Talak (Erkeğin Boşama Hakkı)

Kur’ân’a göre talak, kocanın hakkıdır. Talakla ilgili fiillerin faili kocalardır. Kadının evliliği sona erdirme hakkına iftidâ denir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

الطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ.

“O talak iki defadır. Her birinden sonra kadını ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle ayırmak gerekir.” (Bakara 2/229)

Âyetteki الطَّلاَقُ (el-talaku) ifadesinin başındaki “ال = el” marifelik ekidir; kelimeyi et-talâku şeklinde okutur ve “o talak” anlamı verir. Talakın ne olduğu talak sûresinde açıklanmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا. فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآَخِرِ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا. وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا.

“Ey Nebi! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’tan çekinin; onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar; açık bir fuhuş yapmış olurlarsa başka. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine kötülük etmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bunun ardından yeni bir durum ortaya çıkaracaktır.

Kadınlar sürelerinin sonuna geldiklerinde onları ya mâruf [1] ile tutun veya mâruf ile ayırın. İçinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutun; şahitliği Allah için yerine getirin. İşte bu size, içinizden Allah’a ve Ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Kim Allah’tan çekinirse o, ona bir çıkış yolu açar.

Beklemediği yerden ona rızık verir. Kim Allah’a güvenirse o, ona yeter. Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talak 65/1-3)

Allah, her şey gibi, talak için de bir ölçü, bir standart koymuştur. Yukarıdaki âyetler bu ölçüyü gösterir. Ömer‘in oğlu Abdullah, karısını adetli iken boşamıştı. Ömer, bunu Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme sorunca ona şöyle demişti:

“Söyle ona, eşine dönsün; temizleninceye kadar ayrılmasın. Sonra eşi âdet görüp tekrar temizlenirse bundan sonra ister devam etsin, isterse ilişkiye girmeden onu boşasın. İşte bu, o iddettir ki, Allah kadınların ona göre boşanmalarını emretmiştir[2]”. Abdullah b. Ömer dedi ki; “Nebimiz, yaptığım boşamayı geçersiz saydı ve şu âyeti okudu: “Ey Nebi! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın.” Yani onları iddetlerinin başlangıcında boşayın.”[3]

Eşini boşamak isteyen erkeğin yapacağı şeyler şöyle sıralanabilir:

1. İddet içinde boşamak

2. İddeti saymak,

3. Kadını evden çıkarmamak,

4. Kadının evden çıkmaması,

5. Süre içinde veya süre sonunda iyilikle tutmak veya iyilikle ayırmak.

6. Kadını gerek boşarken gerek dönüş sırasında ve gerekse ayrılırken iki kişiyi şahit tutmak.

A- İDDET İÇİNDE BOŞAMA

Buradaki iddet, boşanan kadının, kocasının evinde geçirmek zorunda olduğu süredir. Kadın bu süre içinde kocasıyla aynı evi paylaşır ama onunla cinsel ilişkiye girmez. Çünkü iddeti kendi başına beklemesi gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنفُسِهِنَّ ثَلاَثَةَ قُرُوَءٍ

“(Kocaları tarafından) boşanmış kadınlar kendi başlarına üç kur’ beklerler.”

Adet halinde ilişki yasak olduğu[4] için kadın zaten kendi başınadır. İddet süresi içinde kocası ile aynı evi paylaşacağından buradaki kur’, onunla ilişkiye girebileceği temizlik dönemidir. Öyle ise talakın iddet içinde olması, kadının bu sırada adetten temizlenmiş ama kocasıyla ilişkiye girmemiş olması demektir. Abdullah b. Ömer öyle yapmadığı için Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin çok sinirlendiği rivâyet edilmiş[5] ona, fazladan bir temizlik dönemi bekleme cezası vermiştir. Çünkü eşini, birinci temizlikten sonra değil, ikincisinden sonra boşayabileceğini söylemiştir.

Bunun önemli hikmetleri vardır. Erkek, adet gören eşiyle ilişkiye giremeyeceğinden huzursuz olabilir. Kadın adetten temizlenince erkeğin ona arzusu üst sınıra çıkar. İlişkiye girince arzusu azalır. Erkeğin karısını, ilişkiye girmediği temizlik döneminde boşayabilmesi boşama önünde tabii bir engel oluşturur.

