Yusuf Kıssasından Alınacak İbretler

ELİF! LAM! RA! Bunlar her şeyi açıkça ortaya koyan Kitab’ın ayetleridir. (Yusuf/1)

Belki aklınızı kullanırsınız diye, biz bunu Arapça kümeler şeklinde indirdik. (Yusuf/2)

Şimdi, vahyettiğimiz bu ayet kümeleriyle sana hikâyelerin en güzelini anlatacağız. Oysaki daha önce sen bundan tamamen habersizdin. (Yusuf/3)

İnsanı en güzel şekilde yaratan Yüce Allah, onu başıboş bırakmamış, (Kıyame/36) fıtratına ve yaradılış gayesine uygun emir ve yasakları, helal ve haramları kısaca fıtratına uygun yaşam şeklini en güzel şekilde yaşaması için vahiy ile bildirmiştir. Çocuk, genç, yaşlı demeden herkesin eğitimi için ayetlerle, kıssalarla bize yol göstermektedir.

Kıssalar kendi açımızdan yaşanması muhtemel ibretlik olaylarla doludur. Canlı bir dille aktarılan kıssalar okuyanlar üzerinde büyük bir etki bırakmaktadır. Kötülüklerin ve ahlaksızlığın korkunç neticeleri kıssalarda anlatılarak, insanlar bunlardan sakındırılmakta iyi ve güzel davranışların güzel sonuçları anlatılarak da insanlar güzel davranışlara yönlendirilmektedir.

Kısaca tevhit ve ahlâk ilkeleri kıssalar/yaşanmış gerçek olaylar üzerinden önümüze sunulmaktadır. Yusuf (a.s) kıssasında gerçekleşen olaylar iyi ve kötünün en güzel şekilde fark edilebileceği ibretlik olaylarla doludur.

Yusuf (a.s) çocukluğundan beri dikkat çeken bir çocuktur. Babası tarafından çok sevilmektedir. Bir gün bir rüya görmüş babasına rüyayı anlatmış ve babası gördüğü rüyayı kardeşlerine anlatmamasını söylemiştir…

Şurası bir gerçek ki Yusuf’ta ve kardeşlerinde, araştırmak isteyen herkesin çıkaracağı dersler vardır. (Yusuf/7)

Bir gün kardeşleri şöyle dediler: “Babamızın Yusuf’u ve öz kardeşini bizden çok sevdiği açık. Oysa biz bir aileyiz. Babamız gerçekten açık bir sapkınlık içinde.” (Yusuf/8)

“Yusuf’u öldürelim ya da bir yere atalım gitsin de babamız hep bizimle ilgilensin, böylece daha iyi sıkıntısız bir topluluk haline geliriz” (Yusuf/9)

Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf’u kervancılar bulmuştur.

Yusuf’u pek ucuza, bir kaç dirheme, sattılar. Yanlarında değeri yokmuş gibi davrandılar. (Yusuf/20)

Onu Mısır’da (kervancılardan) satın alan kişi karısına şöyle dedi: “Bunu değerli bir konumda tut; işimize yarayabilir ya da evlat ediniriz.” Böylece Yusuf’u o ülkede iyi bir yere yerleştirdik ki ona olayları nasıl yorumlayacağını öğretelim. Allah işinin üstesinden gelir ama insanların çoğu bunu bilmezler. (Yusuf/21)

Yusuf reşit olunca ona doğru karar verme yeteneği ve bir ilim verdik. Biz, güzel davrananları (Muhsin) işte böyle ödüllendiririz. (Yusuf/22)

Anlaşılacağı üzere; Yusuf (as) İyi davranan birisidir ve bu durum ayetlerle sabittir.

“Allah, İyilik edenleri sever.” (Bakara/195, Al-i İmran/134, 148) Yüce Allah has kullarım ifadesini Kur’an’da Muhlesin ve Muhlisin kelimeleriyle kullanmaktadır. Muhlis, tam bir samimiyet ve bağlılıkla, gösterişten uzak bir biçimde Allah’a inanma ve ibadet etme (Beyyine/15) her davranışı içten ve gönülden olan, gösterişsiz, ihlaslı, samimi kimse,(Sad/11) anlamlarına gelmektedir.[1]

Şeytanın Allah’ın has kulları üzerinde hiçbir gücü yoktur.

