RAMAZANDA TEFEKKÜR II

Allah Teâlâ insana sayısız ihsanlarda bulunmuştur. Bu ihsanların en önemlisi, insanları diledikleri şekilde amel etmede serbest bırakmış olmasıdır diyebiliriz. Bu ihsandan istifade ederek Kur’an’da geçen “amel” kavramını tefekkür etmeye çalıştığım bu yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kur’an-ı Kerim’de amel ile ilgili geçen ayetleri tefekkür etmek ve onları anlamak bir Müslüman için neden önemlidir?

İnsan yaratıldıktan sonra başıboş bırakılacak bir varlık değildir.[1] Bu bağlamda Mülk suresi 2. ayette geçen ahsenu amelu/ güzel amel tamlamasıyla tefekküre başlayalım. “O, hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O, daima üstün olan ve çokça bağışlayandır.” Aynı bağlamda geçen diğer iki ayet de şöyledir; “Kehf suresi 7. ayette “Kim daha güzel iş yapacak diye insanları yıpratıcı bir imtihandan geçirmek için, biz yerin üstünde olanları onun süsü yaptık.” Ve Hud suresi 7. Ayette “O, gökleri ve yeri altı günde yaratmış olandır. O sırada Arş’ı /yönetim merkezi suyun üstündeydi. Onları yaratması, hanginiz daha iyi davranacak diye sizi zorlu bir imtihandan geçirmesi içindir. Onlara “Öldükten sonra tekrar diriltileceksiniz.” desen, ayetleri görmezlikte direnenler kesinlikle şöyle derler: “Bu açık bir sihirden başka bir şey değil!” Ayetlerden de anlaşılacağı üzere Rabbimiz imtihan ve amel kavramını birlikte zikrederek bizlere bir hatırlatmada bulunmaktadır.

Amel kavramı Kur’an-ı Kerim’de 313 ayette 360 kez geçmektedir. Râgıb el-İsfahânî’nin kavram sözlüğüne baktığımızda A-m-l kök harflerinden oluşan bu kavram; “Canlıdan, isteğe bağlı olarak meydana gelen her fiile denir. Bu kavram fiil sözcüğünden daha dar kapsamlıdır. Çünkü fiil kelimesi, kimi zaman, kasıt olmaksızın kendilerinden bir fiil sadır olan hayvanlara, kimi zaman da cansız varlıklara nispet edilir. Fakat amel sözcüğünün bunlara nispet edilmesi çok nadirdir. Arapların; “çalışan sığırlar”, sözlerinin dışında hayvanlar için “amel” kelimesi kullanılmamıştır.”[2]

İsfahânî’nin Müfredatında geçen bu tanımına baktığımızda, dikkatlerimizi çektiği Arap halkının “çalışan sığırlar” dışında amel kelimesini kullanmamış olması çok manidar bir tanımlamadır. Kur’an-ı Kerim Arapça inmiş bir kitaptır. Son Nebi-Elçimiz Arapça lisanıyla vahyi aldı. Rabbimiz yerleşik dilde kullanılan kavramları, şirke izin vermeyecek şekilde yeniden yapılandırdığı görülmektedir. Amel kavramı bu yapılandırmaya dair güzel bir örnektir. Şayet Rabbimiz yerleşik dilde kullanılan kavramları yeniden yapılandırmamış olsaydı, şirke dalmış olanlar neye davet edildiklerini anlayamazlardı. Vahyi dinledikten sonra şirke batmış olanlar ya atalarının inandığı gibi inanmaya devam ettiler ve kâfir oldular “Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır! Biz atalarımızdan ne görmüşsek ona uyarız!” derler. Ataları akıllarını bir şeye çalıştırmamış ve doğru yola girmemiş olsalar da mı (uyacaklar)?” (Bakara 2/170); ya da anladıktan sonra münafık oldular. “(Ey münafıklar) Hiç mazeret üretmeyin! Siz inanıp güvendikten sonra kâfir oldunuz / ayetleri görmezden geldiniz. İçinizden (tövbe edecek /dönüş yapacak) bir kesimi affetsek bile, diğer kesime azap edeceğiz. Çünkü onlar suça batmış kimselerdir” (Tevbe 9/66). Geçmişten günümüze projeksiyon tuttuğumuzda; bu tür tutum ve davranışlarda bulunan kişilerin günümüzde de olması bizleri şaşırtmamalıdır. Çünkü vahyi inkâr edenler her dönemde hep aynı tavırları sergilediler, sergilemeye de devam edeceklerdir.  Allah’ın indirdiği kuralları ve sınırları tanımayanlar kendi zevk, arzu ve çıkarlarının peşinden koşarlar.

