’in eserleri bunlardandır.
Mevlid Merasimleri
İlk kez Fatımiler döneminde Peygamberimizin doğum günleri tören şeklinde ihya edilir. Osmanlı da ise ilk mevlid töreninin 3. Murat döneminde tertip edildiği söylenir. Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlidlerin camilerde kandil gecelerinde okunma adetinin yaygınlık kazanması Cumhuriyet sonrası döneme rastlar.
Mevlit Kandili kutlaması ve mevlit okunması, Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından 3. Murat döneminde, peygamberimizin vefatından neredeyse 900 yıl sonra, 1588 yılında ilk defa resmi bir devlet protokolü haline getirilmiş, Sarayın siyasi olarak önceleri Ayasofya Camisinde, daha sonra da Sultan Ahmet Camisinde düzenlediği törenlere devletin ileri gelenleri ile birlikte halk da katılmaya başlamış ve böylece kökleşmiş bir gelenek olarak dinin içerisine yerleştirilmiştir. Tabiidir ki bir kere bidat kapısı aralanmıştır. Bu uygulama geçen zaman içerisinde sadece İslam’ın son Peygamberi Muhammed ( a.s. )’ ın doğum günü denilen sonradan uydurma Mevlit Kandili gecelerinde kalmamış, önce hepsi uydurma ve bidat olan diğer kandil gecelerinde, daha sonra da dini günlerde ve gecelerin dışında her vesilede, her mekânda, veya Camilerde, zamanlı zamansız uygulanır ve ibadet olarak yaşanır olmuştur.
Dinimizin yegâne temel kaynağı Kur’an’da Cinn Sûresinin 18. ayetinde “ Ve şüphesiz ki mescitler Allah içindir. O nedenle Allah ile birlikte herhangi kimseye yalvarmayın / kulluk etmeyin. “ denildiği halde, içerisinde pek çok Kur’an ayetlerinin uyarılarına aykırılıkların, küfrün ve şirkin bulunduğu mevlit okunması geleneği, camilerin içerisine kadar sokulmuş ve din açısından çok tabii imiş gibi bir hale getirilmiştir. Bütün bu yanlışlıklardan habersiz olarak, bugün Anadolu’da halk kültürüne köklü bir şekilde dini inanç gibi yerleştirilmiş olan Mevlit okunması geleneği, İslam ile ve Kur’an ile bağdaşmayan pek çok icat edilmiş günlerde vazgeçilemez bir uygulama halindedir. Bu bağlamda yeni doğan çocukların kırkı çıkınca, bir Müslüman’ın ölümünün ardından, yedinci, kırkıncı, elli ikinci, yüzüncü günleri ve seneyi devriyesinde, hacıların gidiş ve dönüş yemek ziyafetlerinde, adak ve nikâh törenlerinde, sünnet düğünü merasimlerinde, gençlerin askere gidiş veda yemeklerinde velhasıl hayatın bütün kesimlerinde ibadet gibi algılanan, kanıksanmış normal bir uygulama olarak ortaya çıkmıştır. Tabii ki böylece hafızlara, hanendelere, mevlithanlara da vazgeçilemez bir kazanç piyasası meydana gelmiştir. Törenlerin sonucunda okunan birkaç ayetten, yenilenlerden, içilenlerden hasıl olan sevabın, töreni düzenleyen ve finanse edenlerin ölmüşlerinin ruhuna hediye edilmesi aslında yanlış ve Kur’ana aykırı da olsa tertip edenlerin gönüllerini rahatlatmaktadır. Böylece mevlit törenini düzenleyen de mutludur, mevlithanlar da nefeslerinin karşılığını aldıkları için mutludur, katılanlar da bedava bir şeyler yedikleri için mutludur. Tabii bu sorgulamanın bu güne kadar toplumumuz tarafından yapılamadığı da çok bellidir. Gelin bu mutlulukların gerçek olup olmadığını, bu törenlerde okunan şiiri, şiir içinde söylenenleri, mevlit okuyanların, katılanların ve tertip edenlerin kazandıklarını ya da kaybettiklerini, Dinin yegâne kaynağı, fakat bugün terk edilmiş bir konumda boynu bükük olan Yüce Kitabımız, Kur’an öğretisi içerisinde biz sorgulamaya, gerçeği ortaya koymaya çalışalım.
Bir kere öncelikle bilinmelidir ki, dünya yaşamında herhangi bir vesile ile veya Kur’an okuma ile hasıl olan sevabın, artık ölmüş olan bir kimseye başkaları tarafından hediye olarak gönderilmesi diye bir ehli sünnet anlayışı, Kur’an ayetlerine, yaratılmanın kanunlarına aykırıdır, küfürdür, şirktir. Çünkü artık başka bir forma ve boyuta geçmiş olan ölülerin dünya hayatı ile ilgileri kalmamıştır. Onlara bu dünyadan bir şey iletmek mümkün değildir. Ancak bu dünyada yaşarken sadece kendi çabalarının, yaptıklarının veya yapmadıklarının karşılığını alacaklardır. Yasin Sûresinin 69 – 70. ayetlerinde “Ve Biz O’na şiir öğretmedik. Bu O’nun için yaraşmaz da. O sadece diri olanları uyarmak ve kâfirler üzerine sözün hak olması için bir öğüt ve apaçık bir Kur’andır. “ ifadeleriyle yapılan uyarıdan dolayı Kur’an ve ayetleri, ölüler için değil, diriler için bir öğüttür, kâfirlerin yola gelmesi için hidayet rehberidir. Cehenneme giderken de itiraz edemeyecekleri bir kanıttır. Kur’anın ancak anlamak için okuyan kişiye yararı olabilecektir. Herhangi bir ortamda veya herhangi bir vesile ile okunan Kur’anın ölüye hiç bir faydası yoktur. Çünkü onlar artık hiçbir şeyi işitmez ve görmezler. Ölenler için yapılacak tek bir şey vardır, o da sadece Allah’tan rahmet, Cehennem azabından uzak tutma ve bağışlanmaları isteği ile dua etmektir.
RUM 52 : Kuşkusuz sen ölülere hiç bir şey işittiremezsin.
FATIR 22 : Ölüler ve diriler de eşit olamaz. Şüphesiz Allah her dilediğine işittirir. Sen ise kabirlerdeki kişilere işittiren biri değilsin.
NECM 39 : Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden / alın terinden ve emeğinden başka bir şey yoktur.
İSRA 13 : Ve her insanın kendi yaptıklarının karşılıklarını, ayrılmayacak şekilde boynuna doladık.
YASİN 54 : Artık bugün kişi herhangi bir haksızlığa uğramaz. Ve sadece yapmış olduklarınız ile karşılıklandırılırsınız.
Mevlit şiirini yazan müellif Süleyman Çelebi, daha işin başında Kur’an ayetlerini tamamen devre dışı bırakmış, önüne konulan ve Kur’anın pek çok ayeti ile uyuşmayan rivayetlere, hadislere, hurafelere, hayallere dayandırarak eserini yazmayı tercih etmiş. Özellikle Kur’anda olmadığı halde İmamı Kastalani’nin Mevahib’i Ledünniyye eserinde ” Ey Resulüm ! İbrahim’i halil / dost, seni de Habib / sevgili edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin Benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın Kâinatı yaratmazdım. ” uydurma hadisine dayanılarak “ Levlâke levlâke lema halâktül eflâk “ ( Sen olmasaydın ben bu Kâinatı yaratmazdım) ortaya atılmış tekerlemelerinden ve herhalde Kanonik İncildeki Kolosilliler 1 : 15 – 17 babında yer alan ama tamamen saçma ve gerçek dışı olan Pavlus’un mektubunda anlattıklarından da büyük ölçüde etkilenmiş, adeta oradan çalıntı yapmıştır.
Süleyman Çelebi Ulu Cami’de imamlık yaptığı dönemde, kürsüye İranlı bir vaiz çıkar ve Bakara suresinin 285. ayetinde, müminlerin, “Allah’ın peygamberlerinden hiçbirini diğerlerinden ayırmayız” mealindeki ayeti izaha çalışır. Hz. Muhammed’in, İsa Peygamber ve diğer peygamberlerden üstün tutulmaması gerektiğini söyler. Süleyman Çelebi, bundan çok rahatsız olur ve Hz. Muhammed’in tüm peygamberlerden üstün olduğunu anlatan ama hiçbir sağlam kaynağa dayanmayan bilgiler içeren bu şiirini yazar. Mevlid, Mesnevî şeklinden daha çok, kasîde şeklinde tertiplenmiştir. Bazı yerlere gazel parçaları da ilâve edilmiştir.
Peygamberlerin hepsi aynı dereceye mi sahiptir? Evet, peygamberler arasında farklılıklar olabilir. Kimiyle Allah konuşmuştur, kimisine başka özellikler vermiştir. Ancak inananlar, peygamberleri hangisinin bir diğerinden daha üstün olduğu yarışına sokmazlar. Onların farklı davaların adamları olduklarına değil hepsinin aynı mesajı savunduklarına inanırlar. Kaldı ki hangisinin daha üstün olduğunu yine en iyi bilen Allah’tır.
Bakara, 136- Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kuran’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere, Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
Bakara, 285- Elçi ve onunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından ona indirilene inanırlar: Hepsi, Allah’a, meleklerine, vahiylerine ve elçilerine inanırlar; O’nun elçilerinden hiç biri arasında ayrım yapmazlar ve: “İşittik ve itaat ettik. Bize mağfiret et ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri Sensin!” derler.
Al-i İmran, 84- De ki: “Biz, Allah’a; bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve onun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Musa’ya, İsa’ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; Onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız ve kendimizi O’na teslim ederiz.”
Süleyman Çelebi’nin Hz. Muhammed hakkında söylediklerinin çoğunun Kur’ani hiçbir dayanağı yoktur. Hatta şiirinde işledikleri bazı konular ne siyer ne de hadis kitaplarında geçmez. Bir bal dolusu şerbetin Âmine Hatun’a Hurilerin eliyle sunulması, Âmine Hatun’un evinin melekler tarafından Kâbe gibi tavaf edilmesi, Sündüs isimli bir meleğin havaya onun için döşek sermesi örneğinde olduğu gibi.
Bu Mevlid-i Şerif denilen şiir, ne acıdır ki yalnız Allah’ın yüceltilmesi gereken mabetlere ibadet amacıyla sokulmuştur. Hz. Muhammed’in doğum günü için yazılan bu şiir, Peygamberimizin doğum günü kabul edilen gün haricinde, daha birçok alakasız günde de, aynen ibadet havasında okunmaktadır. Bu şiir diğer kandil gecelerinde de camilerde araya birkaç ayet, salâvat sıkıştırarak okunur. Ayrıca bu buram buram hurafe ve şirk kokan, bir sürü yalan-yanlış bilgi içeren şiiri, çocuğunun doğumunun şerefine, onu sünnet ettirirken, evlendirirken, askere gönderirken okutanları görebilirsiniz. Bu yalan-yanlış bilgilerle dolu şiiri abartılı bir makamla okumanın çocuğun sünnet olmasıyla ya da gençlerin evlenip yuva kurmasıyla alakası nedir?
