Din ve Psikoloji

Din, insan psikolojisini hedefe koyarken dünya-ahiret dengesini kurdurmayı amaçlar.

Psikoloji, insan psikolojisini hedefe koyarken sadece dünyayı/seküler yaşantıyı amaçlar. Hiçbir psikoloji akımı Allah’ın duyan, bilen, gören olduğunu ne nasihat eder ne de öne çıkarır. Tıpkı Kilisenin Allah’ın her şeyi duyan, bilen ve gören olduğunu açıklamak istememesi gibi.  Şayet açıklasaydı “günah çıkarma” seansları olmazdı. Ya da İslam adı altında tövbe alma diye bir şey olmazdı. Oysa insanı özgürleştiren ve sorumluluk yükleyen olgu; Allah’ın her şeyi bilen, duyan ve gören olduğudur.

Bazı psikologlar dindar diye tanınırlar. Örneğin Carl Gustav Jung gibi. O gnostik bir dindardır. Ve psikolojide getirdiği tüm çözümlemeler, tamamen dünyevi/seküler çözümlemelerdir. Bu durumda muhakkak din ve dindarlığı tekrar, tekrar sorgulamamız gerektiği anlamına gelir.

Hangi dinin dindarıyız?

Bu durumu anlamak için, elimizde bir mihenk taşı olması gerekmez mi? Öyle ya Kâfurun Suresinde anlatılan senin dinin sana benim dinim bana diyebilmem için elimde temel ölçülerin olması gerekir. Elimde öyle bir kitap olmalı ki bana dünya-ahiret dengesi kurdurması gerekir. Ahirette hesap vereceğim bilgisini vermesi gerekir. Tüm bunlardan önce Allah’ın her şeyi bilen, duyan ve gören olduğunun bilgisini de vermesi gerekir. Ancak o zaman sadece dünyevileşmekten/sekülerleşmekten kurtulurum. Hayata dair net çözümler bulabilirim. Çözümlemeler değil net çözümler!

Bu bağlamlarda da Kâfirun Suresini anlayabiliriz. Dinimiz bize ne söylüyor ne emrediyor? Hangi yaşam şeklini ve düşünce yapısını vaaz ediyor? Dünya-ahiret hakkında ne söylüyor? Allah’ın her şeyi duyan, bilen ve gören olduğunu söylüyor mu? Tevhit ve Nübüvvet hakkında hangi açıklamalarda bunuyor? Öyle ya Felsefenin, Dindarların (tasavvuf ehli sufilerin), kelamcıların söylemleri farklı farklı olunca, söylenenleri hangi kitaba göre değerlendireceğiz? Kur’an’a bakarsak bu kitaptan hesaba çekileceğiz. (bkz. Zuhruf 43/44)

O halde psikoloji biliminin kısa süreli çözümlemeler getirdiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda dindarların da Kur’an’a uymazlarsa kısa süreli çözümlemeler getireceklerini unutmayalım. Bu bağlamda dindarlığımızı gözden geçirmemiz ve din ve dindarlığı anlayabilmek için onlar az bir bedel karşılığında ahiretlerini satan kimselerdir ayetini temele alabiliriz.

Onlar, dünya hayatını sevip Ahirete tercih eden, (insanları) Allah’ın yolundan engelleyen ve o yolda bir eğrilik olmasını isteyen kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler. (İbrahim 14/3)

Psikoloji biliminin bilim olması yakın geçmiş tarihimize dayanır. Psikologların Batıdan ve Amerika’dan çıkmış olmaları bizleri düşündürmelidir. Kilise ile yollarını ayıranlar, kilise hiyerarşisini ve günah çıkarma seremonisini dünyevileşmeye/sekülerleşmeye uyarladılar. Kilise Allah yerine kendisini koyarak insanın psikolojisini sağlam temellere oturtamadı. Psikologlar da Allah’ı- ahireti, hesap gününü öteleyerek sağlam temellere oturtamadılar.

Bu sebeplerden dolayı sağlam bir psikoloji sahibi olmak istiyorsak; önce kendimize hangi dinin dindarıyız diye sormamız gerekir. Hangi psikolojik akıma, tarikata, cemaate, mezhebe bağlıyız diye sorgulamamız gerekir. Ölüm kapıya dayanmadan önce vesselam.

Yoksa yaprak gibi savrulup gideriz.

Mürüvvet ÇALIŞKAN