Evren ve Biz: Evren ve İnsanın Yaratılışı Hakkında

Evren hakkındaki bilimsel gelişmeler, temel olarak daha önce ortaya çıkmış olan bilgilerin birikimine; bu bilgilerin kabul edilmesine, reddedilmesine veya değiştirilmesine dayanır. Bundan dolayı bilim tarihinde, geçmiş dönemlerdeki bilgi birikiminden etkilenmemiş bir gelişme ya da başarıdan söz edilemez. Bu anlamda bir bilim alanındaki gelişmenin birdenbire ortaya çıkması mümkün değildir. Bütün bilim dallarında görüldüğü gibi, fizik bilimindeki temel problemler ve gelişmeler de daha önceki dönemlerde yapılan bilimsel çalışmalarla çok yakından ilgilidir.

Bilimsel bir teori bağlamında ilk kez kapsamlı bir teori ortaya koyan filozof Aristoteles’tir. Fizik alanında yapılan çalışmaların kavramsal çerçevesine bakıldığında Aristoteles fiziğinin ciddi bir katkısı olduğu gözlenmektedir. Bundan dolayıdır ki Aristoteles fiziğinin bilim tarihindeki yeri asla tartışılmaz. Aristoteles fiziğinin kavramları üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda klasik fizik doğmuştur, diyebiliriz.

Aristoteles’in “Fizik” kitabı kadar, “Metafizik” kitabı da meşhurdur. İki ayrı kitap olmalarına rağmen fizik ile metafizik için görülür ki birbirinin karşıtı değil aksine birbirini tamamlayan disiplinlerdir. Aristoteles’in ilk muharriki metafizik bir boyut kazanır ve Aristoteles’in fizik anlayışını belirler. Bu muharrik tüm bağlantıları en baştan belirlemiş olduğu için, Aristoteles için determinist/mekanik evren tasavvurunun temellerini atmıştır diyebiliriz.

Aristoteles’in kavramlarıyla şekillenen klasik fizik anlayışında da doğadaki olgu ve olaylar mekanist bir biçimde yorumlanmış ve sonunda da katı ve kesin bir determinist anlayış ortaya çıkmıştır. Sistemdeki her bir öğenin geleceği, mutlak bir kesinlikle önceden kestirilebilir hale gelmiştir. Aristoteles evreni ay üstü- ay altı alem olarak betimlemiştir. Klasik fizikte bu ayrım ortadan kalkmış yeryüzü ile gökyüzü özdeşleştirilip birleştirilmiştir. Klasik fiziğin bütün temelleri Newton denklemlerine dayanır. Newton’a göre evren hareket ettiği andan itibaren değişmez yasalarla, tıpkı bir makine gibi determinist bir şekilde devam etmektedir.

Aristotales’in ilk muharriki Newton’u da etkilemişe benzer. Determinist evren anlayışının sonucunda ortaya atılan kesinlik / zorunluluk dediğimizde neyin kastedildiğini hepimiz biliriz. Bir şeyin olması gerektiğinden başka türlü olmamasıdır. Evrendeki kesinlik / zorunluluk ilkesini, insan hayatına uyarladığımızda ise mutlak kadercilik anlayışını benimsemiş oluruz. Anlaşılacağı üzere Rönesans sonrası gelişen batı düşüncesini şekillendiren “mekanik evren” kavramı Yunan’dan alınmadır.