İddet, âdet gören için üç temizlik müddetidir.[6] Adetli iken boşama gerçekleşemeyeceği için böyle bir kadının eşi ile ilişkiye girmeden geçirdiği toplam süre üç adet ve üç temizlik süresidir. Bu da üç ay kadar sürer.

adet-temizlik

Âdetten kesilen, adet görmeyen veya hamile olan kadınların iddeti ile ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:

وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِن نِّسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ وَأُوْلَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا

“Adetten kesilmiş olanlar hakkında şüpheye düşerseniz iddetleri üç aydır; adet görmeyenler de öyle. Hamile olanların süreleri doğumları ile biter. Kim Allah’tan sakınırsa Allah onun işinde bir kolaylık oluşturur.” (Talak 65/4)

Erkek, bu durumlarda olan eşini her an boşayabilir. Onun iddeti, boşama anından itibaren başlar.

B- ŞAHİT BULUNDURMA

Boşamanın şahitler huzurunda olması şarttır. Allah Teâlâ Talak Suresi 2. âyette şöyle buyurur:

وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ

“İçinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutun; şahitliği Allah için yerine getirin.”

İlgili âyetler dikkatle düşünülürse talakın her safhasının şahitlerle tespitinin şart olduğu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, boşamanın gerçekleştiği andır. Bu andan itibaren müslümanlara yüklenen bir görev vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَمًا مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا

“Karı-kocanın arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin; düzelmek isterlerse, Allah aralarını buldurur. Allah bilir ve işin iç yüzünden haberdardır.”(Nisa 4/35)

Boşamanın şahitlerle tespiti halinde müslümanlar durumdan haberdar olup harekete geçerler. Yoksa bu görevi yerine getirmeleri zorlaşır.

Erkek, iddetin bitmesini beklemeden eşine dönebilir. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَلِكَ إِنْ أَرَادُواْ إِصْلاَحًا

“Kocalar arayı düzeltmek isterlerse, onlara iddet içinde dönmeye daha çok hak sahibidirler”[7](Bakara 2/228)

İddet içinde dönme, arayı düzeltme şartına bağlandığına göre bu konuda erkeğin niyetinin sorgulanmasına ve durumun tespitine ihtiyaç olur. Kötü niyetli olduğu tespit edilirse dönmesine imkân verilmez. Onun için bu safhanın da şahitlerle tespiti gerekir.

Süre sonunda dönme de iyi niyet şartına bağlanmıştır. Bu sebeple o safha da şahitlerle tespit edilmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النَّسَاء فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَلاَ تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لَّتَعْتَدُواْ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ وَلاَ تَتَّخِذُوَاْ آيَاتِ اللّهِ هُزُوًا وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنزَلَ عَلَيْكُمْ مِّنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُم بِهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

“Kadınları boşadığınızda bekleme sürelerinin sonuna varırlarsa ya maruf[8] ile tutun, ya da maruf ile serbest bırakın. Onları zarara uğratıp haklarına saldırmak için tutmayın.[9] Bunu yapan, kendini kötü duruma düşürür. Allah’ın âyetlerini hafife almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. O, indirdiği Kitap ve doğru bilgi ile sizi uyarmaktadır. Allah’tan çekinin. Bilin ki, Allah her şeyi bilir.” (Bakara 2/231)

Erkeğin eşine, süre sonunda iyi niyetle döndüğünün veya ondan güzellikle ayrıldığının da şahitlerle tespiti gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Kadınlar sürelerinin sonuna geldiklerinde onları mâruf ile tutun veya maruf ile ayırın.” (Talak 65/2)

Demek ki, talakın her safhasının şahitlerle tespiti şarttır. Buradaki her bir şahit hem olayı tespitte hem de mahkemede şahitlik yapabilecek özellikte olmalıdır. Bu sebeple akıllı, bü-luğa ermiş. dilsiz veya kör olmayan âdil[10] kimselerden olmaları gerekir. Namuslu birine zina iftirasında bulunup ceza giymiş olan[11] kimselerin şahitliği ile usul veya fürudan olan kimselerin lehteki şahitliği kabul edilmez.[12]

C- İDDETİ SAYMA GÖREVİ

Talak 1. âyette iddeti sayma görevi erkeğe verilerek şöyle buyurulmuştur:

“Ey Nebi! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın.”

