BEYAN

Ehl’i-sünnet inancına bağlı hâkim ilahiyat ve diyanet camiasında “beyan” kelimesine (Nahl 44,64), Kur’an’da olmayan fakat Allah’ın elçisine verdiği özel bir yetenekle (vahy’i gayri metluv) emir-yasak, haram-helal koyma, noksan bırakılmış konuların tamamlanması misyonu biçilerek, bu da sünnet/hadislerle olur diyerek bu şekilde nebimiz dinin kurucu kaynağına dönüştürülüyor.

Mesela;
– Abdestle ilgili bilgiler Maide 6, Nisa 43’te yer almışken, bu bilgilerin eksik olduğundan hareketle ve işin içine mezhepler de girerek, kadın erkek tokalaşması, kan-irin akması, namazda yanındaki duyacak kadar gülünmesi, ağız dolusu istifra gibi şeylerinde abdesti bozacağı,

– Dinden dönenin, evli zina edenlerin öldürülmesi,

– İlgili ayetlerde belirtilenin dışında (Bakara 184-185, Nisa 103) keyfi olarak oruç tutmayanların ve namaz kılmayanların bunları kaza etmesi, hatta kasten bozanın ise 2 ay oruç tutma (kefaret) gerekliliği,

– Savaş esirlerinin köle ve kadınlarının cariye yapılması, nikâhsız olarak istediği kadar cariye dedikleri kadınlarla birlikte olabileceği, alıp satabileceği,

– Arap ırkının ve dilinin kutsal olduğu,

– Enam 145’le yetinmeyerek, buna rağmen haramlar koyduğu iddiası,

– Muayyen günlerde kadınların namaz kılamayacakları, oruç tutamayacakları, Kabe’yi tavaf edemeyecekleri, Kur’an okuyamayacakları, camiye giremeyecekleri,

– Kur’an’da yer almayan kabirde insanların hesaba çekileceği, sırat köprüsünden geçecekleri, kıyamet alametlerinin olduğu, İsa (a.s.)’ın ölmediği ve gökte bekletilerek kıyamete yakın indirileceği,

– Eğer miras alacak kişi, miras bırakan kişiden önce ölmesi durumunda ölenin mirasçıları ve dinden dönen de miras alamayacağı,

– Namazın sadece kılınma emrinin Kur’an’da olduğu, onun nasıl kılınmasıyla ilgili bir açıklamanın olmadığı için nebimizin bunu şekillendirdiği, vakitlerini belirlediği,

– Bir dönemde iki imamın (devlet başkanının) olamayacağı, iddia eden olursa öldürüleceği (Cemal Kaçıkcı olayı bu anlayışa göre normal ve dinin gereği (!),

– 8-10 yaşlarında nebimizin Aişe validemizle nişanlandığını ve kısa bir dönem sonra evlendiğini de iddia ederek bazen iş o kadar ileri gidiyor ki, nebimize yaptıkları iftiralar üzerinden insaf be, yeter artık dedirtecek konuma getiriliyor. Bunları her konuda çoğaltmak mümkündür.

Üzülerek ifade edelim ki Allah’a ait olan bir din ayetlerin çarptırılması ve nebimiz üzerinden mezheplere bölünmüş ve her gurup kendisinin hak ve gerçeği ifade ettiğini iddia eder hale gelmiş (Enam 159)’tir.

Görüldüğü gibi daha pek çok konuda nebimizin de dinde kurucu pay sahibi olduğu iddia edilerek bu şekilde öğretiyorlar, anlatıyorlar.

………………..
Hâlbuki beyan kelimesi, iddia edildiği gibi dinde olmayan şeylerin icad edilmesi değil, beyan yetkisi verilen kişilerce var olan açık seçik şeylerin ortaya sürülmesidir. Mesela gelir vergilerinde mal sahiplerinin mallarını ilgili yerlere beyan ettiği gibi. Olmayan bir şeyin beyanı değil, olan bir şeyin beyanı olur.
İşte nebimizde kendine vahyedilen ayetleri olduğu gibi elçilik görevi gereği insanlara beyan etmiştir, duyurmuştur.
…………………
Yapılması gereken ise, nebimiz üzerinden İslam’ın üzerine boca edilen bu yüklerden İslam’ı arındırmak (A’raf 157), arı duru bir halde insanlığa hidayet rehberi kılınan Kur’an’ı nebimiz gibi rehber edinmektir. Tabi ki İblis’in bu yolda sürekli gezelediğini de unutmayarak Kur’an’a sımsıkı tutunarak bu şekilde kalmak en doğru olan yoldur.

Savaş Ören

Niğde Kur’an Evi Derneği Başkanı