TDK’de amel; “amaçlı olarak yapılan iş” olarak tanımlanmaktadır. Türkçe ’de amel edim, fiil ve eylemle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Kur’an-ı Kerimde amel, fiil, sanat, kesb kavramları birbirine yakın anlamlar ihtiva etse de aralarında farklar vardır. Bu yazıda sadece “amel” kavramına değinilecektir.  Kur’an-ı Kerim’de “amel” kavramına baktığımızda insanın hem iyi yöndeki hem kötü yöndeki eylemler için kullanıldığı görülmektedir. Bu yazıda iyi ve kötü eylemlerle ilgili birkaç örnek ayet verilmekle yetinilecektir. Daha detaylı araştırma yapmak isteyenler 313 ayette amel kavramının hangi bağlamsal çerçevelerde geçtiğini daha detaylı araştırabilir ve bu kavramın önemini daha güzel idrak edebilirler. Bu yazıda sadece konunun önemine dikkat çekilecektir.

Amelin iyi olması ile ilgili ayetlere baktığımızda;

İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlara müjde ver: İçlerinden ırmaklar akan bahçeler onlar içindir. Ne zaman onlara o bahçelerin bir ürünü, rızık olarak sunulsa “Bundan bize daha önce de sunulmuştu.” diyeceklerdir. Aslında onlara öncekinin benzeri verilmiştir. Orada onlar için tertemiz eşler de olur. Onlar orada ölümsüz olarak kalırlar. (Bakara 2/25)

İnanıp güvenen, iyi işler yapan, namazı düzgün ve sürekli kılan ve zekâtı verenlerin ödülleri, Rableri /Sahipleri katındadır. Onların üzerinde ne bir korku olur ne de üzüntü çekerler. (Bakara 2/277)

Allah, inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara vaat etmiştir: Onlar için hem bağışlanma hem de büyük bir ödül vardır. (Maide 5/9)

Asır suresi, ayet sayısı az olmakla beraber içerik bakımından çok zengin olan surelerimizdendir.

Asır suresinde amelin imana dayanması ve amelin salih olması gerektiği vurgulanmaktadır.  Rabbimiz inanan ve salih amel işleyen; “İster erkek ister kadın olsun, kim mümin olarak iyi işler yaparsa cennete işte onlar gireceklerdir. Onlara zerre kadar haksızlık yapılmayacaktır.” (Nisa 4/124) diye buyurmaktadır. Amelin/yapılan işin iyi olması için ölçüt nedir?  Sorusuna cevap bulduğumuz bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi ön koşul; Allah’a güvenmek/iman etmek ve Allah ne demişse o diyebilmektir. Namazı ve zekâtı zayi edenlerden olmamaktır.[3] Kendi sorumluluğunun farkında olan, iç denetime sahip bir Mümin, Allah’ın rızasını gözettiği için çıkar çatışmasına girmez. Böylelikle toplum yararına en güzel eylemlerde bulunur.

Bu dünyada öyle erdemli ve güzel iş yapan gayrı Müslimler var ki (kendilerini farklı isimlerle tanımlayanlar) onların sonu ne olacak?

Cevabımızı Kur’an’dan alalım:

Allah, kendisine ortak /şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun altındaki günahları, gerekeni yapan kişi için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa yanlış yola girip kaybolup gitmiş olur. (Nisa 4/116)

Sen sana vahyedilene uy. Allah, kararını verinceye kadar sabırlı davran /duruşunu bozma. Karar verenlerin en iyisi odur. (Yunus 10/109)

Dinlerini parça parça edip belli kişiler etrafında toplananlar var ya! Sen hiçbir konuda onlardan değilsin. Onların işi Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, yaptıklarını kendilerine bildirecektir. (En’am 6/159)

İmtihanın amellerle ilişkilendirilmiş olması bizleri düşündürmelidir. Kur’an’ın hiçbir ayetinde fillerinizden dolayı hesaba çekileceksiniz diye geçmez. Müfredattan da öğrendiğimiz gibi fiil “kendilerinden kasıt olmaksızın kendilerinden bir fiil sadır olan hayvanlara, kimi zaman da cansız varlıklara nispet edilir.” Yani hayvanlar ve cansız varlıklar kendilerine yüklenilen fiilleri eksiksiz yerine getirirler. İnsan ise bu konuda serbest bırakıldığı için yaptığı fiillerin amel kapsamında değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Hz. Muhammet’ten gelen rivayet bu bağlamda çok manidardır “ameller niyetlere göredir.”[4] Rivayetinden de anlaşılacağı gibi “niyet” bir ameli fiilden ayıran önemli bir niteliktir diyebiliriz.