Adeti gören kadın, iddeti saymakla görevli olan erkektir. Bu emir onun, bu süre içinde eşiyle yakından ilgilenmesini zorunlu kılar. Eğer iddeti saymazsa dönüş imkanı varken süreyi geçirerek hakkını kaybedebilir. Kadın, iddeti ile ilgili olarak kocasını doğru bilgilendirmek zorundadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

(وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ أَنْ يَكْتُمْنَ مَاخَلَقَ اللَّهُ فِي أَرْحَامِهِنّ)

“Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri o kadınlara helal olmaz.” َ(Bakara 2/228)

Âdet olduğu halde olmadım derse günaha girer.

“Allah’ın rahimlerinde yarattığı” şey çocuk da olabilir. Hiçbir kadın babasız çocuk doğurmak istemez ama hamileliğini gizleyerek bir an önce kocasının evinden ayrılmak isteyebilir. Hamile kadın adet görmez. Kocasının evinden ayrılması için adet gördüğünü söylemesi gerekir. Bu da onu günaha sokar.

D- KADININ EVDEN ÇIKMAMASI VE ÇIKARILAMAMASI

Talak 1. âyette boşanmış kadının iddet süresi içinde evden çıkması veya çıkarılması yasaklanarak şöyle buyurulmuştur:

“Onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar; açık bir fuhuş yapmış olurlarsa başka”

Burada sözü edilen ev, kocanın evi olmasına rağmen kadının evi sayılmıştır. Demek ki iddet süresi içinde kadın o evi, kendi evi gibi kullanacaktır. Ev kadının olsaydı, onun oradan çıkarılmasından veya çıkmasından bahsedilemezdi.

Kadın evden çıkar veya çıkarılırsa eşleri barıştırmakla görevli hakemlerin işi zorlaşır. Ayrıca başkalarının yanında birbirlerinin kötü hallerini ortaya dökerek soğukluğun artmasına sebep olabilir ve kötü niyetli kişilerin engeline takılabilirler.

Bir de yaklaşık üç ayı bir çatı altında, ilişkiye girmeden geçiren eşler yumuşayabilir ve boşanmaya yol açan sebepleri ortadan kaldırabilirler. Talak 1. âyetin sonunda “Bilemezsin, belki Allah bunun ardından yeni bir durum ortaya çıkaracaktır” buyrulması bunu gösterir.

E- HUDUDULLAH = ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLAR

Talakla ilgili âyetlerden Talak 1, Bakara 229 ve 230’da hududullah ifadeleri geçer. Talak 2. âyet ise şöyle biter: “İşte bu size, içinizden Allah’a ve Ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Kim Allah’tan çekinirse o, ona bir çıkış yolu açar.” Bu hüküm ile Bakara 231. âyette yer alan “Allah’ın âyetlerini hafife almayın” hükmü de hududullah anlamındadır. Allah Teâlâ bir âyette şöyle buyurur:

“(Allah’ın cennet sözü verdiği kişiler) Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, gezenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın hududunu koruyanlardır. İşte o müminleri müjdele.” (Tevbe 9/112)

Bu âyetle birlikte toplam altı âyette, talak konusu üzerinde titizlikle durmamız emredilmiştir. Hududullah ifadesi, hiçbir konuda talakta olduğu gibi tekrarlanmamıştır. Bu da bu konunun ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Talak 1. âyetteki sınırlara uymayan, kendini zora sokmuş olur ama yaptığı talak geçerlidir. Bunlar; kocanın iddeti sayması, eşini evden çıkarmaması, onun da çıkmamasıdır. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur.”

Çünkü iddetin sonuna kadar erkeğin eşine dönme hakkı vardır. Eğer iddeti saymazsa sürenin bittiğini fark edemediği için bu hakkı kaybedebilir.

İddet süresi içinde koca eşini evden çıkarmazsa anlaşmazlığın çözümü kolaylaşır. Durumu gözden geçirip daha sağlıklı bir sonuca varabilir.

Kadın evden ayrılmazsa o da kocasını ikna etme fırsatını yakalar. Bu süre içinde onun, kocasına karşı davranışlarında tek yasak cinsel ilişkidir. Bu da kocasının kendine olan ilgisini artırır. Koca dönme kararı verir ve bunu şahitlerle tespit ettirirse o yasak da kalkar.

