SEVGİLİLER GÜNÜ

Eski Roma’da 14 Şubat günü, Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi sayılan Juno’ya duyulan saygıdan dolayı, önemli sayılır ve tatil yapılırdı. Bu günü takip eden 15 Şubatta da Lupercalia Bayramı başlıyordu.
14 Şubatta Romalı genç kızlar erkeklerle eğlencelere katılır, beğendikleri ile evlenirlerdi Aşk yaşayan erkeklerin savaşa gitmemesinden dolayı ordusuna asker bulamayan Roma imparatoru 2. Claudius, tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı.
Aziz Valentine ile papaz Marius, Claudius’un yasağına rağmen, gizlice çiftleri buluşturmaya devam etti. Bunu duyan 2. Claudius, Aziz Valentine’yı 14 Şubat 270 tarihinde öldürttü. Bu günden sonra papazlar, Aziz Valentinenin öldürüldüğü 14 Şubat gününü sevgililer günü olarak kutlamaya başladılar. Yani sevgililer gününün, Müslümanlarla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu gün, Kız ve erkek gençleri gizlice birbirleri buluşturmak için ihdas edilmiş bir gündür.
Gayr-ı Müslimlerin boynuna taktığı haç’ı Müslüman’ın boynuna takması onu küfre sürükler. Adetlere uymak insanı küfre götürmez, Ancak, çocuklarımızı kötü alışkanlıklara doğru sürükler. Çünkü böyle günlerde israflı eğlenceler, İçkili sofralar kurulup, İslam’ın haram kıldığı şeyler işlenmektedir. Eğer gücümüz yetiyor ise, çocuklarımızı böyle din dışı adetlerden korumamız gerekir. Zira Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde:
“Hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz” buyurmak suretiyle, kişinin ailesine karşı sorumlu olduğunu beyan buyurmuştur. (Buhari, Kitabu’l-Ahkâm, 2)
İnsanlar böyle gönlerde sınırsız günah kazanma yoluna düşmektedir. Yani suç gecenin veya günün değil, onu berbat eden kişilerin demektir.
Etrafımızda oluşan bidat ve kötü adetler, ailemizi içine almak için, adeta, kapımıza pusu kurmuş gibidir Bunların ekserisi, asli kültürümüze uymayan dış kaynaklı hayat tarzlarıdır. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, batıl inançlar çevremizi sarıyor, hatta kendimizi de istemeyerek içinde bulabiliyoruz. Hâlbuki hadis-i şerifte:
“Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır.” Buyrulmaktadır. [Ebû Dâvûd)
Müslüman ana-babadan doğduğumuz için son derece mutluyuz. Müslüman olarak ölmek için de tavır ve hareketlerimize dikkat etmemiz gerekir. Çünkü inandığı gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar.
Ayet-i kerimede de :
“Sonra (Ey Muhammed) seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine uyma.” Buyrulmaktadır. (Casiye Suresi 45/18)
Amacı para kazanmaktan başka bir şey olmayan Müslüman esnafta, mal satmak için, Gayr-ı Müslim âdetinin reklâmını yapmakta sınır tanımamaktadır. Allah’ın emrine sarılıp, Bunlara uymamak gerekir.
Din ile kültür, birbirini tamamlayan unsurlardır. Aman canım bu kadarcıktan ne olur düşüncesi, insanı dininden soğutur, batıl inançlara ısındırır. İman ya vardır, ya yoktur. Yani kafir adetlerini benimseyerek İslam’ı yaşamak mümkün değildir.
Müslüman’ın eşine olan sevgisi, sadece süfli arzuların tatmin edildiği bir güne mahsus değildir. İslam hukuku ve ahlakında geçici bir sevgi yoktur. Sevgi devamlıdır. Müslüman nikâhla bağlandığı eşine, nikâh anından itibaren sonsuza kadar sevgi ve saygı göstermek zorundadır.
Kapitalist sistemin çılgınca tüketmek için kullandığı günlerden biri olan “Sevgililer Günü” papazların ihdas ettiği bir Hıristiyan âdetidir. Müslümanların böyle şeylere aldanmaması gerekir. Çünkü İman; kişiyi iyiliklere yönlendiren ve kötülüklerden koruyan, manevi bir güçtür. Eşinize hediye alacaksanız, on dört şubattan bir gün önce veya sonra alabilirsiniz. Önemli olan küfrün âdetine uymamaktır. Küfrün âdetine gere hediye almak, eldeki temiz ekmeği çamura bulayarak yemek gibidir.
Saygıdeğer okuyucularımız. Sizin sevgililer gününü kutlamanızdan dolayı biz bir zarar görmeyiz, Onun zararını manevi olarak siz çekersiniz. Biz sadece üzülürüz. Okuduğunuz yazılarımızı da bir para karşılığı yazmıyoruz. Allah indinde mesul olmamak için, tebliğ görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Takdir sizindir. Allah Muhammed ümmetini küfrün adetlerinden muhafaza buyursun.
Ali KARA   
Emekli Müftü