KİMLİK BUNALIMI

Bütün yazılanlar, konuşulanlar, toplantılar güzelliklere ulaşmak, kötülüklerden uzak kalmak, en güzele, en doğruya ulaşmak içindir. Her yaşanan olumsuzluklar insanı olumluyu görmeye biraz daha yakın kılmalı, her edepsizden edebi daha iyi öğrenmeli, her güzellik diğer güzelliğe gebe olmalıdır.

Bunun için güzel bakılmalı, güzel görülmeli, güzel düşünülmelidir. İlim, anlayış, iman yani bütün güzelliklerin olabilmesi için inanma hayatın her alanında olmalıdır. Bu inanç insanı teslim olmaya ve güven vermeye itmelidir. Zira güvenin olmadığı yerde hayat yoktur.

Hayat, güven veren ve güvenilmeye layık olan insanların arasında güzeldir. Kişiliği oluşmuş, nerede nasıl hareket edilir, nerede ne şekilde konuşulur, nerede nasıl kalp kazanılır bilen sağlıklı bireylerle geleceğe daha güzel adımlar atılır.

Bir yastığa uzun yıllar baş koymayı arzulamak, birbirinden güzel evlatlar yetiştirmeyi dilemek, uzun hayat yolculuğunu beraber yürümeyi istemek, sıkıntılı zamanları beraber geçirmeyi dilemek geleceğe yapılacak en büyük hayallerin başıdır. Zira hayat yalnız geçirilmeyecek kadar güzellikleri içinde barındırır.

Hayalleri olmayanın geleceğe de adım atma cesareti yoktur. Cesur olmak, bilgi ve tecrübe sonucu olursa insana mutluluğun kapısını açar. Gençlikte bütün zorluklarla kendi başıma kaldırabilirim, her şeyi yapabilirim düşüncesi bu deli cesaretin ürünüdür. Zira kan deli deli akmaktadır. Deli kanlılık da sanırım buradan gelmektedir.

Deli cesareti atılım yapmak için elbette çok önemlidir. Kazananlar, atılım yapanlar, açığı görüp cesur bir şekilde adım atanlardır. Lakin cesaretini iyi kullanamayan, araştırmasını iyi yapmayıp hesabını iyi yapmayan her atılımcı kaybetmeye mahkûmdur.

Kaybetmek tabiri; keşke, ah, ben senin yerinde olsam, şimdiki aklım olsa geriye bir dönebilsem gibi pişmanlık sözlerinin olduğu hüsranlardır. Bu acı akıbet ancak geleceği iyi hesap edemeyenler içindir. Paranın yitirilmesi elbette acıdır. Sağlığın gitmesi faciadır. Lakin yitirilen ümitler olursa geri dönüşümü imkânsız gibidir.

Ümidini, umudunu yitirmiş hiçbir hasta iyileşemez. Geleceğe dair umudu olan her insan hayata sımsıkı sarılır, kendini bırakmaz. Aile umudu ayakta tutmak için en büyük imkândır. Ailesini yitiren her birey, etrafı ne kadar kalabalık olsa da kendisini daha savunmasız, daha yalnız hissedecektir.

Aile kavramının önemini yitirdiği şu modern dünyada yeniden uyanmaya, anne-baba-kardeş-akraba-eş-dost-komşu hatta mahalle baskısını dile getirmeye mecburuz. Modern dünya bize, birbirini tanımayan ve tanıma gayreti içine girmeyen komşuları, anne ve babasından utanan evlatları, evliliği angarya gibi gören köleleri armağan etmiştir.

Batıda evliliğe bakış açısı eşimin alman arkadaşının diliyle şu şekildedir; “Bir bardak süt için, bir inek satın alacak değilim” Evlilik sadece cinselliğe indirgenmiş, istemine ulaşamayınca terkedilmiş, terkedilme sürecinde doğan hukuki zorluklardan dolayı evlilik akdi gereksiz görülmüş durumdadır.

Modern dünya bize yeni bir hayat tarzı sunmuş, geçmiş ile aramızdaki bütün bağları kopartarak değişim ve ilerleme adına daha çok kazanmaya ve daha çok harcamaya bizi kilitlemiştir. Modern dünyanın modern köleleri durumuna gelen beyinler artık düşünemez duruma gelmiş, mutluluğu hazza indirgemiştir. Her şeye kısa yoldan kavuşmanın insanı daha mutlu edeceğini vaaz etmiştir.

Modernite dünyevileşmenin önünü biraz daha açmış, seküler bir hayatı kucağımıza bırakmıştır. Seküler dünyada ahiret yoktur. Tek dünyalı yaşamak, yaşanılan her olumsuzun, her şerrin hayır olabileceği gerçeğini unutturmuştur. Hemen pes etmeye, hemen atmaya, güzele ulaşmak gayretinde bulunmamaya itmiştir. Hayırlarda yarışmak enayilik olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Modern dünyanın modern köleleri olmuş olan beyinler için de dünya açık hava tımarhanesine dönmüş, bedenler de özgür olduğu düşüncesi ile birer esir olmuşlardır.

Hâsılı kelam yeniden dirilişe, yaşadığımız bu kimlik bunalımından kurtulmaya, ben kimim, nereden geldim, niçin geldim sorularını sormaya mecburuz. Bu varlık soruları bizi düştüğümüz yerden kaldıracak, bize yaşanılır bir dünya sunacaktır. Bu dünyada güzel yaşamayanların ölümü güzel olmayacak, güzel de kalkışı olmayacaktır.

Zira Hz. Muhammed (a.s.) şu şekilde buyurmuştur: “Nasıl yaşarsanız öylece ölür, nasıl ölürseniz öylece diriltilirsiniz.”

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 22.11.2017 tarihinde yayımlanmıştır.