İslami dayanağı olmayan bir şiir gelenekselleştirilerek ta mabetlerimize kadar girmiş, alakasız faaliyetlerimizde ibadet coşkusuyla eda edilmiş ve bir nevi faaliyetlerimizi kutsama aracı olmuştur. Ancak, Mevlid geleneği Kur’an’da ne bir emir ne de bir tavsiye olarak yer almaz. Hz. Peygamber’in doğumunun kutlanması, ne onun döneminde ne de ondan sonra yaşayan sahabe ve sonraki kuşakların döneminde yaşanmamıştır (Kalkan, 2017). Bu yönüyle Mevlid, dinin asli kaynaklarından değil, kültürel bir formdan türemiştir. Mevlid türü edebiyatta sıkça rastlanan abartılı övgüler, peygamberi olağanüstü varlık statüsünde gösteren dil kullanımı (örneğin yaratılışın merkezine yerleştirme gibi), Kur’an merkezli ilkelerle ve hükümlerle çatışma potansiyeline sahiptir.
Yüzyıllar boyu baş tacı edilen Süleyman Çelebi’nin yazdığı şiirdeki yalanların ve yanlışlıkların bir kısmına göz atalım.
- Mevlidin Beyitlerine Kur’ani Açıdan Eleştirel Yaklaşım
- Şirk ve Aşırı Yüceltme İçeren Beyitler
- Mevlid Beyitleri:
“Ol Habîb-i kibriyâdır ol Ahmed
Kim olur rûz-i cezâda şefî-i ümmet”
Eleştirel Analiz:
Bu beyit, Kur’an’ın tevhid ilkesine açıkça aykırıdır. Bu tür ifadeler, Allah’ın mutlak kudretine ortak koşma (şirk) riski taşır. Kur’an’da Hz. Muhammed’in bile, kendi yakınına dahi fayda sağlayamayacağı belirtilir. Bu beyitte Hz. Muhammed’in kıyamet günü şefaat yetkisine sahip olduğu belirtilmektedir. Oysa Kur’an’a göre şefaat yalnızca Allah’a aittir:
Kur’an’daki Hüküm:
“De ki: Şefaat tamamıyla Allah’a aittir.” (Zümer, 39/44)
“Sen sevdiğini doğru yola iletemezsin…” (Kasas, 28/56)
“De ki: Ben, Allah’ın dilediği dışında, kendime bile ne bir fayda ne de zarar verebilirim.” (A’râf, 7/188)
- Mevlid Beyitleri:
“Sen olursan yâ Muhammed bizlere
Şefî ol rûz-i mahşerde bizlere”
Eleştirel Analiz:
Bu tür beyitler, halk arasında Hz. Muhammed Nebi’nin ilahlaştırılmasına yol açabilir.
Burada doğrudan Hz. Muhammed’e dua edilmekte, ondan medet umulmaktadır. Bu, tevessülün ötesinde bir beklenti oluşturur. Kur’an, duanın yalnızca Allah’a yöneltilmesini emreder:
Kur’an’daki Hüküm:
“Mescidler (ve dua) yalnızca Allah’a aittir. Öyleyse Allah ile birlikte başkasına dua etmeyin.” (Cin, 72/18)
- Şefaat İnancı ve Mevlidin Ayetlere Aykırılığı
- Mevlid Beyitleri:
“Sen olursan yâ Muhammed bizlere
Şefî ol rûz-i mahşerde bizlere”
“Bî-şek şefî’idir ol şehri-enâm
Zîrâ oldur hem Habîb-i menâm”
“Şefâat kıl devletlü sultân Ahmed
Ki olmuştur ümmetine ol mested”
“Ol şefâat cânibinden bizleri
Eyle hâzır cümle cânlar bizleri”
Eleştirel Analiz:
Mevlid, Hz. Muhammed’i mutlak şefaat yetkisine sahip bir “ara kurtarıcı” gibi tanıtırken; Kur’an, şefaatin yalnızca Allah’a ait olduğunu, kimsenin Allah’ın izni dışında kimseye fayda veremeyeceğini net şekilde ortaya koyar. Ahmed Kalkan bu noktada, “şefaat” kavramının Kur’an’a göre Allah’ın rahmet tecellisi olduğunu, peygambere bağlanan beklentilerin insanları dualist bir din algısına sürüklediğini belirtir (Kalkan, 2017, s. 218). Bu beyitte geçen kesin şefaat söylemi, İslami adalet ve bireysel sorumluluk ilkesiyle çelişmektedir. Burada Hz. Peygamber’in bütün insanların kesinlikle şefaatçisi olduğu iddia edilir. Ancak Kur’an’da hiçbir insanın kimseye fayda sağlayamayacağı, her canlının yalnızca kendi yaptığından sorumlu olacağı açıkça belirtilmiştir:
Kur’an’daki Hüküm:
“Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez.” (En’âm, 164)
“O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.” (Abese, 34-36)
“De ki: Şefaat bütünüyle yalnız Allah’a aittir.”
(Zümer, 39/44)
“Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin şefaati fayda vermez.”
(Bakara, 255; Tâ-Hâ, 109)
“Onların hepsi huzuruna boyun eğerek gelecektir.”
(Meryem, 93)
- Hz. Muhammed’in “Nur” Olarak Tanıtılması
- Mevlid Beyitleri:
“Âlemler ol nûr ile buldu sûrûr
Doğdu ol sâhib-i tâc u zînûr”
“Ol kadar hayrân ola her kim görür
Ol yüzün kim rûh-i Rahmân’dan yürür”
“Gör ki ol mâh-ı münevver doğupdur
Ol Muhammed serveri serzâd olupdur”
“Gör ki nûrun oluptur her bir şerin cârî
Senin yüzün nuru ile çıkar her mahzûrî”
Eleştirel Analiz:
Mevlid’de geçen “nur” betimlemesi, Kur’an’daki “nur”un vahiy ve kitap anlamıyla karıştırılmakta, Hz. Muhammed’e neredeyse yaratıcı vasfı atfedilmektedir. Bu tür ifadelerin “Allah’ın Elçisini insanüstü bir varlık haline getirme tehlikesi” vardır ve bunun Kur’an’ın elçi tanımıyla bağdaşmadığını ifade edebiliriz. Hz. Muhammed’in bir nur (ışık) olarak tasvir edilmesi, bazı ayetlerle anlam karışıklığına sebep olmaktadır. Buradaki “nur”, Kur’an’dır; peygamber değil. Kur’an, Hz. Muhammed’in bir insan Elçi olduğunu açıkça belirtir:
“De ki: Ben de sizin gibi bir beşerim…” (Kehf, 18/110)
“Muhammed ancak bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir.”
(Âl-i İmrân, 3/144)
“Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.” (Maide, 5/15)
İslam geleneğinde bazı yorumcular Hz. Peygamber’in yaratılış nurundan olduğunu iddia etse de, bu yaklaşımı Kur’an onaylamaz. Nitekim “nur” ifadesi Kur’an’da doğrudan vahiy için kullanılır.
- Dua ve Yardımın Peygambere Yöneltilmesi
- Mevlid Beyitleri:
“Yâ Resûlallah her dem sana döner gönlüm
Senin şefâatinle bulur huzûr gönlüm”
“Yâ Resûlallah meded senden gerek
Derdü âhımız sana hem dem gerek”
“Sen ki sultân-ı risâletsin zira
Senin evcinde yoktur bir fenâ”
“Yâ Nebî! Dertlilere derman sensin
Bîçârelere merhamet kânı sensin”
Eleştirel Analiz:
Bu beyitlerde Hz. Muhammed’e doğrudan dua, huzur ve yardım talep edilmektedir. Oysa Kur’an, duanın yalnızca Allah’a yapılması gerektiğini belirtir. Bu tarz yaklaşımlar, dini bir tür putperest aracılık inancına dönüştürmektedir. Bu durumu “tefrit ile ifratın arasında, Tevhid merkezli bir dua yerine şahıs merkezli bir duaya dönüş” olarak da görebiliriz.
Kur’an’daki Hüküm:
“Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”
(Fâtiha, 1/5)
“Camiler (ve dua) yalnızca Allah’a aittir. Öyleyse Allah ile birlikte başkasına dua etmeyin.”
(Cin, 72/18)
“De ki: Ben sadece Rabbime dua ederim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.”
(Cin, 72/20)
“De ki: Ben size bir zarar vermeye de, bir fayda sağlamaya da gücüm yetmez.”
(Cin, 72/21)
- E. Günahlardan Arındırma ve Kurtuluş Vaadi
- Mevlid Beyitleri:
“Ey Habîb-i kibriyâ yâ Mustafa
Bize sen ol şefî-i rûz-i cezâ”
“Senden ümid kıldı ümmet rûz-ı necm
Kıl duâ Rabb’ine bizler için hem”
“Yüzümüz ağ eyle ol mahşer günü
Eyle zâhir bizleri ol dem günü”
Kur’an’daki Hüküm:
“Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez.”
(En’âm, 6/164)
“O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.”
(Abese, 80/34-36)
“Kim zerre kadar hayır yaparsa onu görür. Kim zerre kadar şer yaparsa onu da görür.”
(Zilzâl, 99/7-8)
Eleştirel Analiz:
Mevlid’de Hz. Peygamber’in günahkârları temize çıkaracağı, onların yüzlerini ak edeceği gibi ifadeler yer alır. Kur’an ise herkesin yalnızca kendi amelinden sorumlu olduğunu ve kurtuluşun sadece şirksiz ihlaslı bir iman, salih amel, salihat, takva ve Allah’ın rahmetiyle mümkün olacağını açıkça ortaya koyar. Süleyman Ateş, Mevlid’deki bu tür beyitlerin, İslam’da olmayan bir “ruhban sınıfı ve günah çıkarıcı” anlayışı hatırlattığını ifade eder (Ateş, 2013, s. 144).
- Peygamberin Kozmik Üstünlüğü ve Abartılı Yüceltme
- Mevlid Beyitleri:
“Ol sebebdir âlemin mevcûduna
Ol gerekdir her kulun maksûduna”
“Senin aşkındır bize cân veren
Sensin ol kim mü’minin îmânısın sen”
“Senin aşkındır bu âlem var eden
Senin hürmetinle oldu cümle ben”
Kur’an’daki Hüküm:
“Allah, gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır.”
(Nahl, 16/3)
“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”
(Zâriyât, 51/56)
“Yaratan, hiç yaratmayan gibi olur mu? Hiç düşünmez misiniz?”
(Nahl, 16/17)
“Muhammed ancak bir elçidir; ondan önce de elçiler gelip geçmiştir.” (Âl-i İmrân, 3/144)
Eleştirel Analiz:
Bu beyitlerde Hz. Muhammed’in yaratılışın sebebi olduğu, onun aşkının kâinatı var ettiği gibi açıkça Kur’an’a aykırı ve aşırı kutsayıcı bir söylem vardır. Oysa Kur’an’a göre her şey Allah’ın kudretiyle yaratılmıştır. Bu tür ifadeler, peygamberi ulûhiyet sınırına kadar yüceltmektedir ki bu, açık bir şirktir. İsrafil Balcı bu durumun “mistik aşk söylemiyle inanç sapmasına” dönüştüğünü belirtir.