Şeytanın, inanıp güvenen ve Rablerine dayananlar üzerinde bir üstünlüğü (gücü, yetkisi)[2] olmaz. (Nahl/99)

Kullarımın üzerinde senin bir üstünlüğün (gücün, yetkin)[3] yoktur. Yanlışa saplanıp sana uyanlar başka.” (Hicr/42)

Şeytanın ancak Allah’a yürekten bağlı olmayanların üzerine gücü yeter (Sad/83, Hicr/40)

Yusuf (a.s) kardeşleriyle imtihan edildikten sonra bile imtihanı bitmemektedir.

Bulunduğu evin kadını, ısrarla ondan yararlanmak istedi. Bütün kapıları kapadı. “Haydi, gel” dedi. Yusuf: “Allah’a sığınırım. O benim Rabbim’dir. Bana iyi bir makam verdi. Çünkü yanlış yapanlar umduklarına kavuşamazlar” dedi(Yusuf/23)

Yusuf (a.s)’ın karşılaştığı çirkin davet karşısında ilk tepkisi “Allah’a sığınırım.” demek olmuştur. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkin bir iş ve kötü bir yoldur. (İsra/32)  Ahkâm ayetinin, Yusuf’u (a.s) zinaya sürükleyebilecek olan tüm şartlarla birlikte, zorluk ve baskıya rağmen ilk önce Allah’a sığınması kendisine karşı kurulan tuzağa düşmemesi Allah’ın zinaya yaklaşmayın hususundaki emredir… Nerdeyse az kalsın kadına meyletmişti.

Kadın onu gerçekten istiyordu. Eğer Rabbinin burhanını görmeseydi Yusuf da onu isterdi. Hep böyle olur[4]. Bu (ilham), kötülüğü ve çirkinliği ondan uzaklaştırmamız içindir. Çünkü o, yürekten bağlılığı olan kullarımızdandır. (Yusuf/24)

Yusuf’un ihlaslı oluşu kendisini kurtarmıştır ve Allah’ın zinaya yaklaşmayın emrini hatırlamıştır… Bu durum hepimiz için örnek alınacak bir tavırdır. Allah kendisine tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran/159)

İkisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın Yusuf’un gömleğini arkasından çekip yırttı. Kapının önünde beyiyle karşılaştılar. Kadın beyine dedi ki “Ailene kötülük etmek isteyenin cezası nedir? Zindana atılmaktan başkası var mı? Belki de acıklı bir azap gerekir değil mi?” (Yusuf/25)

Yusuf dedi ki “Israrla benden yararlanmak isteyen odur.” Kadının ailesinden bir bilirkişi (şahit) şöyle dedi (şahitlik etti)[5]: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın haklı, o (Yusuf) yalancının tekidir. (Yusuf/26)

Yok, eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylüyor, doğru söyleyen odur.” (Yusuf/27)

Kocası gömleğin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki “Bu, sizin oyunlarınızdandır. Siz kadınların oyunu gerçekten büyük olur. (Yusuf/28)

Yusuf, bu işin peşini bırak! Kadın, sen de günahının bağışlanmasını iste. Çünkü sen suçlulardan biri oldun.” (Yusuf/29)

Şehirdeki kadınlardan bir takımı şöyle dedi: “ O vezirin karısı genç kölesini çok istiyormuş. Aşkı yüreğini kaplamış. Bize göre o, açık bir sapkınlık içindeymiş.” (Yusuf/30)

Dedikoduları kadının kulağına gelince davetçiler gönderdi. Onlara portakal[6]hazırladı; her birine bir bıçak verdi. Sonra Yusuf’a: “Haydi yanlarına çık” dedi. Kadınlar Yusuf’u görünce büyülendiler ve ellerini kestiler. Dediler ki “Olmaz böyle şey! Allah için bu insan değil, olsa olsa değerli bir melek olur.” (Yusuf/31)

Kadın dedi ki “Beni ayıpladığınız kişiyi görün işte. Onun benim olmasını gerçekten çok istedim ama o hep kendini korudu[7]. Hele istediğimi yapmasın kesin hapse girer ve kendini itibarsız olanlar arasında bulur.” (Yusuf/32)

Yusuf dedi ki: “Rabbim! Bu kadınların isteklerine uymaktansa hapsi tercih ederim. Onların oyununu benden savmazsan onlara karşı çocukça davranır ve cahillik edenlerden[8] olurum.” (Yusuf/33)

Rabbi duasını kabul etti de onu kadınların oyununa getirmedi. Çünkü O, dinler ve bilir. (Yusuf/34)

Sonra bütün belgeleri gördükleri halde Yusuf’u bir süre için hapse atma düşüncesi öne çıktı. (Yusuf/35)