Talak 2, Bakara 229 ve 230’da belirtilen sınırlara uyulmadığı takdirde talak geçersiz olur. O âyetlerin hükümleri kendi yerlerinde gösterilmiştir.

F- EŞİNE DÖNME KARARI

Erkeğin eşine dönmesi, kocanın iyi niyetine bağlıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Eğer kocalar arayı düzeltmek isterlerse, kadınlara iddet içinde dönmeye daha çok hak sahibidirler.”[13] (Bakara 2/228) Yani iddet sonunda dönebileceklerine göre, iddet içinde öncelikle dönebilirler. Ama arayı düzeltme niyeti yoksa, mesela boşamayı şartlarına uygun yaptıktan sonra iddet bitmeden eşine dönüp iddetin kalan kısmında tekrar boşayacak olsa yaptığı dönüş geçersiz sayılır ve iddet süresinin bitiminde eşiyle ilişkisi kesilir.

Eşine zarar vermek veya iddetini uzatmak için de dönemez. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُوا وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ وَلَا تَتَّخِذُوا آَيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ.

“Kadınları boşadınız, onlar da bekleme sürelerinin sonuna vardılarsa artık ya mâruf ile tutarsınız veya mâruf ile ayırırsınız. Onlara zarar vermek ve haklarına saldırmak için tutmayın. Bunu yapan, kötülüğü kendine yapar. Allah’ın âyetlerini arzularınıza alet etmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. İndirdiği Kitap ve doğru bilgi ile o, size öğüt vermektedir. Allah’tan çekinin ve bilin ki, Allah her şeyi bilir.” (Bakara 2/231)

“Allah her şey için bir ölçü bir standart”[14] koyduğu için buraya kadar anlatılanlar ölçüye uygun olarak yapılan birinci talakı gösterir.

G- TALAKIN SAYISI

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“O talak iki defa olur. Her birinden sonra kadını ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle ayırmak gerekir. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız size helâl olmaz.[15] Eşler, Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından korkarlarsa başka. Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından siz de korkarsanız kadının fidye verip kendini kurtarmasında her ikisi için de bir günah yoktur.[16] Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onları aşmayın. Kim Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa, işte yanlış yapanlar onlardır.”[/b]

Ayetteki “O talak iki defa olur” hükmü, Allah’ın, ölçüsünü belirlediği yukarıdaki talakın en fazla iki kere olabileceğini gösterir.

“… Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, onları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, işte yanlış yapanlar onladır” hükmü ise bu ölçüye uymayan talakların geçersiz olduğunu gösterir.

Şarta veya belli bir zamanın gelmesine bağlanan talâk çeşitleri de bu ölçüye uymadığından geçersizdir.

Üçüncü boşamada yukarıdaki kurallar geçerli olmaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

فَإِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتَّى تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُ فَإِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يَتَرَاجَعَا إِنْ ظَنَّا أَنْ يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ.

“Erkek üçüncü defa boşarsa, artık bu kadın ona helal olmaz.[17] Kadın evlenir, bu koca da boşarsa bakarlar; Allah’ın koyduğu sınırlarda duracakları kanaatine varırlarsa birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar Allah’ın sınırlardır. Allah bunları, bilen bir topluluk için açıklamaktadır.” (Bakara 2/230)

Talakın üç ile sınırlanması fıtrata uyar. Çünkü istenmeyen bir işten sonra en çok iki kez özür kabul edilir, üçüncüsünde kabul edilmez. Bunu Musa aleyhisselam ile Hızır olayında da görürüz.

Musa Hızır’a: Sana öğretilenden bana da bir olgunluk bilgisi öğretmen için seninle gelebilir miyim?” dediği zaman Hızır: “Gel, ama sen benimle beraber olmaya dayanamazsın. İç yüzünü bilmediğin bir şeye nasıl dayanacaksın?” Bana uyarsan, ben sana anlatıncaya kadar hiç soru sorma!” demişti. Musa aleyhisselam iki kere soru sorunca Hızır’a “Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme. Çünkü artık benim tarafımdan beyan edilecek son özür noktasına ulaştın” demişti. Üçüncü soruyu da sorunca Hızır, “İşte bu benimle senin aranı ayırır” demişti.[18] Üçüncüden sonra artık özür kabul edilmez. Tıpkı bunun gibi üçüncü talaktan sonra kocanın özür beyan etme imkanı sona erer ve eşler birbirinden ayrılırlar. Bu da fıtrata uygun bir boşama olur.