- Hz. Muhammed’in Günahsız (Ma’sûm) Olarak Sunulması
- Mevlid Beyitleri:
“Senin vasfın kemâle erdi tamam
Sende noksan yok hem ey sultân-ı nâm”
“Senin zâtın kutlu, cümlen pâksın
Günah nedir bilmezsin sen ey hâksın”
Kur’an’daki Hüküm:
“(Allah) senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın diye sana apaçık bir fetih verdik.”
(Fetih, 48/2)
“De ki: Ben açıkça uyaran bir beşerim.”
(Hicr, 15/89)
“Biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz.”
(Müzzemmil, 73/5)
Eleştirel Analiz:
Mevlid’de Hz. Muhammed’in kusursuzluğu, mutlak günahsızlığı ve beşeriyet üstü bir konumu vurgulanır. Oysa Kur’an Hz. Muhammed’in Allah tarafından bağışlanmaya muhtaç olduğunu, hata yapabileceğini ve sürekli uyarıldığını bildirir. Hayati Yaman, bu tür beyitlerin “peygamber algısını Hristiyanlardaki ‘günahsız Mesih’ imajına yaklaştırdığını” ifade eder.
- H. Hz. Muhammed’e Secde Yaklaşımı ve Tevhidi Bozan İfadeler
- Mevlid Beyitleri:
“Ol kadar hayrân ola her kim görür
Ol yüzün kim rûh-i Rahmân’dan yürür”
“Secdeye kapansa yüz bin kez meğer
Şükr eder ol cemâline her seher”
Kur’an’daki Hüküm:
“Ben yalnızca Allah’a secde edenlerdenim.”
(Neml, 27/24)
“Secde edin ve Rabbinize yaklaşın.”
(Alak, 96/19)
“Secde ancak Allah’a edilir.”
(Fussilet, 41/37)
Eleştirel Analiz:
Secde ifadesi doğrudan ibadet içerir ve İslam’da sadece Allah’a yapılır. Hz. Peygamber’in yüzüne secde etmek veya onun yüzüne karşı ibadet etmek, tevhid inancını bozar. Bu tür şiirsel ifadelerin “mistik transa dayalı şirk modelleri” ne benzemesi de şaşırtıcı değildir.
- I. Kurtuluşun Sadece Peygambere Bağlanması
- Mevlid Beyitleri:
“Senin aşkındır bu âlem var eden
Senin hürmetinle oldu cümle ben”
“Sen olmasaydın ne varlık olurdu
Seninle buldu bu cihân kudret kudû”
Kur’an’daki Hüküm:
“Allah, gökleri ve yeri yaratandır.”
(En’am, 6/1)
“Yaratan Allah’tır; O’ndan başka ilah yoktur.”
(Fatır, 35/3)
“O, gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır.”
(En’am, 6/101)
Eleştirel Analiz:
Hz. Peygamber’in yaratılışın sebebi olarak sunulması, doğrudan Allah’ın yaratıcı sıfatına ortaklık anlamına gelir. Taha Furkan gibi tefsir uzmanları bu beyitleri “yaratıcıyı gölgeleyen bir beşerî sevgi sapması” olarak tanımlar.
İ. Hz. Muhammed’in Diğer Elçilerden Üstün Gösterilmesi
“Gerçi kim bunlar dahi mürseldürür / Lîk Ahmed ekmelü efdaldürür”
Anlamı: “Her ne kadar diğerleri de gönderilmiş peygamberler olsa da, Ahmed (Hz. Muhammed) en mükemmeli ve en faziletlisidir.”
“Senin aşkındır bu âlem var eden / Senin hürmetinle oldu cümle ben”
Anlamı: “Bu âlemi var eden senin aşkındır; bütün varlıklar senin hürmetinle olmuştur.”
Eleştirel Analiz: Bu beyitler, doğrudan Hz. Muhammed’in diğer peygamberlerden üstün olduğunu bildirir. Oysa Kur’an bu yaklaşımı onaylamaz. Bu beyitlerde, sadece peygamberlerden değil, tüm yaratılmışlardan üstün olduğu ve hatta yaratılışın sebebi olduğu ima edilir. Halbuki Allah yaratılış sebebini bildiriyor. Kur’an, yaratılış gayesini yalnızca Allah’a kulluk olarak açıklar. “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)
Kur’an’daki Hüküm:
“Muhammed, ancak bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, topuklarınızın üzerine mi döneceksiniz?” Âl-i İmrân 3/144
“…Onların (müminlerin) her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman eder. ‘O’nun peygamberleri arasında hiçbirini ayırmayız’ derler…” Bakara 2/285
“Deyin ki: Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene; Musa’ya ve İsa’ya verilene iman ettik. Rablerinden peygamberlere verilenlerin hiçbiri arasında ayrım yapmayız…” Bakara 2/136
“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Ancak bana, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyediliyor…” Kehf 18/110
Açıklama: Kehf Suresi 110. ayet, Hz. Muhammed’in beşerilik özelliğini açıkça ortaya koyar. Onu diğer insanlardan ayıran tek fark, Allah’tan vahiy almasıdır. Allah’tan başka ilah olmadığını bildirmesi ise bu görevin temelidir. Peygamberin insanüstü, ilahî ya da kutsal bir varlık olduğu düşüncesi, bu ayetle açıkça reddedilir.
“De ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım; bana, ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin…” Fussilet 41/6
Açıklama: Fussilet Suresi 6.ayette, “ben ancak bir insanım” vurgusu yapılmaktadır. Hz. Muhammed’in görevi, insanlara dini tebliğ etmek, onları Allah’a yöneltmektir. Kendisine yöneltilen dua, yardım ve secde talepleri Kur’an’a aykırıdır.
“De ki: Ben kendime Allah’ın dilediği dışında ne bir fayda ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapardım…” A’râf 7/188
Açıklama: A’râf Suresi 188. ayet, Nebi’nin ilim ve kudretinin sınırlı olduğuna dair en net ayetlerden biridir. Gayb bilgisi dahi verilmemiştir. Kendisine bile fayda ya da zarar veremeyecek bir kul olan peygambere, yaratılışın sebebi gibi anlamlar yüklemek açıkça Kur’an’a aykırıdır.
“Allah’a ve peygamberlerine inananlar ve peygamberleri arasında ayrım gözetmeyenler… Allah onlara ecirlerini verecektir.” Nisâ 4/152
Açıklama: Ayrım yapan değil, eşit kabul edenler Allah katında makbuldür. Bu, mezhep ve kültür temelli peygamber yüceltmelerini reddeder.
“…Sana düşen sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir.” Ra’d 13/40
Açıklama: Peygamberin görevi yalnızca tebliğdir. Kurtarıcı, şefaatçi, yaratıcı ya da doğaüstü bir güç değildir. Hesap ve hüküm yalnızca Allah’a aittir.
“Eğer onlar yüz çevirirlerse, biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir…” Şûrâ 42/48
Açıklama: Bu ayet, Hz. Muhammed’in halkı zorla dine sokmak ya da kurtuluşlarını garanti altına almak gibi bir sorumluluğu olmadığını ortaya koyar. Bu, şefaat beklentilerinin ve insanüstü beklentilerin hatalı olduğunu vurgular.
Özetlenecek olursa; bu ayetler, peygamberlerin gelip geçen elçiler olduğunu bildirir. Peygamberler arasında üstünlük yarışı yapmak Kur’an’a aykırıdır. Hepsi aynı vahiy zincirinin halkalarıdır. Hepsi sadece tebliğ yapmaktan sorumludur. Şefaatçi değildirler. Hz. Muhammed, diğer peygamberlerle aynı inanç sisteminin parçası olarak sunulur. Bu ayetler doğrudan ümmete bir emir verir: Elçiler arasında ayrım yapmayın. Bu, Hz. Muhammed’in diğerlerinden üstün görülmemesi gerektiğini de kapsar. Onlar arasında fark gözetmek, dinin özüne aykırıdır.
MEVLİD’DEKİ YALANLAR, HURAFELER, ŞİRK VE HEZEYANLAR
- Mevlid Beyitleri:
İndiler gökten melekler saf ü saf
Kâbe gibi kıldılar evim tavaf
(İndiler gökten melekler dizi dizi. Kâbe gibi evimi tavaf ettiler.)
Hem hava üzre döşendi bir döşek/Adı Sündüs, döşeyen anı melek
(Hem havada bir döşek döşendi. Adı Sündüs’tü onu döşeyen meleğin)
Çün göründü bana bu işler ayân/Hayret içre kalmış idim ben hemân
(Çünkü bu işler bana açıkça göründü. Hayret içinde kalmıştım ben o anda)
Yarılıp çıktı divardan nagehan/Geldi üç huri banâ oldu ayan
(Yarılıp çıktı duvardan ansızın. Geldi üç melek bana göründü.)
Eleştirel Analiz: Çelebi; bol bol hurafeleri katarak uydurmalarda bulunmuş.
- Mevlid Beyitleri:
Bazıları derler ki ol üç dilberin
Asiye’ydi biri ol meh-peykerin
(Bazılar derler ki o üç meleğin. Asiye idi biri o ay yüzlünün.)
Biri Meryem hatun idi aşikâr/Birisi hem hûrilerden bir nigâr
(Biri Meryem Hatun idi apaçık. Birisi de hurilerden biriydi.)
Geldiler lutf ile ol üç mehcebin/Verdiler bana selam ol dem hemin
(Bu üç melek bana lutufla geldiler. Verdiler bana hemen selam.)
Çevre yanıma gelip oturdular/Mustafa’yı birbirine muştular
(Çevre yanıma gelip oturdular. Mustafa’yı birbirine müjdelediler.)
Üç âlem dahi dikildi üç yere/Her birisin edeyim nerden nere
(Üç bayrak dikildi üç yere. Her birisini edeyim nerden nere.)
Eleştirel Analiz: Asiye ve Meryem nasıl melek oldu? Ona nasıl görüldü? Doğuma nasıl şahit oldular? Biz de ölüleri görebilir miyiz? Bu bilgiye Süleyman Çelebi’den başka şahit olan var mı? O nasıl şahit oldu?
- Mevlid Beyitleri:
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
(Dediler ki oğlun gibi hiç bir oğul. Dünya yaratılalı dünyaya gelmemiştir.)
Bu senin oğlun gibi kadri cemil/Bir anâya vermemiştir ol Celil
(Senin bu oğlun gibi kıymetli bir evladı. Bir anaya vermemiştir o Allah.)
Ulu devlet buldun ey dildare sen/Doğu serdir senden ol hulki hasen
(Büyük bir nimet buldun ey gönüldaş. Doğacaktır senden o güzel yaratılışlı.)
Eleştirel Analiz: Hz. Muhammed gibi birinin Dünyaya gelmediği bilgisinin kaynağı nedir? Meleklerin bu diyaloğu neye hizmet etmektedir?
- Mevlid Beyitleri:
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
(Bu gelen dünya ve ahret ilimlerinin sultanıdır. Bu gelen ilim, irfan, ahlakın, birliğin, dinin kaynağıdır.)
Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
(Bu gelenin aşkına felekler döner. Yüzüne âşıktır insanlar ve melekler.)
