ÖFKE STRESİ 

Çoğunlukla öfkeyi tetikleyen gururdur. Kişi ya alamadığı bir hakkından dolayı öfkelenir ya da; kendinden beklenen bir şeyi yapamadığı için başkalarına karşı olan mahcubiyetin verdiği stresi öfke ile kapatmaya çalışır. Yani zorluklara karşı öfkelenmek, mahcubiyetin verdiği stresin, bir nevi hiddete dönüşmesi demektir.

Aslında İnsanın öfkelenmesi, başkalarının hatalarını kendi üzerine çekmesi demektir. Çünkü insan fillerinde şeytanın en çok sevindiği hal, öfke halidir.

Öfke aklın düşmanı olduğundan dolayı öfkeli insanlar tarafsız olmayı bırakıp, üstün gelme duygusuna kapılma gayretine düşerler. İşte o zaman şeytanın azdırma işlemi son derece kolaylaşmış olur. Öfkeyi söndürme ile ilgili bir hadis-i şerifte:

“Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateş, su ile söndürülür. O halde biriniz öfkelendiğinde abdest alsın” buyrulmuştur. (Ebu Davud Edep) 

Öfkenin başı kızgınlık, sonu da pişmanlıktır. İnsan öfkelendiği zaman, akıl adeta uçup gider. Öfke halinde aklını muhafaza edecek insan çok azdır. Çünkü hiddetin yetiştireceği meyve pişmanlıktan başka bir şey değildir. Aslında bütün kötülüklerin başı öfkedir. Zira Öfke geldiği zaman, insanların ekserisi tek yönlü davranışa başlarlar.

Öfke hali geçici bir delilik olduğu için, öfke atına binen kişinin çıkacağı saha, pişmanlık ve üzüntü meydanı­dır.

Başa gelen zorlukları kızmadan karşılayanlar, galibiyete doğru yol alırken, öfkeyi dost edinenler, stres bataklığa düşerler.

Kızdığı zaman haktan ayrılmamak, imanda kemale ermiş insan­ların işidir. Bu da her yiğidin kârı değildir. Zira bir hadis-i şerifte:

“Kuvvetli kimse (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.” buyurulmuştur. (Buhari Edep 76)

Mala, cana ve namusa zarar vermeyen konularda, mümkün olan ölçüde, affetme tarafını seçmek, insan için en hayırlı yoldur. Zira ayet-i kerimede:

“Öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir”  Buyrulmuştur. (Âl-i İmran Sûresi, 3/134)

Öfke bir ateş kabul edilirse, bu önce sahibini yakar, o ateşin her kıvılcımı da bir stres kaynağı olarak etrafa yayılır.

Ancak Allah rızası için öfkeyi yenmek ne kadar faziletli ise, din, namus ve vatan uğrunda cihat için öfkelenmekte o ölçüde fazilettir.

Mümin, kendisi ile ilgili konularda öfkesini dizginlemeye çalışmalıdır. Bunun bir örneğini Hz. Ali (r.a.) de görüyoruz.

O Allah için savaşırken köşeye sıkıştırdığı kâfir, can havli ile yüzüne tükürdüğü zaman, öldürmekten vazgeçmiştir. Sebebi sorulduğunda:

“Yüzüme tükürüldüğünde nefsim kabardı. O anda öldürseydim, nefsim için öldürmüş olurdum. Onun için vazgeçtim” demiştir  

İrade ve inancı zayıf olan insanlar, küçük hadi­selerden dolayı kendi kendilerini, öfkeye bağlı stres mezarlığında çü­rümeye terk ederler. Öfkesini yenen insanlar ise, hayatı karartan bulutları, gönül ışıklarıyla dağıtma gücüne sahip olan pehlivanlar gibidirler. Zira ayeti kerimede:

“Onlar kızdıkları zaman da kusurları bağış­larlar” buyrulmuştur. (Şura Sûresi, 42/37)

Ali KARA 

Emekli Müftü