Ezik “Müslüman” Türk Laikliği

“Hem Laik Hem Müslüman Olunur mu?” sorusuna yıllar önce Süleymaniye Vakfı’nın verdiği cevap:

“Laik olan devlettir, Müslüman olan insan…”

http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/hem-laik-hem-musluman-olunur-mu.html

…fakat devlet insanın sosyal ve kamusal alanlarda dinini yaşama hakkını “laiklik” adı altında elinden alıyorsa, bence bu olsa olsa “klasik Türk ezikliğinin laikliğe yedirilmişidir“. Uzun yıllar boyunca, Avrupa’nın kimi laik ülkelerindeki Müslümanların dinlerini Türkiye’dekilerden çok daha özgürce yaşayabilmiş olmaları bundandır. Türkiye’nin 28 Şubat sürecinden geçtiği dönemde, İsveç’teki bir okula Müslüman kızların başörtülü olarak gitmesinin o ülkede yadırganmıyor olması da  laikliğimizin bile ezik oluşunun apaçık göstergesidir.

Laiklik devletin her dine ve inanışa eşit uzaklıkta durmasıdır. Dini her yerden uzak tutmak için devleti kullanma çabası değil!

Bugün bu çağda “İslam” adı verilen ve kaynağı insanoğlunun eliyle yazdığı “Fıkıh Kitapları” olan bu “din”in devletin seçtiği din olmasındansa, devletin “gerçekten laik” olmasını her anlamda tercih ederim.Allah’ın kitabı Kur’an’da emredilen dini anlatma ve hayata geçirme çabalarına karşı bu kadar agresif davranan bir “Müslüman” toplumun bireylerinin yöneteceği devlet “İslam devleti”, değil “o insanların dininin devleti” olacaktır. Başımıza ne geldiyse, insanların uydurduğu dini yaşamaktan geliyor. Bu belayı bir de devletin başına sardırıp Allah’ın ülkece gazabını haketmekten Allah’a sığınırım!

Bir gün birisi çıkıp: “Bu devleti feshedelim, herkes her konuda karar vermek için dönüp Kur’an’a baksın, sadece Allah’ın şeriatını yaşayalım!”, dese ve bu konuda tek korkusunun ve arzusunun Allah’ın gazabı veya rızası olacağını bilsem, o gün ne devlet isterim ne hükümet…

En güzel düzeni kurmuş, ve en güzel ayarı yaptıktan sonra insanı bu düzenin tepesine oturtmuş olan Allah, elbette o düzenin nasıl korunacağını da Kitabı’nda mükemmelen anlatmış, O Kitab’ın açıklanmasını da insanlara bırakmamış, yine aynı kitapta kendi açıkladığını bildirmiştir:

“ELİF! LAM! RA! Bu öyle bir kitaptır ki âyetleri hem muhkem kılınmış hem de doğru kararlar veren ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Böyle olması, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diyedir.” (Hud 11:1-2)

O usulu kitaptan çıkaran, ve Allah’ın Kitab’ında “hikmet” adını verdiği usûle göre Kitab’ı okuyan insan, şimdi ‘evrensel doğrular’ adı verilen, “ayarı bozulmamış insan fıtratı”na birebir uyan gerçek dinle karşılaşır. O zaman da ister Müslüman ister Hristiyan ister ateist olsun, o dinin yaşandığı bir ülkede yaşamak için can atar.

Bu mümkün mü, ya da hiç olmuş mu diye soracak olanlar, Hz. Ömer’in bereketli ve adil dönemindeki gayrımüslim kabilelelerin, İslam devleti yönetimine girmek için kendi istekleriyle gelişlerini hatırlayabilirler.

Allah’ın dinini bir görseniz, hem onu hem Allah’ı öyle seversiniz ki…

“Biz insana doğru yolu gösterdik; ister görevini yapar, isterse o yolu görmezlikten gelir…” (İnsan 76:3)

Zeynep Dönmez’in kaleme aldığı bu yazı 27.04.2016 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.