Değişen Dünyada Aile ve Bağımlılık

Küçük bir devlet olarak tarif edilen aile, eskilerde anne baba ve çocukların yanında aile büyüklerinden oluşmaktaydı. Bizim zamanımızda anne, baba ve çocuktan oluşan diye tarif edilirken, şimdilerde ise ayrılmış ailelerin çokluğuna istinaden anne ve çocuğa ya da baba ve çocuğa da aile denilmiştir.

Aile, toplumu oluşturan en önemli ögedir. Ne zaman ki ailenin kalitesi düştü, toplumun da kalitesi gitmiştir. Birçok sıkıntılar oluşmuştur. Depresyonlar artmış, insanlık bunalıma girmiştir.

Bu duruma sebep, acaba dünyanın global bir köy haline dönüşmesi miydi?

Yoksa beklentilerin üst seviyede olup buna ulaşmak için daha çok çalışılması gerekliliği mi?

Hızla değişen moderniteye ayak uydurma isteği aileyi de hızlı bir değişime sokmuştur.

Ailede sınırların ve rollerin karışması, örf ve adetlerin etkisinin kalkması, kültürlerin birbirleri ile karışması, nesiller arası çatışmanın üst seviyede olması sorunları daha da derinleştirmiştir.

İletişimin en hızlı çağı yaşanmaktadır. Lakin iletişim kopukluğundan hane sakinleri bile birbirlerini tanımaz duruma düşmüştür.

Evlilik akabinde heyecanın kaybolması, dört duvar arasında bulamadığı mutluluğu başka yerlerde aramaya itmiştir. İletişim kopukluğundan dolayı yanlış anlaşılmalar oluşmuş, soluklar mahkeme salonlarından alınmaya başlanmıştır.

Böylelikle hayat arkadaşından beklediği ilgiyi duyamayan eşler ya da çocuklar sanal ortama yanlış arkadaşlıklara ya da maddeye meyleder olmuştur. Ev halkından alamadığı iltifatları, ilgiyi, beğeniyi, onayı, takdiri tanımadığı kişilerden alması da yuvalarını terk etme sebebi olmuştur.

Ayrılma sebebi kayıtlara “şiddetli geçimsizlik” olarak kayıt edilirken altta yatan sebep bazen kadın, bazen içki, kumar, eroin, kokain ve obset gibi bağımlılıklar olmuştur. Sonradan hayatına dahil ettiği maddelere bağımlılığı ile hayatını esaret altına sokmuştur.

Yapılan araştırma sonuçları durumun ne kadar vahim olduğunun göstergesidir. Belçika, İrlanda, Fransa, İspanya ve İngiltere’deki öğrencilerin yüzde otuzu uyuşturucu bağımlısıdır. Türkiye’deki araştırma da yüzde onlardadır.

Evde huzuru olmayan, anne ve babası ile çatışmaları bol olan, kendisine has kimlik oluşturamayan, arkadaş grubu içinde yer edinmek isteyen, okuldaki başarısızlıkları ile de göze çarpan gencin acı durumu ortadadır.

Kaçış olarak görülen her eylem insanı daha büyük sıkıntılara sokacaktır. Zira sorunları çözmek  ya da sorunlardan kaçmak maksatlı madde kullanılmaktadır. Bunun yanında arkadaş baskısı, beğenilmek, eğlenmek de maddeye başlama sebebidir.

Hiç bir bağımlı kendisinin bağımlı olduğunu kabul etmez. Her an bırakabileceğini düşünür. Bağımlı olduktan sonra da bağımlı olduğu her ne ise kendisini zaten terk etmez.

Şu bir gerçektir ki; bütün bağımlılıklar bütün hayatı kontrol altına alacak kadar tehlikeli bir hastalıktır. Geç olmadan da tedavi edilmelidir.

Hiç bir bağımlı, kendisinin bağımlı olduğunu düşünmez. Lakin her bağımlılık fark edilmeden yavaş yavaş oluşur. Oluşan her oluşum da zamanla alışkanlık haline gelir.

Alışkanlıkları değiştirmek ise din değiştirmekten zordur.

Bağımlı yakınları olan ebeveynler, ilk duyduklarında tepkilerini tam veremezler. Öfke, kırgınlık ve panik durumu ile ne yapacaklarını şaşırırlar.

Bağımlılığı kabullenmek gerçekten kolay değildir. Bu duyumla şok olan aileler, ya suçluluk duygusuna kapılarak sorunu, ya da hayal kırıklığına uğrayarak çocuklarını reddederler.

Her hastalığın koruyucu ve önleyici çalışmaları elbette vardır. Sağlıklı aile yapısı da bağımlı olmamak için öncelikle koruyucu bir önlemdir.

Bunun yanında toplumu oluşturan bütün ögeler ile beraber koruyucu önlemler alınmalıdır. Medyası, okulu, camisi ve toplum yararına çalışan dernekleri ile iş birliği içinde olunmalıdır.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi Baş Hekim yardımcısı Fatih Kılıçarslan’a göre: “Artık uyuşturucu satıcıları her mahalleye her sokağa kadar inmiştir.”

Bir bağımlının kurtulma süreci çok zordur. Kendisi de eski bir bağımlı olan Aybuder Derneği başkanı Yavuz Tufan Koçak beyin ebeveynlere söylemi çok acı, ama bir o kadar da gerçektir.

“Çocuğunuz bu hastalıktan kurtulmak için ya ölecek, ya öldürecek, ya da hapse düşecek ki ancak kurtulabilsin. Dibe vurması gerek. Dua edin ki hapse düşsün. En azından nerede olduğunu bilirsiniz…”

Hasılı bağımlılığı kabullenmek zordur. Lakin kabul edilmezse sorun daha da büyüyecektir. Bu sorun da ancak sevgi ve güvenle halledilecektir…

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 2.3.2018 tarihinde yayımlanmıştır.