  1. yüzyılın başlarında M. Planck tarafından ortaya atılan kuantum fiziğinin temelleri ile Einstein’ın öne sürdüğü Özel ve Genel Rölativite (Görelilik) Teorisi, klasik fiziğin yerini almaya başladı. Böylece modern fiziğin teorileri ortaya çıkmaya başladı. Modern fizik, klasik fiziğin zaman ve mekân algısını radikal bir şekilde değiştirdi.
  2. yüzyılın ortalarından sonra ise klasik fizikte kabul gören ” mekanik evren” anlayışı Büyük Patlama (Bing Bang Teorisi) ile değişti mi? Büyük Patlama Teorisi’ne kadar gelişen fizik ve metafizikle; sosyokültürel, ekonomik, eğitim ve öğretim yapımız klasik fizikteki mekanik evren algısına göre şekillenmişti. Felsefenin bilimi, bilimin felsefeyi etkilediği kadar metafizik önermelerin de her ikisini etkilediği bilinen bir gerçektir. Bu anlamda sosyokültürel, ekonomik, eğitim ve öğretim hayatımızı hangi paradigmanın etkisiyle şekillendirdiğimiz hayati önem arz etmektedir.

Büyük Patlama Teorisi ile Ne Değişti? 

Yaratılmamış, ezelden beri varlığını sürdüren evren anlayışı değişerek; başlangıcı olan bir evren anlayışına yerini bıraktı. Atomun parçalanmasıyla; parçalanamayan anlamına gelen “atom” parçalanıp içerisinden devasa bir güç ortaya çıkınca, en küçükte en büyük gücün olduğu imgesi zihinlerde yerini buldu. Bu anlayışta evren geriye doğru lineer bir şekilde sarıldı; sonsuz sıcaklıkta, sonsuz hacimde ve sonsuz yoğunlukta boyutsuz bir noktadan evren patlatıldı.

Noktaya sıkıştırılmış evrende; noktada fizik kuralları işlemez. Nokta kavramı yine Yunan felsefesinden alınan bir kavramdır. Noktada en, boy, derinlik, zaman yoktur. Bing Bang Teorisi’ni kabul eden Cizvit Papazı Lemaitre’nin de dediği gibi “meşe palamudunda saklı evren” de2 tıpkı mekanik evren anlayışında olduğu gibi; her şey en ince ayarlarla baştan belirlenmiştir. Anlayacağınız klasik fizikte ve Bing Bang’te de Aristoteles’in determinist, mekanik evren anlayışından, zorunluluk (nedensellik) ilkesinden vazgeçilmemiştir. Hiç kimse başlangıç koşullarında noktada bulunan sonsuzluk ve sıcaklık kavramını eleştirmedi.  Sonsuz sıcaklığın nasıl meydana geldiğini sorgulamadı.

  • Nereden geldi sonsuz sıcaklık?  Bu teori bir yoktan yaratma mıdır?                                                                                                                                           

Görseldeki şemadan yola çıkarak Bing Bang’e delil getirilmeye çalışılan ayetlerden, Bing Bang Teorisi ve Genişleyen Evren Teorisi çıkar mı?

  • İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? (Enbiya 21/30)
  • Göğü ellerimizle bina gibi yaptık. Biz bunu yapacak güçteyiz. (Zariyat 51/47)
  • (Şimdi düşünün:) Sizin yapınız mı daha sağlam yoksa göğün yapısı mı? Onu Allah yaptı. (Naziyat 79/27)
  • Tavanını yükseltti ve dengesini kurdu. (Naziyat 79/28)

Naziyat Suresi’nin devamındaki ayetlerde yer göklerden ayrıldıktan sonra yerin, bundan sonra döşendiği, suyunu, otlağının çıkarıldığı ve dağların sabitlediği anlatılmaktadır.(3) Ayetlere göre, bitkilerin ve hayvanların yaratılması, göklerin ile yerin yaratılmasından ve gece ile gündüzün oluşmasından sonradır. Yedi ayette, göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı bildirilmiştir.

