Kur’an’da Stresten Söz Ediliyor mu?

Bakara 177. ayetteki; ‘be’s – ب أ س’ kökenli الْبَأس ifadesine İngilizce çevirilerde ‘(of) [the] stress’ anlamı verilmesi ilgimi çekti. Malum stres sözcüğü günümüzün en popüler sözcüklerinden biri. Hatta bir hastalık kabul ediliyor ve bildiğiniz gibi çağımızın hastalığı diye de niteleniyor.  Bu sebeple ‘Şu sözcüğe Kur’an bütünlüğünde bir bakayım en iyisi’ dedim ve hem sözcüğün Kur’an’da geçtiği yerleri hem de Râgıb el-İsfehânî’nin el-Müfredât fî Garîbi’l Kur’ân’ındaki anlamlarını anladığım kadarıyla inceledim. Tabi bu bilimsel bir makale olmadığı için şurda şu anlamda falan kez geçiyor filan diye istatiksel, oransal bilgiye boğmayacağım yazıyı ama ola ki merak eden olabilir diye biraz sayısal verilerden de bahsedeceğim. Mesela benim tespit edebildiğim kadarı ile bu kökten gelen kelimeler Kur’an’da 73 kez geçiyor ve Türkçe çevirilerde ‘baskın, sıkıntı, savaş, darlık, azap, kötü (şey)’ gibi meallerle karşılanıyor.

Sözcüğün geçtiği ayetlerden biri Bakara suresi 177

“İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik;  Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır. Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolculara, isteyenlere ve bir de boyunduruk altındakiler(i kurtarmak) için verir. Namazı düzgün ve sürekli kılar, zekâtı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman yükümlülüklerini yerine getirirler. Maddi sıkıntılara, bedensel sıkıntılara, bir de ani baskınlara karşı dirençli bulunurlar. İşte doğru sözlü olanlar bunlardır. Müttakiler / yanlışlardan sakınanlar bunlardır.”

Ayetteki ani baskınlar ifadesinin stres ile ilgili olabileceğini fark edince, çağımızın hastalığı dediğimiz stresin tanımına baktım: Bulduğum derli toplu bir tanım şöyle: “Stres, kişinin biyolojik ve psikolojik dengesinin bozulmasına gösterdiği tepki durumudur. Tehdit duygusu veya acıya neden olan olaylara karşı vücudun kendi dengesini kurabilmek için verdiği normal bir fiziksel cevaptır. Stresi; kaygı, aşırı uyarılmışlık hali, engellenme, duygusal çöküntü, gerginlik ve çatışmalar yaratır.” Gördüğünüz gibi neredeyse hepimiz bu cümlelerde anlatılan şeyleri günlük hayat içinde zaman zaman tecrübe ediyoruz.

Ayette de maddi sıkıntılar ve bedensel sıkıntılar anlamı verilen kelimelerden sonra gelen ve ‘ani baskınlar’ anlamı verilen الْبَأْسَٓاء kelimesinin ise insanın psikolojik ve psikosomatik dengesinin bozulmasına sebep olan olaylar olarak anlaşılması da gayet mümkün, tabi doğrusunu Allah bilir. Ben, kelimeyi böyle anlamamama sebep olan şeyi açıklayayım: Sebep, ayetteki -iyiliğin ne olduğunun tanımını yapan- ilk cümle: “İyilik; yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır.” Sonraki cümlelerde ise iyi bir kişinin neler yaptığı adeta madde madde sayılıyor ve günümüzde hedefi iyi bir kişi olmak olanlara, bunu nasıl yapacaklarına dair yol gösteriliyor:

“Böyle bir kişi,

✓sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolculara, isteyenlere ve bir de boyunduruk altındakiler(i kurtarmak) için verir.

✓Namazı düzgün ve sürekli kılar,

✓zekâtı verir.

✓Bunlar anlaşma yaptıkları zaman yükümlülüklerini yerine getirirler.

✓Maddi sıkıntılara,

✓bedensel sıkıntılara,

✓bir de ani baskınlara karşı dirençli bulunurlar.”

Kimbilir belki de ayette sıralanan bu iyi şeyleri yapmaya özen gösterirsek strese karşı dirençli olmamız da mümkün olur.

Zaten ayetin son cümlelerinde bu iyi şeyleri yapan kişilerin aynı zamanda doğru sözlü ve müttakilerden olduğu da belirtiliyor: “İşte doğru sözlü olanlar bunlardır. Müttakiler / yanlışlardan sakınanlar bunlardır.” Üstelik neredeyse hepiniz biliyorsunuz Al-i İmran 133. ayette de müttakiler için genişliği göklerle yer kadar olan cennetler hazırlandığı belirtiliyor. Rahman olan yüce Allah, bizleri de bu ayetin söz ettiği kişilerden eyleye.

Sözün sonu ise yine yüce kelamla olsun:

(Yusuf 12/110)

Ne zaman ki elçilerimiz umutlarını kesti ve yalancı sayıldıklarını anladılar; o zaman onlara yardımımız geldi de tercih ettiklerimiz kurtarıldı. (Ama) Baskınımız suçlular topluluğundan geri çevrilmez.

Sacide Özlem