Bundan sonra herkes kendi yoluna gider. Bu arada kadın bir başka erkekle evlenir, o erkek ölür veya onu usulüne uygun olarak boşarsa, bu kadın kendini daha önce üç talakla boşamış olan eşiyle yeniden evlenebilir. Bu husus, yukarıdaki âyetin hükmüdür.

Cahiliye Arapları talakı bilirlerdi. Fakat bunun belli bir sayısı yoktu. Koca karısını boşar, iddet esnasında ona döner ve bu işi istediği kadar yapabilirdi. Böylece karısına ne kocalık yapar ne de başkasıyla evlenmesi için onu serbest bırakırdı. İddeti bitse dahi evlenmesini yasaklayabilirdi.[19] İslam, sınırsız talak hakkını üçe indirdi ve ilk ikisinde kocaya iddet içinde dönme hakkı tanıdı. Üçüncü boşamadan sonra bu hakkı tanımadı. Dolayısıyla karısını, âdetten temizlenmişken, ilişkiye girmeden boşayan kişi, bir boşama hakkını kullanmış olur. Süre sonunda ayrılığa karar vermenin bu konuda bir etkisi yoktur. Evliliği devam ettirme kararı verilirse boşama meydana gelmiş fakat evlilik yeniden kurulmuş olur.

H- ÜÇ TALAK KONUSU

Mevcut mezhepler, doğru talakın yukarıdaki gibi olduğunu kabul ederler ama o ölçülere uymayan talakı geçerli sayarlar. Bunun sebebi, Talak sistemini kurarken Talak Suresinin ayetlerini temel almamaları, diğer ayetlere de şartlı yaklaşmalarıdır. Bu sebeple talakla ilgili ayetleri ve hadisleri büyük ölçüde değerlendirme dışı bırakmışlardır. Bu hususa aşağıda küçük bir örnek verilecektir.

Dört mezhebe göre erkek eşini, adetli iken veya onunla ilişkiye girdiği temizlik döneminde bir talakla boşayabileceği gibi birden fazla talakla da boşayabilir. Eğer eşine; “seni üç talakla boşadım” demişse aynı anda üç talak meydana gelir ve evlilik tamamen sona erer. Şarta veya belli bir zamanın gelmesine bağlanan talâk da geçerlidir. Ne boşama sırasında, ne dönme sırasında ne de iddet bitiminde ayrılırken şahit bulundurma şartı vardır. Erkeğin eşine dönmesi halinde iyi niyetli olup olmadığına da bakılmaz. Bütün bunların Kur’ân’a aykırı olduğu açıktır. Şimdi mezhepleri bu duruma getiren gelişmelere üç talak örneğini verelim.

1. Nebimizin Dönemi

İbn Abbâs’ın bildirdiğine göre Abdu Yezîd, karısı Ümmü Rukâne’yi boşamış, Müzeyne kabîlesinden bir kadınla evlenmişti. Kısa bir süre sonra kadın Allah’ın Elçisine gelmiş ve Abdu Yezîd’in iktidarsız olduğunu ima için başından aldığı bir kılı göstererek, onun bana ancak şu kıl kadar faydası olabilir. Benimle onun arasını ayır.” demişti.

Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem buna öfkelenerek Adamın oğlu Rukâne’yi ve kardeşlerini çağırdı. Sonra orada bulunanlara o iki çocuğu göstererek: “Bunu şu ve şu bakımlardan, diğerini de şu ve şu bakımlardan Abdu Yezîd’e benzer buluyor musunuz?” diye sordu.

“Evet” dediler.

Allah’ın Elçisi Abdu Yezîd’e: “Onu boşa” diye emretti. O da isteneni yaptı.

Sonra, “Önceki eşine; Rukâne’nin annesine dön.” dedi.

Abdu Yezîd: “Ey Allah’ın Elçisi! Ben onu üç talakla boşadım.” dedi.

“Biliyorum, sen ona dön” dedi ve şu âyeti okudu: “Ey Nebi! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın.” (Talak, 65/1)[20]

İbn Abbâs’ın bildirdiğine göre Abdu Yezîd’in oğlu Rukâne de babası gibi karısını üç talak ile boşadı, sonra buna fazlasıyla üzüldü. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem ona, karısını nasıl boşadığını sordu.

