ATASOY MÜFTÜOĞLU RÖPORTAJI

İslam dünyası toplumlarında, bütün İslâmî yapılar, hangi alana ilişkin olursa olsun, içerik üretmek yerine, tüketmeye başladığımız tarihten bu yana çok hızlı bir çöküş sürecine girmişlerdir. Bu çöküş halen devam ediyor.

Günümüz İslâm toplumlarının, sahip olduğu varsayılan İslâmî bilincin siyasal ve toplumsal hayata yansımaları var mıdır? İslâmî bir bilinç siyasal ve toplumsal hayata nasıl yansır?

İslâm dünyası toplumlarında, kolonyalist düşünce tarafından, Müslüman halkların bilincinin sömürgeleştirildiği, bu sömürgeleştirilmiş bilincin bağımsız /özgün içerik üretme yeteneğini kaybettiği günden bu yana, İslâm, Müslümanlar tarafından değil, modern/seküler/ liberal/kapitalist referanslar tarafından tanımlanıyor. Bunun içindir ki, bugün İslâmî bilinçten söz edemiyoruz. İçerisinde yaşadığımız toplum, tahakküm üreten Avrupa merkezci kavram ve kurumlar tarafından örgütlenmiştir. Eğer, toplumlarımızda İslâmî bilinç belirleyici olsaydı, sözünü ettiğimiz kavram ve kurumların evrenselliklerini reddetme iradesini ve cesaretini gösterecektik. İslâmî bilincin, bugünün koşullarında siyasal ve toplumsal hayata yansıması mümkün değildir. Çünkü, siyasal ve toplumsal hayat, seküler anlamda ontolojik ve epistomolojik bir emperyalizme maruz kalmaya devam etmektedir. İslâmî bilincin, siyasal ve toplumsal hayata yansıtılabilmesi için, her şeyden önce İslâmın ontolojik meşruiyetinin, otoritesinin, belirleyiciliğinin sağlanması gerekir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde, Türkiye örneğinden yola çıkarak söyleyecek olursak, ontolojik meşruiyet, ontolojik özgürlük/hürriyet adına hiçbir çalışma yapılmıyor, hiçbir program/proje üretilmiyor. Bu noktada her hangi bir vizyon söz konusu değil. Hepimiz İslâmın duygusal/mistik/bâtınî/folklorik meşruiyetini kabul etmiş durumdayız.

Atasoy Müftüoğlu – Hasan Mustafa Arslan

Yayımlandığı Yer: Kitap ve Hikmet Dergisi, sayı. 14, Temmuz-Eylül 2016, s. 24-29.

Röportajı görüntülemek için linke tıklayın: atasoy-muftuoglu-roportaj-kh-14-sayi