ŞEYTANIN ALDATMA ŞEKİLLERİ

Şeytanın en büyük tuzağı, çirkin şeylerin paketini güzel yapmak suretiyle, kötülüğü insanlara sevdirmesidir. Bu durumu beyan eden ayette: “Şeytan onlara amellerini güzel gösterdi…” buyrulmaktadır. (Neml Suresi, 27/24) 

Müminler fillerini ayet ve hadisler ışığında gerçekleştirir. İnanmayan veya imanı zayıf olan insanlar ise, şeytanın süslediği kötü şeylerle meşgul olurlar. Mesela: Şeytan insanlara dünyayı doya doya yaşamayı telkin eder, onlarda buna aldanırlar. Çöldeki insanın serap görüntüsünü su zannettiği gibi, boş hayaller peşinde koşarlar. İçki, kumar, zina ve eğlence sayılan günahları zevk zannederler.

Şeytan imanlı olan bilim adamına, tarafsızlık perdesini kullanarak, neden şüphe etmiyorsun hâlbuki bilimsel davranış, şüpheyi gerektirir. Aydın kişinin hemen dine sarılması gerekmez şeklinde fikirler ileri sürer. Dinin bahsettiği ruh, melek, kabir azabı ve ahiret gibi meselelerin ispat edilemediğini belirterek, iman esaslarının yerine deizm gibi batıl şeyleri tavsiye eder. Böylece imanından ayırdığı kişiyi boş hayaller ve köksüz fikirler peşinde koşturmaya başlar. Bu durumu belirten ayette: (Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir; hâlbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir. (Nisa Suresi 4/120) 

Aslında İlim, insanı yükselten değerlerdendir. Ama amel olmadığı takdirde sade ilim, kurtulmak için yeterli değildir. Bazı âlimler vardır ki, ilim onları yoldan çıkarmış ve şeytanın maskarası haline getirmiştir.

Ateşten yaratılan şeytanın akıbeti yine ateş olacaktır. Ama o, cehennemde yalnız kalmak istemediği için, yeryüzüne halife olarak gönderilen insanlarında yanında olmasını istemektedir.

Bir ayette: “…(Şeytanın) Onlara emredeceğim Allah’ın yarattığını değiştirecekler…” dediği belirtilmektedir. (Nisa Suresi, 4/ 119) 

Yani şeytan, aldatıcı cümlelerle insanların zihnini karıştırıp, fıtrata müdahale etmelerini isteyecektir. Bu sayede erkekler kadınlara benzemenin, kadınlarda, tesettürü bırakıp, edep yerlerini karşı cinse cazip göstermenin sevdasına kapılacaklar. Faizler kâr sayılacak, haram helal mefhumu ortadan kalkacaktır. Kur’an ve hadisten ilham almayan insanlar,  şeytanın telkinleriyle Allah’ın yarattığı şeylere müdahale etme cesareti bulacaklardır. İhtiyaç olmadığı halde estetik ameliyatlar yaygınlaşacak, kadını erkek, erkeği kadın yapma çalışmaları baş gösterecektir. Fıtrata uymayan, evlilik dışı beraberlikler yaygınlaşacak. İnsanlar temiz şeyleri bırakıp pis ve kirli şeylerle meşgul olmaya başlayacaklardır.

Şeytan mümini namazdan uzaklaştırmak için, fiziki olarak secdeye gerek olmadığını, Allah’a saygılı ve kalbi temiz bir kişinin ibadete ihtiyaç duymayacağını telkin etmek suretiyle, secde etmekten alıkoymaya çalışacaktır.