“Üç talakla”, dedi.

“Bir mecliste mi?” diye sordu.

“Evet”, dedi.

“Bu bir talaktır, istersen ona dön” dedi. O da hemen döndü.[21]

2. Sahabe Dönemi

İbn Abbâs’ın bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekr devri ile Ömer’in halifeliğinin ilk iki yılında üç talak, bir talak sayılırdı. Hattâb oğlu Ömer: “İnsanlar ihtiyatlı olmaları gereken bir konuda aceleci davranmaktalar. Acaba onu, onların aleyhine geçerli saysak mı?” dedi ve geçerli saydı.[22]

Kaynaklar, bu tarihten sonra fetvaların şaşırtıcı bir şekilde değiştiğini göstermektedir. Yukarıdaki hadisleri rivâyet eden Abdullah b. Abbâs da görüş değiştirmiştir. Mücâhid diyor ki; İbn Abbâs’ın yanındaydım, bir adam geldi, karısını üç talakla boşadığını söyledi. İbn Abbâs bir süre sessiz kaldı. Karısını ona döndüreceğini sandım. Sonra söze şöyle başladı: “Biriniz tutup ahmaklık yapıyor, sonra İbn Abbâs! İbn Abbâs! demeye başlıyor. Allah şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’tan korkarsa o ona bir çıkış yolu yaratır.” (Talak, 65/2) Sen Allah’tan korkmadın. Ben de sana bir çıkış yolu görmedim. Rabbine isyân etmişsin. Karın senden ayrılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ey Nebi! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın.” (Talak, 65/1) .[23]

Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes’ûd, Ömer b. Abdülaziz ve Mervan b. el-Hakem’in de buna göre fetva verdikleri bildirilmiştir.[24]

3. Fukaha Dönemi

Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri de bir lafızda verilen üç talakı, üç talak saymışlardır. Yani bir erkek eşine, “seni üç talakla boşadım” dedi mi, ister adetli, ister temiz olsun, ister o temizlik dönemi içinde eşiyle ilişkiye girmiş bulunsun, isterse hiç gerdeğe girmemiş olsun onu üç talakla boşamış olacağını söylemişlerdir.

Bunlardan bir kısmı “الطلاق مرتان O talak iki defa olur.” (Bakara 2/229) âyetindeki ال’ın cins için olduğunu iddia etmiştir. Bu; “Erkek karısını en fazla iki kere boşayabilir” demektir. Fakat boşamanın üç defa olduğu konusunda ihtilaf yoktur. Bu sebeple ال’ın cins için olduğunu savunanlar cümlenin yapısını kökten değiştirmek zorunda kalmışlardır. Serahsî şöyle der: “Mubah talakların tamamı iki defadır ve üçüncü defadır.”[25] “Üçüncü defadır” ilavesi Bakara 230’daki “Erkek eşini tekrar boşarsa..” hükmünden alınmıştır. Bu hükmü katma mecburiyeti varsa “ال”in cins için olma ihtimali kalmaz. Çünkü الطلاق مرتان isim cümlesidir. Devam ve sübut ifade eder. Arapça bilen herkes burada yapılanın yanlış olduğunu kolayca anlar.

İbn-i Hümâm’a[26] göre bu âyet, sünnete uygun talakın iki kere olacağını gösterir. Çünkü üç talakın bir lafızda vaki olacağı yolunda ittifak vardır.[27] Bu görüş de kabul edilemez. Âyetlere aykırı bir ittifak, âyeti etkilemez.

Bir çok fakih, الطلاق مرتان âyetindeki مرة = merra kelimesinin bir zaman dilimini gösterdiğini söylemiştir. Hanefîlerden el-Kâsânî’nin sözleri şöyledir: Allah Teâlâ’nın “O talak iki keredir” sözü, iki defadadır, demek olur Biri diğerine iki dirhem verse, iki defada vermedikçe iki kere verdi, denemez. Âyetin zahiri haber cümlesi olmakla birlikte emir cümlesi an-lamındadır. Çünkü ona zahiri anlamını yüklemek, haberinin âyete ters düşmesi ihtimali olmayan (zatın) ona ters düşmesine yol açar. Çünkü bazen birden fazla talak bir arada verilir. Ha-ber cümlesinin emir yerine kullanıldığı da olur.[28] Nitekim “Boşanmış kadınlar kendi başlarına beklerler…”[29] âyeti “… beklesinler” anlamında; “Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler”[30] âyeti de “… emzirsinler” anlamınadır. Böyle başka âyetler de vardır. Burada da öyledir; sanki Allah Teâlâ “onları boşamak istediğiniz zaman iki defada boşayın” demiştir. Ayrı ayrı boşamanın emredilmesi bunların bir arada yapılmasının yasaklanması demektir. Çünkü ikisi birbirine zıttır. O zaman talakları birleştirmek haram veya mekruh olur.[31]