Eleştirel Analiz: Hz. Peygamber gerçekten dünya ve ahret tüm ilimlerin sultanı mıdır? Eğer böyle ise görünürün ve görünmezin âlimi (alimu’l-gaybi ve’ş-şehadat) Allah değil midir? Nebi, Dinin kaynağı mıdır? Eğer böyle ise peygamber seçilmeden önce neden bu özellikler hayata geçmedi?
- Mevlid Beyitleri:
Bu gice ol gicedir kim, ol şerif/Nur ile âlemleri eyler latif
(Bu gece o gecedir ki o şerefli. Nurla alemleri rahmetlendirir.)
Bu gice şâdân olur erbâb- dil/Bu giceye can verir eshab-ı dil
(Bu gece mutlu olur gönül ehli. Bu geceye can verir gönül dostları.
Eleştirel Analiz: Bütün kâinat ve içinde olup bitenler, Allah ve O’nun mesajı değil, bütünüyle bir insan olan Hz. Peygamber için midir ve onun için mi yaşamaktadır?
- Mevlid Beyitleri:
Rahmeten lil’alemindir Mustafa/Hem şefiu’l-muznibindir Mustafa
(Âlemlere rahmettir Mustafa. Hem günahkârlara şefaatçıdır Mustafa)
Vasfını bu resme tertip ettiler/Ol mübarek nuru tergib ettiler
(Sıfatlarını bu resme düzenlediler. O mübarek nuru birleştirdiler.)
Âmine eder çü vakt oldu tamam/Kim vücuda gele ol hayrül enam
(Âmine der çünkü zaman geldi. Ki meydana gelsin o hayırlı nimet.)
Eleştirel Analiz: Bütün günahkârlara Peygamberin şefaat edeceğine dair bir garanti mi var? Oysa Allah izin vermeden kimsenin o gün hiç kimseyi bağışlatma yetkisi yoktur buyurmuştur. Ayet çok net: Bakara, 255-…İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir?…
- Mevlid Beyitleri:
Susadım gayet hararetten kati/Sundular bir cam dolusu şerbeti
(Susadım gayet hararetten kesin. Sundular bir cam dolusu şerbeti.)
Şerbeti karşımda tutdu hûriler/Bunu sana verdi Allah dediler
(Şerbeti karşımda tuttu huriler. Bunu sana verdi Allah dediler.)
Kardan ak idi ve hem soğuk idi/Lezzeti dahi şekerde yok idi
(Kardan ak idi ve hem soğuk idi. Lezzeti şekerde dahi yoktu)
İçtim anı oldu cismim nura gark/Edemedim kendimi nurdan fark
(İçtim onu bedenim oldu nur. Kendimi nurdan ayıramadım)
Geldi bir akkuş kanâdiyle revan/Arkamı sıvadı kuvvetle heman
(Geldi bir beyaz kuş melek. Arkamı sıvadı kuvvetle hemen.)
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din/Nura gark oldu semavatü zemin
(Doğdu o saatte dinin sultanı. Işığa boğuldu gök ve yer.)
Eleştirel Analiz: Huriler Âmine Hatun’a şerbet mi getirdiler? İçince o nura mı gark oldu? Bu kadarı da pes! Din konusunda yazanların, dürüst olması gerekmez mi? Birisi hakkında yazıyorsak onu doğrulatmak gerekmez mi? Hele Allah hakkında yazıyorsak bu kadar pervasızca yazmak neye hizmet etmektedir? Evet, Süleyman Çelebi amacına erişmiştir. Softa, molla, tutucu anlayışıyla yazdığı şiir, Allah’ın kitabının önüne geçirilmiştir.
- Mevlid Beyitleri:
Hak Tela ne yarattı evvela/Cümle mahlûkattan kim evvel ola
(Allah’ın ilk önce neyi yarattı, tüm yaratılmışlar arasında ilk önce yaratılan kimdir?)
Mustafa nurunu evvel kıldı var
Sevdi anı ol kerimü girgidar
(İlk önce Mustafa’nın nurunu var kıldı ve onu en sevgili gibi sevdi.) (!)
Her ne türlü kim saadet vardürür/Yahşi hu, gerekli adet vardürür
(Her türlü saadet(mutluluk) varsa, Hz. Muhammed sayesindedir.)
Hak sana verdi mükemmel eyledi/Yaradılmıştan mufaddal eyledi
(Allah sana öyle şeyler verdi ve seni mükemmel kıldı ki. Seni yaratılanlardan üstün tuttu.)
Eleştirel Analiz: Tasavvufçu çevrelerin yoğun biçimde işlediği aslı astarı olmayan “Nur-u Muhammed” mitolojisi, Süleyman Çelebi’nin şiirini adeta kuşatmıştır. “Nur-u Muhammed” veya “Hakikat-i Muhammediyye” miti, Hz. Muhammed’in hakikat olarak Allah’ın yarattığı ilk varlık olduğunu, tüm âlemlerin onun için var edildiği ve bütün varlıkların onun nurundan yaratıldığı esasına dayanmaktadır.
- Mevlid Beyitleri:
Andan oldu her nihanü aşikâr/Arşü ferşü yerde gökte ne ki var
(Gizli-aşikâr ne varsa hepsi ondan oldu. Arş, melekler, yerde ve gökte ne varsa hepsi ondan oldu.)
Ger Muhammed olmaya idi ayan/Olmayı serdi zeminü asuman
(Eğer Muhammed (nuruyla) öne geçen ve aşikâr olmasaydı, yer ve gök olmazdı.)
Âdem’in affolunması, Hz. Muhammed sayesinde olmuş. (!)
Hem vesile olduğu içün ol Resul/Âdemin Hak tevbesini kıldı kabul
(Muhammed peygamber aracı olduğu için Allah Âdem’in tövbesini kabul etti. Âdem’in itibarı, Hz. Muhammed sayesinde olmuş.) (!)
Ger Muhammed gelmeseydi âleme/Tac-i izzet ermez idi Âdeme
(Eğer Muhammed Dünyaya gelmeseydi Âdem itibar tacına ulaşamazdı.)
Hz. Nuh, Tufanda boğulmamasını Hz. Muhammed’e borçluymuş. (!)
Nuh anıçün buldu hem garktan necat/Daği doğmadan göründü mûcizat
(Nuh, Muhammed’den dolayı boğulmaktan kurtuldu. Kendi doğmadan mucizeleri göründü)
Eleştirel Analiz: Süleyman Çelebi’ye göre; yerde gökte gizli-aşikâr ne varsa Hz. Muhammed’in nuruyla olmuş. Yerin göğün olması da buna bağlıymış. (!)
- Mevlid Beyitleri:
Cümle anın dostluğuna adına
Bunca izzet kıldı Hak ecdadına
(Muhammed’in dostluğundan dolayı Allah onun tüm atalarını da onurlu kıldı.)
Eleştirel Analiz: Süleyman Çelebi’ye göre; Hz. Muhammed’in binlerce yıl öncesindeki atalarının değerli olması da Rabbiyle olan dostluğundan dolayı imiş. (!)
- Mevlid Beyitleri:
Ceddi olduğiçün anın hem Halil
Narı cennet kıldı anâ ol Celil
(Muhammed’in atası ve dost olduğu için Allah İbrahim’e ateşi cennet kıldı.)
Eleştirel Analiz:
Ateş, Hz. İbrahim’i yakmadı. Bilin bakalım kimin sayesinde? Tabiî ki Hz. Muhammed’in.
- Mevlid Beyitleri:
Hem dahi Musa elindeki asa
Oldu anın hürmetine ejderha
(Musa’nın elindeki asa Muhammed’in hürmetine ejderha oldu.)
Eleştirel Analiz: Hz. Musa’nın asasının ejderhaya dönüşmesi Hz. Muhammed’e hürmetinden dolayı(!)
- Mevlid Beyitleri:
Ölmeyip İsa gök’e buldu yol/Ümmetinden olmak için idi ol
Gerçi kim bunlar dahi mürseldürür
Lîk Ahmed ekmelü efdaldürür
(İsa peygamber, Muhammed peygamberin ümmetinden olmak için ölmeden göğe çıktı. Gerçi bunlar da kim, peygambervari (mürsel) olsalar dahi, ancak Muhammed, en mükemmel ve en faziletlisidir.)
Eleştirel Analiz: Hz. İsa, Hz. Muhammed’in ümmetinden olabilmek adına göklere çıkmış. (!)
Hz. Muhammed’in peygamberliği yanında diğerlerinin peygamberliği mürsel düzeyindeymiş. Hz. Muhammed, en mükemmelmiş. (!)
- Mevlid Beyitleri:
Çün temenni kıldılar Haktan bular
Kim Muhammet ümmetinden olalar
(Çünkü diğer peygamberler Muhammed ümmetinden olmak için Allah’tan temenni de bulundular.)
Eleştirel Analiz: Tüm peygamberler bırakın peygamber olmayı, Muhammed’in ümmeti olmak için dua ediyorlarmış… (!)