Aslında Allah’ın bizim secdemize ihtiyacı yoktur ama, kulluk görevimizi yapmak, kibir ve gurur gibi kötü hallerden kurtulmak için, bizim secde etmeye ihtiyacımız vardır. Çünkü âlemdeki bütün varlıklar secde halindedir. Hadis-i şerifte: “Kulun Allah’a en yakın olduğu halin, secde hali olduğu” beyan buyrulmuştur. (Ebû Dâvud, Salât 313, 1325)

Ayet-i Kerime’de de “Görmedin mi, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların çoğu Allah’a secde eder…”buyrulmuştur  (Hac Suresi, 22/ 18) 

Yani şuurlu ve şuursuz olarak yaratılan bütün varlıklar, kendi lisanları ile Allah’ı zikretmektedir. Sadece insanların seçme hakkı vardır. Ancak Allah’ın dışında başka şeylere kulluk edenler, insanlık değerlerini kaybetmiş olurlar.

Hadis-i şerifte: “Şeytan insanoğlunda, kanın cereyanı gibi cereyan eder.” buyrulmuştur  (Ebu Davud, Sünnet)  

Şeytanın en tehlikeli saldırısı imanî konularda olur. Bunu daha çok, küfrü ve şirki hayal ettirmek suretiyle yapmak ister. Onun için fıkıhta küfrün hayali küfür sayılmadığı gibi, kötü şeylerin hayalide kötülük sayılmamıştır. Yani hayalinde nefis yemekler yiyen bir kişinin karnı doymadığı gibi, küfrün hayalide küfür sayılmamıştır.

Şeytan bazen peygamberlere de musallat olur. Mesela: Hz. Yusuf (a.s.) zindanda iki kişinin rüyasını tabir etmişti. Birisi idamlıktı. Diğeri kurtulup, efendisine şerbet sunacaktı. Ona, kendisini anlatmasını istedi. Kula ümit bağladığı için Ceneb-ı hak onun zindandaki hayatını biraz  daha uzattı. Konu ile ilgili ayet şöyledir.

“Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an, (umulur ki beni çıkarır). Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldı.” (Yusuf Suresi 12/42)

Hz. Yusuf (a.s.) Allah’tan başkasından yardım istediği için, beş yıllık hapislikten sonra yedi yıl daha hapse mahkûm oldu.  Aslında bir kişinin (haksızlığa sebep olmamak şartıyla) başka bir kişiden yardım istemesi yasak değildir. Ancak peygamberler Allah’ın seçkin kulları olduğu için, darda kaldığı zaman da sadece Rabbine dayanıp, O’ndan yardım dilemesi gerekmektedir.

Şeytan niçin insanların peşini bırakmaz?

Şeytanın insanlarla uğraşmaktan başka işi yoktur. Ama İnsanların meşgalesi çoktur. Şeytan insanları görerek takip eder, insanlar onu görmezler. İnsanlar unutkandır. Şeytan görevini asla unutmaz. Şeytanın başarısız olduğu yerde, insan nefsi de ona yardımcı olur. Bu tehlikelerden korunmak için, akşam yatarken, sabah kalkınca, muavezeteyn (felak ve nas) surelerini okumak gerekir.

Şeytanın daha birçok saldırma yollar vardır. Uzun yazılar okumadığı için, konuyu uzatmak istemiyoruz.

Şeytanı dost edinenlerin bedenleri cehennemde iken, ruhları da pişmanlık ateşiyle kavrulacak ama bu pişmanlık fayda vermeyecektir. Bu duruma düşmemek için şeytandan korunmak lazımdır. Hesap gününde şeytan gerçekleri itiraf edecek ama buda insanı kurtarmayacaktır. Bu durumu belirten ayet şöyledir:  (Hesapları görülüp) hüküm verilince, şeytan diyecek ki: “Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâ’detti, ben de size va’adde bulundum, ama sizi aldatıp yalan söyledim. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücümde yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. Öyle ise beni kınamayın kendi nefislerinizi kınayın. (Artık)Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Doğrusu daha önce beni (Allah’a) ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.” Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.(Herkes müstahak olduğu akıbete uğrayacaktır.)” (İbrahim suresi 14/ 22)

 

Ali KARA  

Emekli Müftü