Bu konuda Nebimize dayandırdıkları tek söz, onun talakların ayrı ayrı olmasını emrettiğidir. Diyorlar ki, ayrı yapılmasını emir, birleştirmeyi yasaklamadır. Bu da talakları birleştirmenin haram veya mekruh olduğunu gösterir.[32] Yani haram veya mekruh olmakla birlikte geçerli olur.

Talakları birleştirmeyi Allah ve Resulü yasaklamış, fakihler ise “yasaktır ama geçerlidir” demişlerdir. Bu tavrın kabul edilebilir bir yanının olmadığı açıktır.

Tefsirler de ne مرة (merra) kelimesi üzerinde durmuşlar, ne de Bakara 229 ile Talak Suresi arasında ilişki kurmuşlardır.[33]

Şimdi bu görüşlerin tutarsızlığını bir başka açıdan görmeye çalışalım:

“الطلاق مرتان O talak iki defa olur” (Bakara 2/229) âyetinde defa diye tercüme edilen مرة kelimesi, zaman dilimi“جزء من الزمان cüz’ün mine’z-zaman” anlamı içerir.[34] Talak 1. âyet, bunun iddet süresi kadar olduğunu açıklamıştır. Koca karısını, bu süre içinde, ancak bir kere boşayabilir. İkinci âyet şöyledir:

“Kadınlar sürelerinin sonuna vardıkları zaman onları ya iyilik (mâruf) ile tutun veya iyilikle ayırın…”

Dolayısıyla kadını, bir iddet süresi içinde birden fazla boşamak mümkün değildir.

Sonuç olarak fıkıh kitaplarında yer alan talakla Kur’an’da yer alan ve Nebimiz tarafından uygulanan talak arasında hiç bir ilgi yoktur.

Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2007, s: 206-221.


[1] Mâruf; bilinen ve malum olan şey demektir. Bu bilgi, ya gelenek ve göreneklerden ya da Kitap ve Sünnetten elde edilir. Gelenek ve görenekten elde edilmişse Kitap ve Sünnete aykırı olmaması gerekir. Böyle bir bilgiyi akıl ve din güzel bilgi sayar.

[2] Buhârî, Sahih, Talâk, 1, 3, 44, 45; Tefsîru sureti’t-talak, 1; Müslim, Sahih, Talak 1, 14; Nesaî, Sünen, Talak 13, 15, 19; İbn Mâce, Sünen, Talak 1, 3; Darimî, Sünen, Talak 1, 2; İmam Malik, Muvatta’, Talak 53; Ebû Dâvûd, Sünen, Talak 4, Tirmîzî. Sünen, Talak. (Yukarıdaki metin, Buhârî, Sahih, Talâk, 1’in tercümesidir.)

[3] Ebû Davûd, Sünen, Talak 4.

[4] Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Sana kadınların adet halini soruyorlar. De ki, o bir eziyettir; adet günlerinde onları rahat bırakın. Temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın.” (Bakara 2/222)

[5] Buhârî, Ahkâm 13.

[6] Bakara 228’deki kurû’ (قُرُوَءٍ) kelimesinin anlamının elverişli olması sebebiyle Hanefî ve Malikîler iddetin üç adet dönemi olduğunu söylemişlerdir. Bu durumda toplam süre iki temizlik, üç adet olur. Yukarıda görüldüğü gibi bu görüş yanlıştır. Doğrusu üç temizlik, iki adet olmalıdır.

[7] Bakara 231 ve 232 ilele Talak 2. ayet erkeğin karısına dönme zamanı olarak iddet bitimini göstermektedir. Bu ayet ise erkeğin, iddet bitmeden dönmeye daha çok hak sahibi olduğunu bildirmektedir.

