SÖZ DİNLEMEYEN ANNELER!

Sözü olana vereceği kulağı, kulağı olana vereceği sözü olanlar hayatı anlamlı kılma gayreti içinde olanlardır. Şüphesiz her söz içinde güzellikleri bulundurmaz. Lakin çoğunlukla ağızdan çıkan sözcükler bir tecrübeye, yaşanmışlığa binaen söylenmiştir.

Şu da bir gerçektir ki edep, illa ki edepli olanlardan öğrenilmemektedir. “Edebi edepsizlerden öğrendim” diyen üstat Necip Fazıl, edebin her hâlükârda öğrenilmesi gereken en önemli hayat bilgisi olduğunu anlatmak istemiştir.

“İlla edep” tabiri söz dinlemenin insana verdiği özelliktir. Söz dinleme erdemliliğini yakalayanlar, sözün en güzeline uyacaklar, kendilerini düşünerek söz söylemek isteyenlerin kalplerini kırmayacaklar, telafisi zor olan hatalar yapmayacaklar, kazananlardan olacaklardır.

İnsanın kendini güçlü bildiği, kimsenin bilgisine ihtiyacı olmadığını düşündüğü anlar en çok gönül incittikleri, en çok hata yaptığı anlardır. Her zorluğu yalnız başarabileceği düşüncesi söylenen sözlere değer verilmediğinin ifadesidir.

Sözün en güzeline uymak her yiğidin yapacağı iş değildir. İnsanın önünde güzele uymamak için o kadar çok mazeretleri vardır ki, buna kendilerini de inandırmışlardır. Güzel-çirkin, iyi-kötü, bilgili-bilgisiz vs. gece ve gündüz gibi bellidir.

Bilenle bilmeyenin bir olmadığı gibi dinleyenle dinlemeyen de bir değildir. Nasihat dinlemenin ve bu nasihate uymanın yaşı yoktur. Her bilenin üstünde bir bilen vardır. Bu bilgi ve yaşanmışlıkları değerlendirmek de insanın gözünü açar, ayağını yere tam bastırır.

Aslında herkes, bilginin ve bu bilgi ile hareket etmenin insanı sıkıntılara sokmayacağını, imtihanını kolay kılacağını bilir. Lakin engel olan toplumun insana yüklediği ön bilgiler, zaaflar ya da söz söyleyenin bilgisine güvenmeme vardır. Lakin unutulmamalıdır ki insanın imtihanı hep de bu zaafları ile olmaktadır.

Zaaflarını bilen ve kişiliğini kaybetmemiş olanlar, imtihanından “gemisini kurtaran kaptan” edasıyla başarı ile çıkarlar. Kişiliğini kaybetmiş, öz güveni olmayan, bağımlı olan ve söz dinlemeyen yürekler büyük acılar çekmeye mahkûmdur.

Sözüm o ki; sözün en güzeli dinlenilsin ve uyulsun. Aksi takdirde büyüklerin tabiri ile burun pisliğin içinden çıkmayacaktır. Kendi düşen ağlamaz tabiri de eskilerde kalmıştır. Zira ağlayan hem düşen, hem de etrafında kendisini canı gibi sevdikleridir.

İş işten geçmeden öncelikle büyük anneler akabinde anneler ve her şeyi bildiğini düşünen geleceğin anne adayları sözü dinleyip ve en güzeline uyarlarsa gelecek gözyaşı getirmeyecektir. Her yaşın kendi içinde sakladığı çokbilmişliği vardır. Mesele o ki; söze uymamak her yaşa acı yaşatır.

Hak Teala güzel söze uyulmasının insanın hayatını kolaylaştıracağını, doğru yola ileteceğini müjdelemiştir. İlgili ayet şu şekildedir:

“Sözü dinleyip en güzeline uyanları, Allah’ın doğru yola ileteceği müjdesini ver. Onlar, sağlam duruşlu olanlardır.”(Zümer 39/18)

Sağlam duruşlu olmak, elbette bir bilgi ve tecrübe ürünüdür. Bilgi ve tecrübe de bir emek işidir. Emek olmadan yemek olmadığı her aklı başında olanın malumudur. Emek vermek, öncelikle sözü olana kulak vermekle ve hayatına bir hedef koymakla olacaktır.

Hedefli olanlar hedefi doğrultusunda gayreti olanlardır. Doğru bilgi ile hedefe giden yollar aşılmalıdır. Hedefini başarmış insanların açtıkları yollarda yürümek, yaptıkları hataları görmek, söz dinlemek hedefe insanı daha çok yaklaştıracaktır. İyi evlat yetiştirme hedefi olan anne de iyi evlat yetiştirmiş annenin sözünü dinlemelidir.

Yılmadan, bıkmadan, usanmadan, her başarısızlıkta tekrar deneyerek, düştüğünde tekrar kalkıp kaldığı yerden yürüyerek hedefe ulaşılır. Karanlığın en fazla olduğu zaman, güneşin doğmasına en yakın olduğu zamandır.

Asıl mesele şudur ki; söz dinleyip uyanlar büyük hatalar yapmayacak, yaptıkları hatalardan da hemen dönmenin erdem olduğunu fark edeceklerdir. Zira yapılan hatalar öylesine büyük yaralar açmakta, kalpler öylesine kırılmaktadır ki tamiri yıllar almaktadır.

Selam olsun sözün en güzelini dinleyip uyanlara, yaşanmış hayat tecrübelerine güvenenlere, kendilerine söz söyleyenlere kulak verenlere, kalpler kırmadan hal ve hareketlerine dikkat edenlere, hal ve hareketlerden yaptıkları yanlışı fark edip kendisini düzeltenlere… Zira sağlam duruş budur.

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 24.10.2017  tarihinde yayımlanmıştır.