Gelelim kötü eylemlerin akıbetine; o zaman amelin niyetlerle yakından alakalı olduğu daha net anlaşılacaktır. Âdem – İblis kıssasının geçtiği ayetlere baktığımızda; şeytanlaşan/Allah’ın huzurundan kovulan, uzaklaştırılan iblisin, doğru yol üzerinde oturarak insanı saptıracağı ve insanların çoğunun şükreder olmayacağı zannını ortaya attığı görülmektedir.[5] İblisin niyeti insanları Allah’ın bulunduğu bütün ihsanlara karşılık O’na nankörlük etmesini sağlamaktır. Rabbimizin bildirdiği İblis ’in bu niyeti bizleri düşündürmelidir. Bizler bulunduğumuz eylemlerde hangi niyetlere sahibiz? İnsanların niyetlerini anlamak yani niyet okuyuculuğu yapmak insanı aşan bir durumdur. Yalnızca Allah Teâlâ’nın bilebileceği gerçeklerdendir. Her şeyden haberdar olan yalnızca Allah’tır “Sözünü açıktan söylesen de (söylemesen de) Allah sırları da en gizlisini de bilir”[6] (Ta-Ha 20/7)

Kötü eylemlerin getireceği sonuçlar hakkında uyarıldığımız ayetlerden örnekler vererek konuyu toparlamaya çalışalım:

Ey inanıp güvenenler! İçki – uyuşturucu çeşitleri[7] ve kumar çeşitleri,[8] sunaklar[9] ve piyango şeytan işi pisliklerdir. Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız. (Maide 5/90)

Şeytanın isteği, içki – uyuşturucu ve kumar çeşitleriyle aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi

Allah’ın emirlerini hatırlamaktan[10]ve namazdan alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz, değil mi? (Maide 5/91)

Kim bir kötülük işler veya kendini yanlışa sürükler de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ın bağışlamasının bol, ikramının çok olduğunu görecektir. (Nisa 4/110)

Ne sizin beklentileriniz ne de ehlikitabın beklentileri geçerlidir. Kim bir kötülük yaparsa cezasını çeker. Allah ile arasına girecek bir dost ve bir yardımcı bulamaz. (Nisa 4/123)

Kasas suresi 15. Ayette Hz. Musa istemeyerek adam öldürdüğünde Dedi ki: “Bu, şeytanın işidir; o insanı yoldan çıkaran açık bir düşmandır”. Hz. Musa’nın ağzından kayda geçen bu sözler, haksız yere adam öldürmenin kötü bir amel olduğunun farkına varmamız için çok önemlidir.

Rabbimiz, insan için kendi çalışmasından başka bir şeyin olmadığını ve onun çalışmasının sonucu da ileride görüleceğini Necm suresi 39 ve 40 ayetlerde bildirmektedir. Kim iyi iş yaparsa kendisi için yapar, kim de kötülük yaparsa kendi aleyhine yapar. Sonunda

Rabbinizin/Sahibinizin huzuruna çıkarılacaksınız. (Casiye 45/15)

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi ahirette herkes kendi ameline göre yargılanacaktır,[11] zerre kadar iyi ameli olan da zerre kadar kötü ameli olan da karşılığını görecek ve hiç kimseye zulmedilmeyecektir.[12] Kötü ameli olanlar kötülüklerinin dengiyle cezalandırılırken, iyi amel işleyenler fazlasıyla mükâfatlandırılacaklardır.[13] Anlaşılacağı üzere Rabbimiz sürekli iman edip iyi işler yapmamızı, hayırlarda yarışmamızı[14]  emretmektedir. Hayırlarda yarışmak insanın hem ruhunu hem de bedenini güçlendirirken toplumun refah seviyesini arttırır. Kötü ameller ise kurdun ağacı içten çökerttiği gibi insanın hem ruhunu hem bedenini çökertir.

Konuyu toparlayacak olursak; her tür iyi veya kötü amelin birbirine bağlı zincirleme reaksiyonları vardır. Şirk koşanların birbirlerine zincirlerle bağlı olduklarını bildiren ayetler vardır. [15] “Şeytan işi pislik amellerdendir” diye sayılan tüm eylemlerin önce kişinin kendisine sonra en yakınlarına en nihayetinde topumda kötü yansımaları mutlaka olacaktır. Ey inanıp güvenenler! Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın.

Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının, çünkü Allah yaptıklarınızın iç yüzünden haberdardır. (Haşir 59/18)

Konuyu güzel bir şekilde özetleyen Hz. Muhammet’ten gelen iki rivayet şöyledir: “Kim, İslâm’da iyi bir çığır açarsa, o kimseye bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey eksilmez. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır.”[16]; “Herhangi bir kimse zulmen öldürülürse, onun kanından bir hisse Âdem’in ilk oğluna ayrılır; çünkü o,  adam öldürme çığırını açanların birincisidir”.[17] İnsanın öldükten sonra bile amel defterinin kapanmamasını bu bağlamlarda değerlendirebiliriz.