[8] Maruf; bilinen ve malum olan şey demektir. Bu bilgi, ya gelenek ve göreneklerden ya da Kitap ve Sünnetten elde edilir. Gelenek ve görenekten elde edilmişse Kitap ve Sünnete aykırı olmaması gerekir. Böyle bir bilgiyi akıl ve din güzel bir bilgi sayar.

[9] Evliliği devam ettirmek istemediğiniz halde, sırf serbest kalmalarını engellemek için onları tutmayın.

[10] Mecelle 1705, (Adil, hasenatı seyyiatına galib olan kimsedir).

[11] Nur, 24/4.

[12] Kasani, a.g.e., c. VI s. 267-272; Mecelle 1686-1700.

[13] Tefsir ve mealler ayete bu anlamı vermezler. Bize göre (وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَلِكَ) ayetinin anlamı şöyledir: و بعولتهن احق بردهن في العدة من ردهن في نهايتها “kocaları onlara iddet içinde dönmeye iddet sonunda dönmekten daha daha çok hak sihibidirler.”

[14] Talak 65/3

[15] Ne evlilik devam ederken ne de boşanma sırasında koca, karısına verdiği mehir ve hediyeleri geri alma hakkına sahiptir. Allah Teâlâ bir başka ayette şöyle buyurur: “Ey inananlar! Karılarınızın mirasına zorla konmanız size helal değildir. Verdiğinizin bir kısmını geri almak için de onlara baskı yapmayın. Ama açık bir fahişelik yapmış olurlarsa o başka. Onlarla iyi geçinin. Onlardan hoşlanmadıysanız bilin ki siz, bir şeyden hoşlanmayabilirsiniz ama Allah onda sizin için birçok iyilik yaratacak olabilir.” (Nisa 4/19)

[16] Bu ayet kadına evliliği sona erdirme yetkisi vermiştir. “İFTİDA (KADININ BOŞANMA HAKKI)” başlıklı yazıya bkz.

[17] Erkek üçüncü ve son hakkını da kullanmış olur.

[18] Kehf, 18/66-78.

[19] Cessas, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. II, s. 73; Reşid Rıza, Tefsiru’l-menar, Kahire, c. III, s. 38.

[20] Ebû Dâvûd, Sünen, Talâk, 10.

[21] Ahmed İbn Hanbel, Müsned, I/265. Ahmed’e göre hadisi rivayet edenlerin tamamı sikattan, yani güvenilir kişilerdir. Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Büluğu’l-emânî min esrâri’l-fethi’r-rabbânî, Daru’ş-Şihâb, Kahire, c. XVII, s. 7.

[22] Müslim, Sahih, Talâk, 2 (15, 16 ve 17 (1472) nolu hadisler); Nesâî, Sünen, Talâk, 8; Ebû Dâvûd, Sünen, Talâk, 10.

[23] Ebû Dâvûd, Sünen, Talâk, 10.

[24] Muvatta Talâk, 1.

[25] Şemsuddin es-Serahsî, el-Mebsût, c. VI, s. 5.

[26] Kemal b. el-Hümam, Muhammed b. Abdilvahid es-Sivasi (ö. 681 h.) Şerhu fethi’l-kadir, Daru’l-Firk Beyrut, c. IV, s. 70.

[27] İbn Hümam, A.g.e., c. IV, s. 70.

[28] Kasânî’nin ibaresi şöyledir: (وقد يخرج اللفظ مخرج الخبرعلى إرادة الجمع) doğrusu şöyle olmalıdır: (وقد يخرج الخبر مخرج الأمر) Tercüme buna göre yapılmıştır.

[29] Bakara 2/228

[30] Bakara 2/233.

[31] el-Kasani, el-Bedaiu’s-sanai’, c. III, s. 94.

[32] el-Kasani, el-Bedaiu’s-sanai’, c. III, s. 94.

[33] Ulaşabildiğim tefsirler, birbirinin tekrarı gibidir. Kurtûbî, İbn Kesîr, Kadı Beydâvî, Ebû’s-Suûd ve Fethü’l-kadîr tefsirleri bunların başlıcalarıdır.

[34] Müfredât, مر mad., Besâir, c. IV, s. 490.

Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’ın kaleme aldığı bu yazı, 29.09.2009 tarihinde www.suleymaniyevakfi.org sitesinde yayımlanmıştır.