  • Bunu hem siz hem de küçük ve büyükbaş hayvanlarınız yararlansın diye yaptı. (Naziyat 79/33)

Bing Bang ile açıklanamayan yerin alçaltılması, göğün yükseltilip tavan yapılması bizi düşündürmelidir. Newton da yağmurun neden yukarıdan öyle yağdığını açıklayamadı. Görsel şema* üzerinden düşünmeye devam edersek, güneşin gölgeye delil getirilmesi(4) de (gölgeler bizim zaman ve mekânla bağımızı kurar) şema üzerinden açıklanamaz. Güneşin gökyüzündeki konumu sayesinde oluşan gölgeler sayesinde, namaz vakitlerinin belirlenmesindeki rolü tartışmasızdır. Namaz, oruç ve hac ibadetleri dinimizin direğidir. Günümüzde bazı gruplar namazın olmadığını dillendirmeye başladılar bile… Tövbe Suresi 36. Ayet’te geçtiği gibi “Gökleri ve yeri yarattığı gün, Allah’ın kitabında olan şudur: Allah katında ayların sayısı on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru hesap budur. Öyleyse siz bu aylarda kendinizi kötü duruma düşürmeyin. O müşrikler, nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa sizde onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendisinden çekinerek korunanlarla beraberdir.” Ayetten de anlaşılacağı gibi sabitlenen ayların sayısı da ne Bing Bang ne de genişleyen evren teorisi ile de açıklanamaz.

Taşkın Tuna, Bing Bang ve Genişleyen Evren Teorisi’ni savunduğu kitabında(5) bir gün evren öyle genişleyecek ki tüm yıldız ve gezegenler bizden uzak olacaktır demektedir. Tuna’ya göre evrenin genişlemesi sadece bugün için değil tüm geçmiş zamanlar için geçerlidir. Bir balonun şişirilmesi gibi yıldızlar, gök cisimleri ve evrendeki tüm boyutlar için kabul edilen bu genişleme geçerlidir, demektedir. Bu teorinin sonunda evren ya içine çökecek ya da tekrar patlayacaktır. Ayrıca Taşkın Tuna’da tıpkı Aristoteles gibi fiziğin metafiziğini yaparak “Muhammedi Bilinç” adlı kitabında Muhammedi Nur Teorisi’ni Büyük Patlama ile açıklamaya çalışmaktadır. Sizce Muhammedi Nur Teorisi Kur’an’dan destek alır mı?

Aristoteles’ten önce de sonra da, Tanrı-Evren-İnsan hakkında çeşitli metafizikler üretilmiş ve hayata uyarlanmaya çalışılmıştır. Panteist, Politeist, Henoteist, Vahdet-i vücut, Muhammed-i Nur, Hakikat-ı Muhammediye gibi görüşler bunlardan bir kaçıdır.

Doğu ve batıyı en çok etkileyen iki filozofun, fiziki evren algıları farklıdır. Hristiyan kiliselerini en çok etkileyen iki düşünürün Aristo ve Platon olması da bizi düşündürmelidir. İki farklı metafizik görüş iki farklı evren algısına sebebiyet verir. Diğer yandan Aristoteles’le Platon’u hatta stoacılığı sentezlemeye çalışan Plotinus gibi filozoflarda olmuştur. Neo Platonculuğun ortaya attığı Sudur Teorisi’nin, İbn-i Sina gibi birçok İslam filozofunu etkilediği de bilinen bir gerçektir.

Anlaşılacağı üzere Bing Bang ile Yunan’dan beri savunulan ezeli evren algısı değişti, fakat yerini Hristiyanlığın Logos inancına bıraktı. Lematrie, Bing Bang Teorisi’ni ve Genişleyen Evren Teorisi’ni savundu. Katolik kilisesi de 1951 yılında bu teorinin, dinin izahlarıyla tam bir uyum içerisinde olduğunu açıkladı.(6) Hristiyanlığın Logos inancının bize yansıması olan, Taşkın Tuna’nın da savunduğu Muhammedi Nur teorisidir(7) diyebiliriz. Bing Bang Teorisi birçok metafizik görüşü destekler niteliktedir. Neo Platonculuğun savunduğu Sudur Teorisi de Büyük Patlama ile açıklanabilir hale geldi. Sudur Teorisi yoktan yaratmayı kabul etmez, üstelik Sudur Teorisi de Hristiyanlığın Logos inancı ile benzerlikler gösterir.