Mevlid Beyitleri ile Kur’an Ayetleri Arasındaki Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz Tablosu
Mevlid Beyitleri | İlgili Kur’an Ayetleri | Kur’an Merkezli Eleştirel Açıklama
|
Ol Habîb-I kibriyâdır ol Ahmed Kim olur rûz-I cezâda şefî-I ümmet |
Zümer 39/44 | Şefaat yalnızca Allah’a aittir. Bu beyit, Hz. Muhammed’e sınırsız şefaat yetkisi vererek tevhid lkesine ihlal eder. |
Yâ Resûlallah meded senden gerek Derdü âhımız sana hem dem gerek |
Cin 72/18 | Kur’an’da yardım ve dua sadece Allah’a yöneltilmelidir. Bu beyit, peygambere doğrudan dua edilmesiyle şirk sınırına yaklaşır. |
Senin aşkındır bu âlem var eden Senin hürmetinle oldu cümle ben |
En’am 6/101 | Kâinatın yaratılışının peygambere nispet edilmesi, yaratıcı olan Allah’a ortak koşmak anlamına gelir. |
Ya Habiballah bize imdad kıl Son nefes didarın ile şad kıl |
Bakara 2/186 | İmdat istemek yalnız Allah’a yöneltilmelidir. Peygamberden yardım dilemek, dua kavramını ilahlaştırma tehlikesi taşır. |
O gice kim doğdu ol hayrûl beşer Anesi anda neler gördü neler |
Al-i İmran 3/144 | Doğumda olağanüstü olaylar anlatımı Kur’an’da yer almaz. Bu tür anlatımlar mitolojik bir peygamber algısı oluşturabilir. |
Gökler açıldı ve feth oldu zulem Üç melek gördüm elinde üç alem |
Hud 11/123 | Kur’an’da doğumla evrensel olayların gerçekleştiğine dair bir veri yoktur. Bu anlatım abartılı kutsama içerir. |
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul Yaradılalı cihan gelmiş değil |
Ahzab 40 | Kur’an’da peygamberin beşer olduğu ve diğer elçiler gibi olduğu vurgulanır. Bu ifade ise onu eşsiz ve ilahi kılar. |
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır Bu gelen tevhid-i irfan kânıdır |
Şura 52 | İlmin kaynağı Allah’tır. Peygamber bir aracı olsa da kaynağı olan zat gibi gösterilmesi Kur’anî sınırları aşar. |
Bu gelen aşkına devreyler felek Yüzüne müştaktır ins ü melek |
Kehf 18/110 | Feleklerin ve meleklerin Hz. Peygamber’e duyduğu aşk Kur’an’da yer almaz. Bu ifadeler mistik yüceltmeye dönüşür. |
Şöyle Beytullaha karşı ol Resul Yüz yere vurmuş ve secde kılmış ol |
Fussilet 41/37 | Bu sahne peygamberi doğar doğmaz ibadet eder göstermekle bebeklik ve risalet arasında doğrudan bağ kurar, Kur’an bunu desteklemez. |
Secdede başı dili tahmid eder Hem kaldırmış parmağın tehvid eder |
Nahl 98 | Peygamberin bebekken kelime-i tevhid getirmesi gibi olağanüstü tasvirler, Kur’an’daki beşeriyet ilkesiyle çelişir. |
Ya Muhammed deyuben çağırdılar Bir seda birden yürekler deldiler |
Zümer 45 | Meleklerin peygamberi bu şekilde çağırdığına dair Kur’an’da bir bilgi yoktur. Bu, metafizik boyutları olan geleneksel anlatıdır. |
Geldi Refret önüne verdi selam Aldı ol şah-ı cihanı ol zaman |
Necm 53/13-18 | Mirac anlatımı Kur’an’da vardır ama detaylandırılmaz. Mevlid’deki tasvirler halk kültürünü ve rivayetleri esas alır. |
Gel Habibim sanâ aşık olmuşam Cümle halkı sanâ bemde kılmışam |
Zuhruf 43/84 | Bu beyitte Allah’ın peygambere duyduğu aşk dile getirilir ki bu, Kur’an’da geçen Allah’ın kudret ve otoritesiyle çelişebilir. |
Âlemler ol nûr ile buldu sûrûr Doğdu ol sâhib-i tâc u zînûr |
Kehf 18/110 | Hz. Muhammed’in ‘nur’ olarak tanıtılması, onu ilahî bir varlığa dönüştürür. Kur’an peygamberi beşer olarak tanımlar. |
Senin zâtın kutlu, cümlen pâksın Günah nedir bilmezsin sen ey hâksın |
Fetih 48/2 | Peygamberin mutlak günahsız olduğu iddiası, Allah’ın geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığını belirten ayetle çelişir. |
Senin aşkındır bu âlem var eden Senin hürmetinle oldu cümle ben |
En’am 6/101 | Kâinatın yaratılışının peygambere nispet edilmesi, yaratıcı olan Allah’a ortak koşmak anlamına gelir. |
Secdeye kapansa yüz bin kez meğer Şükr eder ol cemâline her seher |
Fussilet 41/37 | Secde yalnızca Allah’a yapılır. Peygamberin cemaline secde etmek, ibadeti Allah dışına taşır. |
Bir kez Allah dese şevkile lisan Dökülür cümle günah misli hazan |
Zümer 53/39 | Bu beyit, Allah’ın affediciliğini yansıtır. Ancak tek bir sözle tüm günahların silineceği anlayışı, samimi tövbe şartını hafife alır. |
Geldi üç huri banâ oldu ayan Bazıları derler ki ol üç dilberin |
Nebe 78/33 | Huriler cennet ödülü olarak tasvir edilir. Doğum esnasında görünmeleri, bu tasvirin Kur’an bağlamı dışında mistikleştirilmesidir. |
Doğdu ol saatte ol sultan-I din Nura gark oldu semavat ü zemin |
Nahl 16/36 | Peygamberin doğumunun kâinatta fiziksel değişime yol açtığı iddiası, Kur’an’da desteklenmeyen mitolojik bir ifadedir. |
Merhaba ey rahmeten lil’alemin Merhaba sensiz şefia’l müznibin |
Enbiya 21/107 |
Hz. Peygamber’in rahmet yönü Kur’an’da geçer, fakat günahkârların tek kurtarıcısı olarak sunulması, Allah’ın af yetkisini gölgeler. |
Ya Habiballah bize imdad kıl Son nefes didarın ile şad kıl |
Bakara 2/186 | İmdat istemek yalnız Allah’a yöneltilmelidir. Peygamberden yardım dilemek, dua kavramını ilahlaştırma tehlikesi taşır. |
Ümmetim dedi sanâ çün Mustafa Ver salavat sen de anâ bul safa |
Ahzab 33/56 | Salavat emri Kur’an’dadır; fakat beyitte bu bir kurtuluş şartı gibi sunularak ibadet şekli değişmektedir. |
Çün temenni kıldılar Haktan bular Kim Muhammet ümmetinden olalar |
Bakara 2/2 |
Kur’an’a göre her ümmet kendi rehberinden sorumludur. Tüm peygamberlerin ümmetlerinin Hz. Muhammed’e bağlanması hatalıdır. |
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb |
Zâriyât 51/56 |
Süleyman Çelebi, Mevlid adıyla tanınan şiirinde kâinatın varoluş nedeni olarak Hz. Muhammed’i gösteriyor. Hz. Muhammed olmasaydı kâinat yaratılmazdı diyor. Kur’an’a göre insanlar sadece Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Varlığın amacı olarak Hz. Muhammed’in gösterilmesi doğru değildir. |
Çünkü nurun ruşen etdi alemi Gül cemalin gülşen etdi alemi |
Nur 24/35 |
Kur’an’da nur Allah’ın sıfatıdır. Peygamberin yüzünün alemi aydınlatması gibi tasvirler Kur’an’a aykırı metafizik anlamlar taşır. |
Mustafa nurunu alnından kodu/”Bil habibim nurudur bu nur dedi” (Allah, Âdem’in alnına Muhammed’in nurunu koydu ve Âdem’e dedi ki:” Bu nur, sevgilimin nurudur.”
Kıldı o nur anın alnında karar (O nur Âdem’in alnında karar kıldı ve daha nice ilahi esinti kaldı.) Sonra Havva alnına nakletti bil/Durdu anda dahi nice ayü yıl (Sonra Havva’nın alnına nakledildi. Onda da nice aylar ve yıllar kaldı.) Şit doğdu anâ nakletti bu nur/Anın alnında tecelli kıldı nur (Şit doğunca bu nur ona nakledildi. Onun alnında bu nur tecelli etti.) Erdi İbrahim’i İsmail’e hem/Söz uzanûr eğer kalanın der isem (Hem İbrahim’e ve hem de İsmail’e de ulaştı bu nur. Söz uzamasın diye bunun nur olduğunu söylemedim.) İşbu resm ile müselsel muttasıl/Ta olunca Mustafa’ya müntekil (İşte bu birbirine bağlı zincirleme iz Mustafa’ya da intikal etti.) |
Kasas 86
Şura, 52
Duha, 7
Yusuf,3
Ankebut, 48
Hud, 49
İnşirah,2-3 |
Peygamberlik öncesi dönem hakkında vahiy aracılığı ile bize şu bilgiler verilmiştir:
Kasas 86- “Sen, sana kitap indirileceğini ümit etmiyordun fakat Rabbinden bir rahmettir o.”
Şura, 52– “İşte böylece sana da emrimizle Kuran’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin.”
Duha, 7– “Seni yolunu kaybetmiş (yol bilmez) olarak bulup da doğru yola iletmedi mi?”
Yusuf,3– “Sana bu Kuran’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.”
Ankebut, 48– “Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allah’ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.”
Hud, 49- “İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin.
İnşirah,2-3- “(Bilgisizlik veya başka nedenlerden dolayı cahiliyeden kaynaklı) Belini büken/kıran yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
|
Âmine hatun neler görmemiş ki! Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer (O gece ki insanların en hayırlısı doğdu. Annesi orda neler gördü neler.) Dedi gördüm ol Habibin ânesi/Bir acep nur kim güneş pervanesi (Dedi ki gördüm o sevgilinin annesi. Bir acayip nur ki sanki güneş pervanesi.) Berk urup çıktı evimden nagehan/Göklere dek nur ile doldu cihan (Şimşek gibi çıktı evimden ansızın. Göklere dek nurla doldu dünya.)
|
Al-i İmran, 44. Ayet “(Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.”
Hud, 49. Ayet İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır. |
Hz. Peygamber’in melek görmesi bile bir olay iken daha peygamber gelmemiş Cahiliye dönemindeki bir kadının, -Hz. Peygamber’in annesi de olsa- melek görmesi hangi delile dayanmaktadır?
Son peygamberin annesi, üç melek gördüyse neden ne Kuran’da, ne de tarih kitaplarında böyle bir konudan söz edilmemiştir? Gaybı yalnızca Allah bilmez mi? Örneğin Allah Resulü bile gaybı bilmez iken Süleyman Çelebi gaybı nereden bilmektedir? Evet, bu konular ciddi konulardır. Amine hatun üç melek görmüş; Biri Doğu’da, diğeri Batı’da, üçüncüsü Kabe’nin çatısına dikilmiş! Sahi, Süleyman Çelebi gaybı nerden biliyor? Ona vahiy mi geldi? Gaybı bildiğini iddia etmek vahiy kültüründe çok cüretkâr ve tehlikeli bir iddia değil midir? |
Gökler açıldı ve feth oldu zulem /Üç melek gördüm elinde üç âlem
(Gökler açıldı ve karanlık açıldı. Üç melek gördüm elinde üç bayrak.) Biri meşrık biri mağribde anın/Biri damında dikildi Kâ’benin (Biri doğudaydı biri batıda. Biri de Kâbe’nin damında dikildi.) Bildim anlardan kim ol halkın yeği/Kim yakin oldu cihana gelmeği (Bildim ki o halkın en iyisi. Ki dünyaya gelmesi oldu yakın.) Bildim anlardan ki ol halkın beyi/Kim yakın oldu cihanâ gelmeyi (Bildim onlardan ki o halkın beyi. Ki yaklaştı dünyaya gelmesi.)
|
Al-i İmran, 44. Ayet
Hud, 49. Ayet |
Melekler neden Amine Hatun’un evini Kabe gibi tavaf ettiler.
Süleyman Çelebi buna nasıl vakıf oldu? Kamuya bilgi sunulurken bir bilgiye ve belgeye dayanmak gerekmez mi? Ayrıca bunları okuyan ibadet mi yapmış olur? Allah hakkında konuşan insanların biraz ciddi olması gerekmez mi?
|
Mevlit Okunması Dini Bir İbadet midir ?
Bu nedenlerle Mevlit Şiirinin neresinden tutarsanız tutun, abartılmış peygamber sevgisinden başka, saçmalıklarla, hurafelerle, Kur’an dışı ve Kur’ana aykırı küfür derecesindeki ifadelerle doludur. İçinde yer alan kavramlar Kur’ana göre değil, tamamen ve bizzat uydurma rivayet ve hadislerden yola çıkılarak kullanılmıştır. Bundan dolayı eğer dikkat edilecek, irdelenecek, Kur’an ayetleri ile sorgulanacak, test edilecek olunursa, Mevlit şiirinin içindeki söylenenlerle tamamen ayetlerin inkârı, küfür ve şirk olduğundan, bu hezeyanların ardından giden, okutanı da, okuyanı da, dinleyip onaylayanı da din adına, Allah katında sorumlu hale getirecek pek çok ayrıntının bulunduğu görülecektir.
