NANKÖR  

Nankör kelimesi, şükür kelimesinin karşıtı olarak kullanılmaktadır. Şeytana mahsus bir sıfat olduğu için, İnsana yakışmayan özelliktir. Şükran duygusu imanın ve asaletin göstergesi, nankörlük ise şeytanın arkadaşlığıdır.

İblis nankörlüğünü ortaya koyarak, Hz. Âdeme secde etmemek için:

“Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi”. (Sad Suresi 38/76)  

Nankör kişi, iyiliğin değerini takdir edemeyen ve çabuk unutan kimse demektir. Böyle kişiler, gördüğü iyilik karşısında katılaşıp veya dikleşerek, merhamet sahibi kimseye zarar verebilir. Bu durumu beyan buyuran ayet-i kerimede:

“Allah ve Resulü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.” Buyrulmuştur. (Tövbe Suresi 9/74)

Medinelilerin bir kısmı fakir idi. Resulullah geldikten sonra O’nun yardımı sayesinde zenginleştiler. Sonra da nankörlük edip Peygamber (s.a.v.) Efendimize kötülük yapmaya kalkıştılar.

İyilik yapanı sevmek doğal bir duygudur. Bunu hayvanlar bile yapmaktadır. İnsanoğlu çevresine baktığı zaman, birçok nimete sahip olduğunu görebilir. Allah Teâlâ tarafından kendisine verilen mal, mülk, türlü yiyecekler ve hayvanlardan faydalanma halleri ile insanın hizmetine verilen denizler, dağlar, ovalar, nehirler ve onlardan yararlanma yolları ile insan vücudundaki mükemmel organlar hesaba katmadığımız türlü nimetlerdir. İnsanın bu nimetleri tanıması ve karşılığında şükretmesi gerekirken, nankör insan bunların hiç birini hesaba katmaz. Atların, üzerindeki zengin kişiyi tanımadığı gibi, nankör insan da Allah’ın nimetlerini tanımaz.  Yani Allah tarafından kendisine verilen nimetlerin değerini bilmez veya bilmek istemez. Bu durumu belirten ayeti- kerimede:

“Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, sayamazsınız.” Buyrulması bu hakikate işaret buyurmaktadır. (Nahl Suresi 16/ 18)

Ayet, bir yandan nimetleri dile getirirken, diğer yandan da Yüce Allah’ın varlığını ve kudretinin sonsuzluğunu anlamaya ve güçlü bir imana sahip olmaya teşvik etmektedir. Başka ayet-i kerimelerde:

“Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”  Buyrulmaktadır. (Yâsîn Suresi 36/34-35)   

Bir hadis-şerifte

“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmiş olmaz.” Buyrulmaktadır. (Ebu Davud, Edeb, Tirmizî, Birr)  

Yani insanların iyiliklerine teşekkür etmeyen nankör kişi,  Allah’a  karşı da şükür görevini yerine getirmez. Böyle aşağılık bir insanın şükrünü de Allah kabul etmez demektir. Çünkü bütün nimetlerin sahibi yüce Mevla’dır. Ancak nimetlerin ulaşmasına vesile olan insanlara da teşekkür etmek müminin görevidir.

Zira bir hadis-i şerifte:

“Kim size güzel bir haber getirirse ona karşılık verin (ödüllendirin). Eğer karşılık verecek bir şey bulamazsanız ona dua edin ki sizin ona karşılık vermek istediğinizi bilsin.” Buyrulmuştur. (Ebû Davud, Zekât, Nesâî, Zekât,)  

Bu durum, hem yapılan iyiliğin kadrini bilmek, hem de o iyiliği ulaştıran Allah’a şükretmektir.  Ancak insanoğlu üşüdüğü zaman gölgesine sığındığı ağacı unuttuğu gibi, nankör insanda nimete kavuştuğu zaman Rabbini unutur.  Allah bizi nankörlükten korusun.

 

Ali KARA

Emekli Müftü