Ya terk et, ya da bakış açını değiştir ve sev!

Sevgiler ve ilgiler birbirleriyle orantılıdır. Seven ilgili olur. İlgili olan da meraklı olur. Merakın ve ilginin olmadığı ortamlarda sevgi de yoktur.

Sevgi ispat ister. Kuru söylemler ve gülücükler asla sevgilerin ifadesi değildir. Fedakârlıkların yaşandığı her ilişki insanı daha güçlü kılar. Güçlü insanlar mutlu insanlardır. Mutlu insanlar da etrafına mutluluk verir.

Hayatta güzel veya kötü olan her şey zincir gibi birbirine bağlıdır. İnsan iyi oldukça daha iyi olmak, verdikçe daha çok vermek, güldükçe daha çok gülmek, yardım ettikçe daha çok yardım etmek ister.

Kötülüklerde de durum pek farklı değildir. Bütün İyilerin doğuştan iyi olmadıkları gibi bütün zalimler de doğuştan zalim değillerdir. Hayatta yaşadıkları olumsuzluklar, içinde bulunduğu imkânları ya da görerek alışkanlık haline getirdikleri belirleyici olur.

Alışkanlıklardan kurtulmak pek de kolay değildir. Ondan dolayı alışkanlıklar bizim bakış açımızı belirlemede etkendir. Öğrendiğimiz bütün bilgiler, kendimizi daha iyi hissetmemiz içindir. Lakin bu bilgileri hayatımıza dahil ettiğimiz ölçüde huzurlu oluruz.

Seven insanın sevdiğine karşı fedakârlık yapması en doğal olgudur. Sevgisine karşılık bulamayan ne anne, ne baba, ne de karı kocalar fedakârlığını sürdürme gücünü kendinde bulamaz. Yılların verdiği bitkinlikle yorgun savaşçı rolüne razı olurlar.

Ya hayata ve sevdiklerine küsüp kabuğuna çekilirler, ya da kendilerini birçok işlerle meşgul ederek kafalarını doldurmak isterler. Kafasının içinde dağ gibi büyüyen vesveselerini duymamak için hayatlarını doldururlar.

Kendi iç dünyalarında esen fırtınaları duymamak için, başka insanların fırtınalarını durdurma gayreti içindedirler. Ya yardım organizasyonlarında ya da iş hayatında kendilerini ispat etmeye çalışırlar.

İnsan, sevdiklerinin olmadığı bir ortamda yaşamak istemez. Sevdiklerinden beklediği karşılığı bulamayınca, ne onlara çok yakın olmak ne de tamamen uzak olmak isterler. Her görüşmeleri canlarını yaksa da görmeden de edemezler.

Anlaşılmadığı düşüncesi ile içten bir kırgınlık yaşarlar. Yaşanan acılar o kadar derin izler yapmıştır ki, kendinden vaz geçerek sevdiği için yaşama durumuna düşerler.

Unutulan bir gerçek var ki; bir gün bomba gibi patlayacak ve yapılan bütün iyilikleri bile götürecek etkide olacaktır.

İçine atılan her acı, af edilmeyen her hata, üzeri örtülen her kusur, iyiliklerle tamir edilmeyen her yaşanan olay hayatın bir noktasında dışarıya vurulacak ve canları daha çok yakacaktır.

Böylesi acı durumlarla karşı karşıya kalınmamak için önceden hazırlıklı olmalı, bakış açısı değiştirmeli ve bu durum kazanç haline getirilmelidir.

Terk edemediği durumlarda Allah Teâlâ’nın verdiği örnekler yol göstermelidir.

Hz. Yunus (a.s.) bu kavim beni anlamaz deyip ümitsizliğe düşüp kavmini terk ettiği durum hatırlanmalıdır. Balığın karnına düşmesi ve günlerce belki aylarca sıkıntıya uğraması ve ümitsizliğinin cezasını çekmesi vardır.

Akabinde bakış açısını değiştirmesi ve yaratana içten yaptığı tövbesi örnektir. Kendi isteğine uyduğunu kabul eden Hz. Yunus (a.s.) hatasını Enbiya Suresinin 87. ayetinde şu şekilde dile getirir.

“…Senden başka ilah yoktur. Senin eksiğin de yoktur; ben yanlış yaptım”

Hz. Musa’ya annelik görevini yapmış ve zamanın en zalim, cani eşine sahip olan Hz. Asiye de bakış açısını değiştirmeye örnektir. Bırakın terk etmeyi, düşünmenin bile imkânsız olduğu bir ortam vardır.

Kendisinden önce eşi ölen bayanın, kocası ile beraber diri diri toprağa gömüldüğü o zamanın toplumunda, yaptığı duası Tahrim suresinin 11. ayetinde yer almaktadır.

“Sahibim (Rabbim)! Cennet’te, senin katında benim için bir ev yap. Beni Firavun’ dan ve işlerinden kurtar. Beni yanlışlar içinde olan bu toplumdan kurtar.” 

Erkekleri güçlü, kadının adının bile olmadığı bir toplumda Hak Teâlâ’nın sözlerini ve kitabını tasdik eden İmran kızı Meryem’in iç hali de, vahiyde bir sonraki ayette şu şekilde olmuştur.

“…İçten boyun eğenlerdendi.”

Toplumu içinde 950 sene mücadele veren, yapılacak hiçbir şeyin kalmadığını düşünen ve hakkın üstünü örtenlerin verdikleri zararlardan inananları korumak isteyen Hz. Nuh (a.s.)’un duası da terk edişe örnektir. Olayın özeti Nuh suresinin 26. ayetindedir.

“…Rabbim! Bu kâfirlerden yeryüzünde dolaşan kimseyi bırakma.”

 Sözün özü: Ya terk et, ya da bakış açını değiştir ve sev. Kararlı ol!

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 31.5.2017 tarihinde yayımlanmıştır.