İçinde barındırdığı şirke, küfre rağmen mevlitler, dinde olmadığı halde varmış gibi ibadet şekilleri arasına katılmış, dinselleştirilmiş, bizzat yöneticiler tarafından Kur’ana aykırı olduğu halde, Cami içine sokulmuştur. Camilerde veya başka mekânlarda mevlit merasimleri düzenlemek ve mevlithanlarca mevlit okumak aslında bir bidattır ve Allah katında suçtur. Hatta ölümün yedinci, kırkıncı, elli ikinci günü denilip mevlit okutturulması, İslam’la ilgisi olmayan bir merasim ve ibadet şekli ile icra edilmesi, Kur’an ayetlerine tamamen aykırıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Kurulu 2006 yılında ölülerin arkasından okunan mevlitlerin hurafe olduğunu söylemiş. Güzel, doğru ve cesur bir adım atmış amma, bugüne geldiğimizde bu girişimin devamı, herhalde biz teamüllerimizden vazgeçemeyiz, toplumumuzdaki bu eğilime karşı duramayız, ne zararı var hazır bu vesile ile Kur’an da okunuyor, insanlarımız bir araya geliyor kaynaşıyor düşünceleri ile Allah’ın Kitabının yerine kendi siyasi ikbal ve koltuklarını tercih eden basiretsiz Diyanet İşleri sorumlularınca arkası getirilememiştir.
Mevlitteki bazı beyitlerde geçen sözlerin şirk ve küfür içermesi karşısında alimlerin bu konuda halkı uyarmak gibi görevleri vardır.
Bu küfrün ve şirkin, üstelik de yapılacak sorgulamanın farkında olmayan toplumumuzda ne yazıktır ki Mevlit, halk arasında büyük bir ibadet olarak uygulanmaya devam edilmekte, ölülerin ruhu için okunan mevlit ve yenilip içilenlerden dolayı hasıl olan sevaplar ölülere hediye edilmekte, böylece ölülerin günahlarının bağışlanacağı zannedilmektedir. Halkın cehaletinden, yanlış inançlarından istifade eden mevlit icracıları da, bu piyasadan ücret, hediye adı altında bir kazanç yolu elde etmektedirler. Bu uygulamanın içerisinde bulunan herkes Allah katında Hakk Din açısından sorumludur.
Oysa bu uygulamalar içerisinde saçmalıklarla ve dine aykırılıklarla dolu olan insan kelamı bir şiir olan bu metinlerin okunması, dinlenmesi, Allah’a kulluğun bütün ayrıntılarını kapsayan Kur’an ile eşdeğerde görülmeye ve değerlendirilmeye başlanması ve bu bakımdan da bir başka küfür tehlikesini beraberinde getirmektedir. Aslında Diyanet yetkilileri de bu bidatın ve hurafenin farkındadırlar ama bir türlü bu yanlış geleneğin karşısına geçmek cesaretini, dirayetini gösterememektedirler. Fakat bulundukları makamların sorumluluklarından dolayı hiç kuşkusuz Allah katında bunun bir vebali olacaktır !
Peygamber sevgisi, Onu ve bıraktığı Kur’anı anlamadan, Kur’ana gereği gibi sahip çıkmadan, şiir okumakla, anlamını ve gereğinin ne olduğunu bilmeden salavata davet etmekle ve sadece lafla salavat getirmekle, ismi anılınca elin kalp üzerine konulmasıyla, Onun İslam’ı ve Tevhidi hakim kılmak için her türlü hakarete, saldırıya, aşağılanmaya karşı sabırla, dirayetle verdiği mücadeleyi, Kur’ana bağlılığını ve Kur’an ahlâkını içselleştirmeden, Kur’anı anlayarak okuyup öğrenmeden olmaz. Her Müslüman, din adına önüne konulanları, her yaptırılmak istenenleri, Kur’an’daki yerini mutlaka arayıp bulmalı, sorgulamalı, akıl süzgecinden geçirmelidir. Aksi halde mevlit konusunda, daha pek çok konuda da olduğu gibi, bidatlar, hurafeler, rivayetler içinde sapkınlığa ve küfre düşmek kaçınılmaz olacaktır. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !..
Mevlid İçinde Kur’an’a Aykırı Bölümler
- Beyit: “Pes Muhammeddir bu varliğa sebeb”
Eleştirel Analiz: Bu söz Zariyat Suresi 56 ayetinde “Ben insanları ve cinleri bana ancak kulluk etsinler diye yarattım” ayeti ile çelişir. Kur’an’ın hiçbir yerinde Allah peygamberimizin hürmetine alemi yarattığını söylememiştir.
- “Ol Rebiûl evvel âyın nicesi / On ikinci gîce isneyn gîcesi” sözleri bir iddiadan ibarettir.
Eleştirel Analiz: Peygamberimiz alelade bir çocuk olarak doğmuş, kağıt ve takvim geleneği olmayan bir toplumda doğduğu da göz önüne alındığında doğumu ile ilgili her hangi bir kayıt bulunmamaktadır.
- “Dedi gördüm ol habîbin ânesi / … / Üç melek gördüm elinde üç âlem / İndiler gökden melekler sâf sâf / Kâbe gibi kıldılar evim tavaf”
Eleştirel Analiz: Bu sözlerin geçtiği bölüm abartının ötesinde bir çok ayetle taban tabana zıt bir anlatım içermektedir. Burada anlatılan olayların tamamı sanal varsayımlardır. “Annem için istiğfarda bulunmak hususunda Rabbimden izin istedim. Fakat bana izin verilmedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim; ona izin verildi. Binâenaleyh sizler de kabirleri ziyaret edin. Çünkü kabir ziyareti ölümü hatırlatır.” (Müslim, Cenaiz, 106; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 77; Nesai, Cenaiz, 101; ibnu Mâce, Cenâiz, 48; Müsned, 2/44) derken Meleklerin Amine’nin evine inmesi, evini tavaf etmesi, şerbet sunmaları hadis içeriğine olduğu kadar Kur’an’a da aykırıdır. Duha Suresi 7. ayette peygamberimizin kendisi için “Ve seni dalâlette buldu sonra hidayete erdirdi.” denilerek Peygamberin kendisinin dahi delalette olduğu söylenirken annesi ve babasının hidayette olup hem de evini meleklerin tavaf ettiğini söylemek mübalağanın ötesinde Allah’ın hükmüne ortak olmaktır.
- Beyit: “Şerbeti sunduk tâ bânâ huriler / Bunu sana verdi Allah dediler”
Eleştirel Analiz: Bu sözlerin yukarıda anlatılan bağlamda düşünüldüğünde bu iddianın insanı küfre götürecek sözler olduğu görülür. Bu söz nedeniyledir ki Mevlidlerde millete sanki gerçekten Allah böyle bir şerbet ikramı yapmışçasına şerbet ikram edilir. “Huri” denen varlıklar Kur’an’da cennetliklere ödül babından vaadilen, haklarında ayrıntılı hiçbir bilgi verilmeyen, mü’min için gaybe iman dairesinde olan varlıklardır. Mahşerden sonra cennette bir ödül olarak iman edenlere sunulacak varlıkların putperest olarak vefat eden Amine’ye şerbet sunmaları, İslam literatürüne ve yukarıda ifade edilen hadise ters bir ifadedir.
- Beyit: “Çevre yanıma gelip oturdular / Mustafayı birbirine muştular”
Eleştirel Analiz: Oğlunun peygamberliğini öğrenen Amine, hayatı boyunca oğlunun peygamberliğini kimseye söylemediği gibi Süleyman Çelebi’nin ifade ettiği şekilde bir doğumdan kesinlikle kimseye söz etmemiştir. Amine doğurduğu çocuğun ilerde peygamber olacağından habersiz normal bir doğum yapmıştır. Doğurduğu çocuğun Peygamber olacağı muştusunu alan Amine’nin, delalet içinde vefat etmesi de işin diğer bir boyutudur. Bir Peygamberin aile efradını cennete sokmayı marifet gören Tasavvuf erbabı nedense put imalatçısı bir babanın oğlu olan İbrahim (as)’ı görmek istemez. Süleyman Çelebi’nin anlattığı şekliyle Peygamberin övüldüğünü düşünmek tam bir budalalıktır. Peygamberin nasıl övüleceğinin yegane mercii Kur’an’dır. Kur’an asla bu şekilde bir Peygamber övgüsüne prim vermemektedir.
- Beyit: “Emr olundu Yâ Muhammed gel berû / Gel habîbim sâna aşık olmuşam”
Eleştirel Analiz: Bu sözü Allah korusun insanı küfre götüren bir mübalağa içermektedir. Yaradanın yarattığı kula aşık olması Allah’ı cisimleştirmek, cismin varlığına ve varlık duygularına büründürmekdir. Allah kendisi hakkında Kur’an’da yarattığı hiçbir varlığa şekil ve surette benzememek anlamında “Sübhan” kelimesini kullanırken Allah’ı yarattığı insan kuluna verdiği bir aşk duygusuyla vasıflandırmak Allah’a iftiradır.
- Beyit: “Zâtıma mir’at edindim zâtını / Bîle yazdım âdım ile âdını”
Eleştirel Analiz: Bu sözünün anlamı “(Haşa) Allah: Zatını zatıma ayna ettim. Adını, adım bildim. Kim seni anarsa beni anmış olur” demektir ki bu küfrün daniskasıdır. Bu söz İsmailağa cemaatin liderlerinden katledilen Bayram Ali Öztürk’ün “Muhammed eşittir Allah” sözünü hatıra getiriyor. Ki bu sözü söyleyen Bayram Ali Öztürk dahi yaptığı açıklamada, “Maksadını aştığını ve bu sözü söylemekle hata ettiğini” belirtmiştir.
- Beyit: “Cümle halkı sâna bende kılmışam / Ne murâdın vâr ise îdem revâ”
Eleştirel Analiz: Allah, gönderdiği peygamberleri aracılığı ile kula kulluğu yasaklayıp adına şirk diyecek. Aynı yaratan aşkı için gözleri kararmış bir şekilde bu yasağını unutup insanları Peygambere “kul, köle” edeceğini söyleyecek. Haşa bu söylem, Allah’ı kendisiyle çelişen bir varlık göstermekle noksanlık izafe etmektir. Bu şiir bu ifadeden de anlaşılacağı gibi peygamberi övme adı altında insanları şirke davet etmektir.
- Beyit: “Ol zaîf ümmetlerim hâlî nola /…/ Hak-Teâlâdan nidâ geldi emin / Yâ Muhammed dedi Rabbü’l-Âlemin / Her ne kim dîledin oldu kabul /../ Cennetîmi anlara kıldım nasîb”
Eleştirel Analiz: Bu sözleri, haşa Allah’ı düşüncesiz bir zalim, Peygamberi ise merhametli bir insan payesi vermenin ötesinde zalim olan Allah’ı merhamete davet eden etkileşim tasviri içermektedir. Allah’ın merhameti ile ilgili ayet ve hadislere girip konuyu uzatmadan madem Peygamberimizin her dediği olacaktı da amcaları Ebu Lehep ile Ebu Cehil bir tarafa her an yanında duran amcası Ebu Talib’in kafir olarak vefatı dahi bu mısraların mübalağada ne kadar ileri gidildiğini anlatmaya yeter sebeptir.
