TERCİH

Hayat tercihlerden ibarettir. Sadece dünya değil, ahiret hayatını da tercihlerimiz belirler. Üstelik ahiret hayatımızı belirleyecek olan tercihlerimizi de bu dünyada yaparız. Tercih yapabilmek için en az iki seçenek olmalı ve her biri için de caydırıcı sebepler bulunmalıdır. Birbiri ile alakasız iki şey arasında yapılacak seçimde bir tercihten söz edilemez. Mesela bir bardak çay ile bir fincan sahlep arasında bir tercih yapılabilir; ancak bir bardak çay ile bir otomobil lastiği arasında tercih yapmaktan söz edilemez. Yine tercih yapabilmenin olmazsa olmaz şartı hürriyettir. Dilediğini seçemeyen kişi için tercih yapmaktan söz edilemez.

Her tercih bir sorumluluk ve bir külfet getirir. Yaptığımız her tercihin katlanmak zorunda olduğumuz bir sonucu olacağını daha tercihi yapmadan biliriz. Zaten bu bilgimiz bizi tercihimizden sorumlu yapar. Her insan doğru ile yanlışı ayırt edebilecek donanıma sahip olarak yaratılmıştır. Bu sebeple tercihini yaparken yanlışı mı yoksa doğruyu mu seçtiğini gayet iyi bilir. Yanlışı tercih etmemizin sebebi onun yanlış olduğunu bilmememiz değil doğruyu tercih etmenin o anki menfaatimize uymamasıdır. Yanlış tercih yaptığımızı çok iyi bildiğimiz için de kendimizi rahatlatacak yığınla bahanemiz çoktan hazırdır.

Allah’ın emirlerinin mutlak gerçek olduğunu, doğru ve doğal olduğunu her insan gayet iyi bilir. Tercihini Allah’ın emrinin aksi yönünde kullananlar bunu bilerek yaparlar. Bu bilgiye rağmen yanlışı seçtikleri için gerçeğin üstünü örtmüş olurlar. İçlerini rahatlatmak için uydurdukları bahane ve kurgular gerçeğin yerini almıştır. Böyle kişileri Allah, gerçeğin üzerini örterek tercihini bile bile yanlıştan yana kullanan kişi anlamında “kafir” olarak adlandırır. Rabbimiz kafirlerden bahsettiği ayetin devamında “onlar” diyerek şu tanımı yapmaktadır:

“Onlar, dünya hayatı (en yakın hayatı) Âhiretten (sonrakinden) daha çok seven, Allah yolundan engelleyen, o yolda anlaşılmayacak bir biçimde eğrilik oluşturmaya çalışan kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler.” (İbrahim 14/3)

Dünya kelimesi Arapça’da “en yakın” anlamına gelmekte ve ayette “hayat” kelimesi ile sıfat tamlaması oluşturmaktadır. Yani tamlamayı dünya hayatı şeklinde isim tamlaması olarak değil, “dünya hayat” yani “en yakın hayat” şeklinde sıfat tamlaması olarak ifade etmek daha yerinde olur. Burada Ahiret yani Allah’ın emri, yani doğal ve doğru olan değil, en yakın menfaat tercih edilmektedir. İşte kafirlik olarak tanımlanan tavır budur. Kişinin kendisini müslüman ya da mümin olarak adlandırmasının hiçbir önemi yoktur. Bu tam bir imtihandır ve insanın Allah’a olan güveni yani imanı sınanmaktadır. Allah’ın dediğine güvendiği için en yakın menfaatini değil, Allah’ın emrini tercih eden kişiye de güvenen anlamına gelen “mümin” adı verilir. Eğer tercihimiz şartlar ne olursa olsun Allah’ın emri olmazsa, ismimiz alem ne derse desin kafir olacaktır. Hiç kimse kabul etmek ve inanmak istemez ama insan dünyayı ve rahatını Allah’ın emrine ve doğru yoluna tercih eden bir varlıktır:

“Size diyorlar ki “Eğer doğru yola, seninle birlikte biz de girsek, yerimizden, yurdumuzdan ediliriz.” Dokunulmaz ve güvenli olan bir bölgeye (Mekke’ye) onları biz yerleştirmedik mi? Oraya her yerden her türlü ürün; ayrıca katımızdan da bir rızık getirilir.  Ancak, onların pek çoğu bunu bilmez.” (Kasas 28/57)

Dikkat edilirse ayette anlatılan kişiler Nebimizin yolunun doğru yol olduğunu biliyor ve kabul ediyorlar. O yolu tercih etmeme sebepleri yurtlarından çıkarılma ve ellerindekini kaybetme korkusudur. Bunun bir iman problemi olduğu ayetin devamından anlaşılıyor: “Dokunulmaz ve güvenli olan bir bölgeye onları biz yerleştirmedik mi?” Zaten elimizde olan her şeyi veren Allah olduğu halde insan nasıl olur da O’nun verdiğini kaybetmemek için O’nun doğru yolundan sapar değil mi? İşte dünyayı yani en yakın menfaati tercih etmek, Allah’a güvenmemek, yani iman etmemek, yani küfür budur!

Peki insanlar bilmiyorlar mı ki;

“Allah yardım ederse, sizi kimse yenemez. Ya yüzüstü bırakırsa size kim yardım edebilir? Müminler, yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.” (Al-i İmran 3/160)

Müminler konjonktür ne olursa olsun Allah’ın emrini tercih eden ve yalnız Allah’a güvenip dayananlardır.

Erdem Uygan’ın kaleme aldığı bu yazı, 23.6.2016 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.