Aslına bakarsanız fizik ve kozmolojide açıklanamayan bir sürü mesele vardır. Bir teoriyi geliştiren ve kullanan bilim insanları, teori içinde açıklanamayan bir olayı, teoriye yeni bir hipotez, tarif veya matematiksel hesaplamalarla ilave yaparlar. Bilim insanları bir teoriyi başka bir teoriyle değiştirmeden eski teorilerinden vazgeçmez. Yapılan bilimsel teoriler bizim felsefi ve metafizik algımızı şekillendirirler.

Klasik fizik, pozitivist felsefeyi doğurdu ve modern fizik ise modern ve post modern felsefeyi doğurdu. Günümüzde ise modern fiziğin kuantum fiziği ile başı dertte. Dolayısıyla kuantum felsefesiyle de determinist evren algısı değişmeye başladı. Formüle edildikleri biçimiyle modern fizikteki genel görelilik kuramları ile kuantum fiziğinin kuramları aynı zamanda doğrulanamaz.(8) Üstelik Bing Bang ile savunulan göklerin genişlemesi ve maddenin yapısını açıklayan teoriler de Kuantum Fiziği ile açıklanamaz!

Konuyu kısaca toparlayacak olursak; evrenin yaratılışında birçok bilinmeyen vardır. Evrene ilişkin, evren niçin ve nasıl var oldu? Evrenin başlangıcı ve sonu var mıdır? Biz nereden geldik ve nereye gidiyoruz, insan olarak evrendeki konumumuz nedir?” gibi varoluşsal sorular düşünce tarihinin başlangıcından günümüze kadar, insanların sürekli olarak yanıtlamaya çalıştığı, hayati sorular arasındadır. Elimizde mutlaka teorilerimizi destekleyecek temel bilgiler kitabımızın olması gerekir.  Bir temelimiz olmazsa dayanağımız da olmaz.  Varoluşsal sorularımıza en doyurucu cevapları ancak evreni ve bizi yaratan anlatabilir. Kimseye kul olmayalım diye…(9)

İnsan düşüncesiyle geliştirilen metafizik teorilerle; meleklere, kitaplara, elçilere, ahirete iman ve özgür irade meselesi ile mucizeler, canlılık, ruh, emir ve yasakların gerekliliği vb. birçok konu açıklanamaz.

Cenab-ı Hakkın da buyurduğu gibi “Ey inanıp güvenenler! Bilginlerin ve din adamlarının birçoğu insanların mallarını haksız yolla yer ve onları Allah’ın yolundan engellerler. Altını ve gümüşü kasalarda saklayıp da Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele.” (Tevbe 9/34) 

Mürüvvet ÇALIŞKAN

Sosyolog, Felsefe Öğretmeni

Kaynaklar

* Bilimsel şemaları tanımlayacak olursak “temel inançlarımızı ve varsayımlarımızı desteklemek için oluşturduğumuz planlı tasarımlardır” diyebiliriz.

1 http://bigbang.gen.tr/wp-content/uploads/2011/10/big-bang-caner-taslaman.pdf

2 Caner Taslaman / Bing Bang ve Tanrı / İstanbul Yayınevi 2006 / Lematrie’ın Çözümü s.32

3 Ayrıca bknz. Fussilet Suresi 41/9.10.11.12

4 Bknz. Furkan 25/45

5 Taşkın Tuna / Ol Dedi Oldu / Bing Bangin Nefes Kesen Öyküsü / Şule Yayınları Ekim 2005

6 Caner Taslaman / Bing Bang ve Tanrı İstanbul Yayınevi 2006 / Lematrie’ın Çözümü s. 33

7 Ayrıntılı bilgiler edinmek için; Abdülaziz Bayındır / Aracılık ve Şirk / Süleymaniye Vakfı Yayınları

8 Brıan Greene / Evrenin Zerafeti /Tübitak Popüler Bilim Kitapları / Kasım 2013 / s.4

9 Bknz. Hud 11/1.2