- Beyit: “(Adem e )Mustafa nurunu alnından kodu / “Bil habibim nurudur bû nur” dedi”
Eleştirel Analiz: Bu sözleri, Allah adına konuşmaktır. Allah’a iftiradır. Ayet ve hadislerde Hz. Adem (as)’ın yaratılması ile ilgili beyanlarda Hz. Adem’in alnına Hz. Muhammed’in nurunun konulduğuna ve Allah’ın “Bu habibimin nurudur” buyurduğuna dair hiçbir ifade bulunmamaktadır.
- Beyit: “Hem hava üzre döşendi bir döşek / Adı Sündüs, döşeyen anı melek”
Eleştirel Analiz: Bu cümlelerindeki “Sündüs” isimli meleği bu güne kadar gören, bilen, duyan var mıdır bilemiyorum? Ama Süleyman Çelebi sayesinde böyle bir melek olduğunu da öğrenmiş olduk.
- Beyit: “Bazıları derler ki ol üç dilberin / Asiye´ydi biri ol meh-peykerin / Biri Meryem hatun idi aşikâr / Birisi hem hûrilerden bir nigâr”
Eleştirel Analiz: Mısralarda geçen Asiye, Firavun’un eşi; Meryem, Hz. İsa’nın annesi; Nigar ise mahiyeti belli olmayan hurilerden bir sevgili/güzel/melek olarak Amine’nin doğumuna iştirak ediyorlar. Manzaraya bakılırsa yardımcı sağlık personeli olarak Asiye, Meryem ve Nigar isimli hemşireler uygun bulunmuş. Bu ifade ruhçuluk ve ruhtan yardım dileme ile ruhların yaşadığına ve insanlarla hala irtibatta olduğuna inanılan animizm ve ondan beslenen şamanizm fikrinden başka bir şey değildir. Kur’an’da Mü’minun suresi 100. ayette Allah, ölen insanların asla geri dönme ve insanlarla irtibata geçme imkanlarının olmadığını “bir engel vardır dönemezler” beyanıyla açıklar. Hz. Ömer’e peygamberimizin vefatı ile ilgili olarak Hz. Ebubekir’in “O, öldü…” hatırlatması da peygamber de olsa ölen bir kimsenin dünya ile tüm irtibatının kesildiği anlatılmaktadır. Tarikatçılar Süleyman Çelebi’nin Amine’ye olağanüstü ortamda yaptırdıkları bu doğumu, bir merhale daha geriye götürüp Peygamberimizin anne karnına ilka edildiğine (Abdullah’ın sperminin Amine’nin rahmine düşüp yumurtasını döllediğine) dair edepsizliği adeta bir doktor iki noter nezaretinde kayda geçirmişçesine Regaib Kandili icat edeceklerdir. Zani ve zaniye müridin odasına beyaz atıyla girip engel olma adına yatak odalarını gözetleyen sapık Şeyhlerin, Allah Resulü’nün babası ile annesinin yatak odalarına girmesi pek şaşırtıcı olmasa gerektir.
Yukarıda saydığımız sorunlu cümleler dışında bakın Mevlid’de daha ne rezillikler var:
- Beyit: “Hem vesile olduğu içün ol Resul / Ademin Hak tevbesini kıldı kabul”
Eleştirel Analiz: Allah, Kur’an’da Adem’in tevbesini hangi bağlamda zikrettiği malumdur. Süleyman Çelebi Hz. Adem’in dahi Peygamberimize vesile olduğu için affedildiğini söyleyecek kadar Tasavvufun dibine vuruyor, uydurmalarda bulunuyor.
- Beyit: “Nuh anıçün buldu hem garktan necat / Daği doğmadan göründü mûcizat”
Eleştirel Analiz: S. Çelebiye göre ,Nuh (as) dahi peygamberimizin doğumu nedeniyle boğulmaktan kurtulmuştur. Uyduruyor.
- Beyit: “Ceddi olduğiçün anın hem Halil / Narı cennet kıldı anâ ol Celil”
Eleştirel Analiz: S. Çelebiye göre, Hz. İbrahim dahi ateşten Peygamberimizin ceddi olduğu için kurtulmuştur. Uyduruyor.
- Beyit: “Hem dahi Musa elindeki asa / Oldu anın hürmetine ejderha”
Eleştirel Analiz: S. Çelebiye göre Hz. Musa’nın asası dahi Peygamberimize hürmetle ejderha olmuştur. Burada da uyduruyor.
Ve asıl vurucu cümle…
Mevlidin mihenk noktası:
- Beyit: “Ölmeyip İsa gök´e buldu yol / Ümmetinden olmak için idi ol”
Eleştirel Analiz: Süleyman Çelebi, Hz. İsa’nın Peygamberimize ümmet olma adına Hristiyanlarda olduğu gibi Hz. İsa’nın ölmeyip gökte olduğunu söyler. Her ne kadar Mevlid’in Peygamberimizi diğer peygamberlerden üstün tutmak gibi bir gaye ile yazıldığı söylense de Mevlid’in asıl yazılış amacı, Müslümanların dağarcığına “Hz. İsa’nın göğe çekildiği ve bir gün yeryüzüne ineceği” inancını yerleştirmektir.
Diyanet Hala Bu Rezilliği Neden Seyreder?
Allah’ın adının anılması gereken mescitlerde maalesef animizm, küfür ve şirkin her türünü içinde barındıran Mevlid, dinin özünü kavrayamamış mevlütanlarca teganni ile seslendiriliyor. Süleyman Çelebi, Bursa’da Halveti Tarikatı Şeyhi Buharalı Emîr Sultan’ın yanında yetişmiş ve ömrünü tarikata adamış bir kimsedir. Yazdığı şiirin içeriğine bakıldığında İslam’ın klonlanmış sahte hali Tasavvuf Batıl Dini’nin izlerini görmemek için kör olmak gerekir. Kur’an’ın reddettiği Atalar Dininin tüm unsurlarını bu gün tasavvuf felsefesi ile hareket eden tarikatlarda bulmak mümkündür.
Diyanet, Mevlid okutmaktan vazgeçip bir kez olsun Mevlid’in anlamını millete anlatsa; bu millet, bırakın Mevlidi Süleyman Çelebi’nin adını dahi ağzına almayacağına şüphe yoktur (Furkan, 2019).
Allah hiçbir yerde Peygamber Efendimize “Habibim=Sevgilim” dememiştir. Demez de… Bu hitap, Müslümanın Allah tasavvurunu sıkıntıya düşürür. Allah ve birisine, yarattığı mahlukuna aşık olmak! Lütfen aklınızı başınıza alın ve düşünün! Mümkün olabilir mi böyle bir şey? Aşık olmak kime özgü bir eylem? Aşk ve aşık kavramlarına yönelik olarak Esma-ül Hüsna’sında bir kırıntı olsun veri bulabilir misiniz? Biz Allah’ı önüne gelenin sunduğu şekliyle mi tanıyacağız, yoksa Allah’ın kendisini tanıttığı Esma’sıyla mı tanıyacağız? (Yaman, 2020).
Âmine hatundur onun annesi,
O sedeften doğdu O dürdanesi.
Rebiulevvel ayının nicesi,
On ikinci pazartesi gecesi.
O gece ki doğdu, O hayr-ul beşer,
Annesi onda neler gördü neler.
Dedi gördüm, O Habib’in annesi,
Bir acep nur ki, güneş pervanesi.
Fırlayıp evimden çıktı nagehan,
Göklere dek nur ile doldu cihan.
Gökler açıldı, yok oldu karanlık,
Üç melek gördüm, elinde üç ışık.
Biri doğu biri batıda onun,
Biri damında, dikildi Kâbe’nin.
İndiler göklerden melekler saf saf,
Kâbe gibi kılındı evim tavaf.
Allahümme salli alâ Muhammedin
ve alâ âli Muhammed.
Süleyman Çelebi
(Mevlid’den bir alıntı.)
Mevlit / Mevlid / Mevlüt Okutmak Dini Bir Görev midir? Hayır
Rasulullah’ı sevmek imanın bir gereğidir (Ahzab [33] 6). Nebimiz, Mü’minler için üsve-i hasene yani güzel örnektir (Ahzab [33] 21).
Bazı İslam bilginleri bidat olduğu görüşündedir (bkz. Ahmet Özel, “Mevlid,” TDV İslam Ansiklopedisi, c. 29, s. 479-480). Allah Rasulü’nün ve ashabının hayatında mevlid diye bir uygulama kesinlikle mevcut değildi.
Rasulullah’ın vefatından yedi asır sonra yazılan mevlit adlı şiirde Kur’an’a göre aykırı olabileceği kanısı uyandıran ifadelere örnekler:
Beyit: — “Gel habibim / sevgilim, ben sana âşık olmuşum.
Tüm yaratılmışları sana kul / köle etmişim.”
Eleştirel Analiz: Habibim kelimesi Kur’anî bir ifade değildir.
Beyit: — “Allah’ın arşında (melekler tarafından) beş vakit senin gelişine gülbank (dua) çekilir.
Yerlerde ve göklerde hiç kesintisiz senin adın tekrarlanır.”
Kur’an’daki Hüküm: “Yedi gök, yeryüzü ve içindekiler, onu tesbih ederler. Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur…” (İsra [17] 44).
Beyit: — “Gökler, bu gelen aşkına döner.
İnsanlar ve melekler bu gelenin yüzüne (kaç bin yıldır) özlem duymaktadırlar.”
Eleştirel Analiz: Bütün kâinat ve içinde olup bitenler, sadece Nebimiz için mi yoksa âlemlerin Rabbi olan Allah için mi meydana gelmiştir?
Kur’an’daki Hüküm: “Göklerde ve yerde olan her şey Allah’a aittir. Ve Allah, her şeyi kuşatmıştır.” (Nisa [4] 126).
Beyit: — “Sen ki bütün çaresizlerin çaresi, onların elinden tutansın.
Sen ki, kölelerin de hür olanların da sığınağısın.”
Kur’an’daki Hüküm: Kur’an Rasulullah’a şu sözleri söylemesini emreder: “De ki: “Beni kimse Allah’a karşı savunamaz ve ben ondan başka bir sığınak bulamam.” (Cin [72] 22).
Ancak aksi bir söyleyiş Kuranî değildir.
En eski siyer kitaplarından İbn İshak’ta, Allah Elçisi’nin doğumu sırasında hiçbir olağanüstülükten bahsedilmez.
En eski siyer kitaplarından İbn Hişam’da da, Allah Elçisi’nin doğumu sırasında hiçbir olağanüstülükten bahsedilmez.
Câmilerde Bir Büyük Bid’at; Mevlid
Mevlid, doğum zamanı ve doğum yeri anlamındadır. Zamanla doğum tarihini kutlamak anlamı kazanmıştır. Mevlid, bugün özellikle câmilerde kullanıldığı şekliyle, Peygamberimiz’in doğumunu
anmak ve kutlamak şeklinde uygulanan tören ve okunan şiir anlamında kullanılmaktadır. Bugünkü şekliyle ise, en azından büyük bir bid’at ve hurâfedir. Bugün, bir şiir, ölülere rahmet ve cennete ulaşma vesilesi gibi kabul edildiğinden, Kur’an’dan öne çıkarıldığından, dinin temel ilkeleri açısından çeşitli sakıncalar içerir. Örf dinleşince, din de örfleşir. Örfün kutsallaşmasına seyirci kalmak, dinin tahribine seyirci kalmakla eş anlamlıdır. Câmiye sokulup ibâdet kasdıyla okunan mevlidin, sadece bid’at olarak kalmayacağı, bu anlayış ve kabulün şirk kapsamına girebileceğini bu riski taşıdığını belirtelim (Kalkan, 2021).