Allah Teâla inkârcılığın, nankörlüğün, kötülüğün ve her türlü batıl inancın geçici ve yok olucu olduğunu; iman edip, salih amel işleyenlerin ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin her daim kazanacağını müjdelemektedir. Kısaca Asr suresinden çıkarılacak dersi şöyle özetleyebiliriz; bazı zamanlarda kötülüğün, inkârcılığın, nankörlüğün yaygınlaşmış olması bizleri ümitsizliğe sürüklememelidir. De ki (Allah, şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhinde aşırılıklar yapan kullarım![18] Allah’ın iyilik ve ikramından ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. O, daima bağışlayan, iyilik ve ikramı bol olandır[19] (Zümer 39/53). Unutmayalım, ölüm gelmeden önce tövbe kapısı herkese açıktır.

Mürüvvet ÇALIŞKAN

_____________________________________________________________________________________

[1] İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor? (Kıyame 75/36)

[2] Râgıb el-İsfahânî, Müfredat, A-m-l maddesi, s, 128, Çıra Yayınları, 2010, İstanbul 3 Kavramsal içerikleri Rabbimiz doldurmaktadır.

[3] Onların ardından namazı ihmal eden ve çekici şeylerin peşine düşen bir nesil geldi. Onlar, yaptıkları yanlışların sonuçlarıyla ileride yüzleşeceklerdir. (Meryem 19/59)

[4] Buhari ve Müslim’den rivayet edilmiştir.

[5] Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım. Onların çoğunu, şükretmeyen /sana karşı görevlerini yerine getirmeyen kişiler olarak göreceksin.” (Araf 7/17)

[6] İlgili diğer ayetler için Bkz: R’ad 1/10; Mülk 67/13-14

[7] Ayet metninde geçen “hamr kelimesi aklı örten anlamındadır. Sarhoş edici tüm içkileri ve uyuşturucu maddeler aklı örttüğü için onların hepsi hamrdır. Nebimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Sarhoşluk veren her şey hamrdır. Sarhoş eden her şey haramdır.” (Müslim, Eşribe,73; Ebû Dâvûd, Eşribe, 5)

[8] Kumar çeşitleri diye meal verdiğimiz meysir kelimesi, kolaylık anlamına gelen “yusr kökünden gelir. Üç ayette “hamr” ile birlikte zikredilir (Bakara 2/219, Mâide 5/90-91). Malın kolayca kazanılmasına ve kaybedilmesine yol açan her türlü kumar bu kapsama girer

[9] Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa. (Türk Dil Kurumu)

[10] Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla veya dile getirmektir (Müfredât zikir md). Doğru bilginin kaynağı Allah’ın ayetleridir. Bunlar, yaratılan ayetler ve indirilen ayetler olmak üzere iki türlüdür. Her birinden elde edilen doğru bilgi zikirdir (Enbiya 21/24,En’âm 6/80). İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder (Ra’d 13/28). Allah’ı zikretmek; onu, kitabını ve yarattığı ayetleri dikkate almak, akıldan çıkarmamak ve onların üzerine düşünmektir. İnsan bunlardan bildiği kadarıyla sorumludur (Bakara 2/209).

[11] Bkz: Tevbe 9/94-105; Yasin 36/54

[12] Bkz: Nisa 4/49-77; İsra 17/71

[13] Bkz: Nur 24/38; Sebe 34/37-38; Mümin 40/41; Ahkaf 46/16

[14] Herkesin bir hedefi vardır, o ona yönelir. Siz, iyi işlerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah hepinizi bir araya getirecektir. Her şeye bir ölçü koyan Allah’tır. (Bakara 2/148)

[15] Bkz: İbrahim 14/49; Furkan 25/13; Mü’min 40/71; Sebe 34/33; İnsan 76/4; Hakka 69/32

[16] Müslim rivayet etmiştir.

[17] Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.

[18] Burada kast edilenler, yaptıkları aşırılıklardan dolayı günahkar olan insanlardır.

[19] İşlenen günah ne olursa olsun, terk edilerek tövbe edilir ve doğru yola girilirse Allah, günahı bağışlamakla kalmaz, onu sevaba çevirerek ikramda da bulunur (Al-i İmran 3/135-136, Nisa 4/17, 48, 116, A’raf 7/153, Nahl 16/119, Taha 20/82, Furkan 25/68-71)