GENEL DEĞERLENDİRME
1- Mevlid normal ve masum bir şiir değildir. O şiirden çok, ibadet tadıyla icra edilen bir olaydır. İcra yeri ise camilerdir. Camiler Ali’nin, Veli’nin şiirleriyle konser verilecek bir alan değildir.
2- Kişinin peygamberi sevmesi tabii ki normaldir. Fakat yalan yanlış bilgilerle kendisini ve milleti dolduruşa getirmesi normal değildir. Kişinin yalana iman ederek güya peygamberci gibi davranması da normal değildir.
3- Hz. Peygamberin vefatından 700 küsur yıl sonra yazılan ve 600 yıldır okunan ve maalesef kültürel bir değer haline gelen hurafe dolu bu şiirde anlatılanlar salt abartı değil yalanlardır ve büyük çoğunluğu uydurmadır. Peygamber sevgisinin göstergesi böyle hayal mahsulü şiirleri doğumda, ölümde, sünnette ağız burun yayarak sözde nağmelerle ibadet gibi okumak doğru olamaz.
4- Peygamberimizin doğum yıldönümünde, böyle okunurken bile hiç kimsenin anlamadığı saçma şiirler okunması yerine Hz. Muhammed’in hayatı ve mücadelesi anlatılmalıdır. Kur’an’daki Muhammed insanlara örnek olarak sunulmalıdır. Ne gariptir ki, Hıristiyanlık ve Müslümanlık iddiasında olanlar, kâinatın kimin için yaratıldığı konusunda yüzyıllardan beri büyük bir rekabet içerisinde olmuşlardır. Kâinatın, bir taraf Hz. İsa için, diğer taraf da Hz. Muhammed için yaratıldığını ispat edebilme adına hiç korkmadan ve çekinmeden Allah ve Elçileri adına iftira edebilmişlerdir.
- Kâinat Hz. İsa İçin Yaratılmış İddiası:
İncil / Koloselilere Mektuplar 1: Nitekim gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratılmıştır. Her şeyden önce var olan O’dur ve her şey varlığını O’nda sürdürmektedir. Bedenin, yani inananlar topluluğunun başı O’dur. Her şeyde ilk yeri alsın diye başlangıç olan ve ölüler arasından ilk doğan O’dur.
- Kâinat, Hz. Muhammed İçin Yaratılmıştır İddiası:
Kutsi hadis olarak rivayet edilen, “Levlake” hadisi: Deylemi’nin İbn Abbas’tan naklettiğine göre, Allah Peygamber’e: “İzzetim ve celalim hakkı için, eğer sen olmasaydın cenneti yaratmazdım, eğer sen olmasaydın dünyayı yaratmazdım” buyurmuştur. (Müsnedi Firdevs, c.5, s. 227, H. no: 8031)
Yine Deylemi’nin İbn Ömer’den nakline göre Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bana Cibril geldi ve ‘Ya Muhammed! Sen olmasaydın cennet yaratılmazdı, sen olmasaydın cehennem yaratılmazdı’ dedi.” (Keşfül hafa, c.1.s.45, H. no:91)
- Peki, Gerçekte Kâinat Kimin İçin Yaratılmıştır?
Üzerinde tartışılan bu konu hakkında susturucu kanıt Kuran’da apaçık bir şekilde yer almaktadır. Kuran’a göre, Allah’ın bütün Elçileri bizim gibi birer insandır. Elbette bütün insanlar içinde Allah’ın en seçkin kullarıdır. Biz onlar arasında hiçbir ayırım yapmaksızın hepsine iman ederiz: Kur’an / Kehf Suresi-110: De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım! Bana ilahınızın sadece tek bir ilah olduğu vahyediliyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç kimseyi O’na ortak koşmasın!”
Allah, kâinatı hiçbir beşerin hatırı için yaratmamıştır. Yeryüzünde bulunanların hepsini bütün insanlar için yaratmıştır: Kur’an / Bakara Suresi-29: O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı; sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilendir.
Kulları arasında hangilerinin daha güzel ameller işleyeceğini denemek için yaratmıştır: Kur’an / Hud Suresi–7: O, hanginizin daha güzel ameller işleyeceğini denemek için, henüz Arş’ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkâr edenler, mutlaka: “Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir” derler. Kur’an / Mülk Suresi-2: Hanginizin daha güzel ameller işleyeceğini denemek için ölümü de, hayatı da yaratan O’dur. O, üstündür, bağışlayandır. (Ayrıca bkz: 17/93, 41/6)
Bütün insanlar ve cinler Allah’tan başkasına kulluk etmemeleri, yalnızca Allah’a kulluk etmeleri için yaratılmıştır: Kur’an / Zâriât Suresi -56: Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Mevlid’deki bu tür beyitler:
- Muhammed’i diğer peygamberlerden üstün ve ayrıcalıklı gösterir.
- Onun yaratılış sebebi, tüm ilmin kaynağı ve insanüstü bir varlık olduğunu ima eder.
- Bu söylem halk arasında zamanla Muhammed’in ilahlaştırılması, duaya muhatap olması, şefaatin tek yetkilisi olarak görülmesi gibi algı bozulmalarına yol açmıştır.
Bu tür beyitler Kur’an’daki şu temel esaslarla çelişmektedir:
- Peygamberler arasında ayrım yapılmaz (Bakara 2/285, Nisâ 4/152)
- Muhammed sadece bir beşerdir (Kehf 18/110, Fussilet 41/6)
- Yaratılışın gayesi Allah’a kulluktur (Zâriyât 51/56)
- Şefaat bütünüyle Allah’a aittir (Zümer 39/44)
Kur’an’a göre Hz. Muhammed:
- Beşer bir elçidir.
- Diğer peygamberlerden üstün değildir.
- Kendisine bile fayda/zarar veremez.
- Görevi yalnızca tebliğ etmektir.
- Allah’ın kulu ve resulüdür, ilahlaştırılamaz.
Bu ayetler, Kur’an’ın tevhid inancını koruma çabasıdır. Hz. Muhammed’in yüceltilerek Allah’a ait niteliklerle anılması, şirk tehlikesi doğurur. Bu nedenle Kur’an, sürekli olarak onun beşeriyetini ve görev sınırını vurgular.
“Vesîletü’n-Necât” adlı mevlid eseri, edebî yönüyle Osmanlı-Türk kültüründe önemli bir yer tutsa da, içinde geçen çok sayıda beyit Kur’an’daki tevhid, adalet, bireysel sorumluluk, dua, şefaat ve nübüvvet gibi temel akidelere açıkça aykırıdır. Mevlid metinleri zamanla halk arasında Hz. Peygamber’i Allah’ın yerine koyan, ondan doğrudan yardım istenilen, insanüstü nitelikler yüklenen bir yanlış din anlayışının taşıyıcısı olmuştur. Mevlid metinlerinde geçen birçok beyit, halkın din algısını şekillendiren ancak Kur’an’ın tevhid ilkesiyle bağdaşmayan ifadeler içermektedir. Şefaat beklentisi, doğrudan Hz. Muhammed’e dua edilmesi, onun ilahi vasıflarla yüceltilmesi gibi unsurlar, şirk riski taşımaktadır. Mevlid, Kur’an’da yeri olmayan bir uygulamadır ve dinin asli bir unsuru olarak kabul edilmesi, bidat tanımına girer. Bu bağlamda Mevlid geleneği bid’at hükmündedir ve Kur’an merkezli sahih bir İslam algısının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir.
Derleyen : Vedat Kat
KAYNAKÇA (REFERENCES)
Ateş, S. (2013). Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali. Yeni Ufuklar Yayıncılık.
Balcı, İ. (2018). Kur’an’a göre peygamber algısında sınırlar. İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 47, 221–243. https://doi.org/10.29288/ilahiyat.426364
Bayındır, A. (2015, 1 Mayıs). Kur’ân Işığında Tarikatçılığa Bakış. Süleymaniye Vakfı Yayınları.
Çelebi, S. (1999). Mevlid: Vesiletü’n‑Necât (Mevlid‑i Şerîf). Akçağ Yayınları.
Çelebi, S. (2007). Vesiletü’n‑Necat: Mevlid‑i Şerif. Kahraman Yayınları.
Furkan, T. (2019, 9 Ekim). İslam’ın ruhuna aykırı mevlidi şerîf – 1 ve 2. https://www.vansiyaseti.com/haber/islam-in-ruhuna-aykiri-mevlidi-serif-1-ve-2-60219.html
İbn Hişam. (2023, 21 Eylül). Es‑Siretü’n‑Nebeviyye (Siret‑i İbn Hişam) (1–3 cilt). Siyer Yayınları.
İbn İshak. (2021, 25 Ekim). Sîretü İbn İshâk: İlk Siyer Kitabı (Selahattin Yıldırım, Çev.). Ankara Okulu Yayınları.
İslamoğlu, M. (2012). Kur’an’ı Anlama Yöntemi. Düşün Yayıncılık.
Kalkan, A. (2017). Kur’an’la Düşünmek. Düşün Yayınları.
Kalkan, A. (2021, 25 Ocak). Atalar yolu. Ahmed Kalkan. https://ahmedkalkan.com.tr/index.php/atalar-yolu
Kaptan, N. (t.y.). Mevliddeki yalanlar, şirk ve hezeyanlar. https://niyazikaptan.com.tr/genel/mevliddeki-yalanlar-sirk-ve-hezeyanlar/
Karahan, A. (2010). Mevlid. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/mevlid
Külünkoğlu, C. (2020). Kur’an Işığında Şirk ve Tevhid. Düşün Yayıncılık.
Okuyan, M. (2016). Kur’an’a Göre Din. Okuyan Yayınları.
Özel, A. (2004). Mevlid. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Cilt 29, ss. 479-480). Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Sönmez, N. (2008). Süleyman Çelebi ve Mevlidi. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 47, 121–136. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/110821
Yaman, H. (2020, 3 Ocak). Mevlid. Moneradanyolculuk1 (Blog). https://moneradanyolculuk1.blogspot.com/2020/01/mevlid.html
Web Kaynakları
Erdemyolu.com. (t.y.). Mevlid manzumesine eleştirel yaklaşım [PDF]. Erdem Yolu. https://www.erdemyolu.com/Mevlid_Manzumesine_Elestirel_Yaklasim.pdf
Tulipandrose.net. (t.y.). Mevlitte Kur’an’a aykırı hususlar. Tulip & Rose. https://tulipandrose.net/mevlitte-kurana-aykiri-hususlar/
Zekicelik.com. (2017, 3 Nisan). Mevlit okunması dini bir ibadet midir? Zekicelik. https://zekicelik.com/konu/53/mevlit-okunmasi-dini-bir-ibadet-midir-?