Yusuf’la birlikte iki delikanlı da hapse girmişti. Onlardan biri dedi ki; “Ben rüyada şaraplık üzüm sıktığımı gördüm. Diğeri; “Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı gördüm. Onu kuşlar yiyordu” dedi. Bunların yorumu konusunda bizi bilgilendirir misin? Görüyoruz ki sen, güzel davrananlardansın.” (Yusuf/36)

Yusuf dedi ki “Size yedirilecek yemek gelmeden onun ne maksatla geldiğini dahi bildirebilirim[9]. Bu, Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir. Çünkü ben Allah’a güvenmeyen inancı olmayan ve ahireti yok sayan bir topluluğun dinini reddetmiş bulunuyorum[10](Yusuf/37)

Ben atalarımın dinine uymuş bulunuyorum; İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un dinine… Bizim herhangi bir şeyi Allah’a ortak saymaya hakkımız olamaz. İşte bu (Allah’ın ortağının olmaması), O’nun bize ve bütün insanlara olan büyük lütfudur. Ama insanların çoğu bunun kıymetini bilmez. (Yusuf/38)

Benim hapishane arkadaşlarım! Farklı rablerin (sahiplerin)olması[11] mı iyidir, yoksa her şeyi emri altına almış olan Allah’ın mı?” (Yusuf/39)

O’nunla aranıza koyarak kulluk ettiğiniz şeyler, sizin ve atalarınızın koyduğu isimlerden başkası değildir. Allah’ın onlar hakkında indirdiği bir yetki (sulta) yoktur. Hüküm, Allah’ın hükmüdür. O, kendinden başkasına kul olmamanızı emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ancak, insanların çoğu bunu bilmezler. (Yusuf/40)

Kıssada geçen ayetlerden de anlaşılacağa göre Yusuf asla Allah’a şirk koşan birisi değildir. Zindan arkadaşlarını güzel söz ve hikmetle takvalı olmaya, fıtratlarına (Rum/30) davet etmektedir.

Takva; Allah’ın insanlara verdiği, insanın doğuştan getirdiği bir nevi bağışıklık sistemi gibidir. Muttaki; Korunan sakınan, çekinen, takvalı, dini konularda bilinçli, şuurlu kimse (Tevbe/44) Şirkten sakınan, Allah’tan korkan emir ve yasaklarına uyan ibadetlerini yerine getiren kimse (Al-i İmran/133, Enfal/34) anlamlarına gelir[12].

Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen ağır bir imtihandan geçen Yusuf (a.s) İftiraya uğramış, Zindana atılmış buna rağmen Allah’a tevekkülü hiç bırakmadığı için Cenab-ı Allah sürekli ona yardım etmiştir. Cenab-ı Allah iman eden kullarını her durumda korur. İnsanın hem bu dünyada hem de ahirette tek bir gerçek dostu ve yardımcısı vardır. Bu dost âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Allah her zorlukta kulunun yanındadır ve onun yardımcısıdır.

Kuyuya atılarak başlayan hayat yolculuğu onu, en sonunda Mısır’da sözü geçen bir vezir konumuna taşımıştır. Azizin eşi attığı iftirayı, itiraf etmiş, hatta kardeşleri ile yaşadığı tüm olumsuz olaylara rağmen onları affetmiş ve ailesinin Mısıra yerleşmesine vesile olmuştur.

Rabbinin gerçekten o ihlaslı kullarımızdandı övgüsüne mazhar olmuştur…

Onların kıssalarında sağlam duruşlu olanlar için dersler vardır. Bu (Kur’an) uydurulabilecek bir söz değildir. Aksine önceki kitapları kendinde olanla doğrulayan, her şeyi açıklayan, inanıp güvenen bir topluluğa yol gösteren ve ikram olan bir kitaptır. (Yusuf/111)

Günümüzde, meydanın da (televizyon dizileriyle vs.) etkisiyle nikâhsız yaşamın normalleştirildiği, fuhşun her çeşidiyle karşı karşıya kaldığımız aşikârdır. Rabbimizin zinaya yaklaşmayın uyarısı evrenseldir. Aile kurumunu çökerten dolayısıyla toplumu yozlaştıran, mahveden zinaya karşı Yusuf kıssası ders alınacak bir kıssadır…

 

Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı Fıtrat Haber sitesinde 08.02.2018 tarihinde yayımlanmıştır.

___________________________________________________________________

[1] https://www.academia.edu/11149927/Allah%C4%B1n_Has_Kullar%C4%B1

[2] Bkz. İbrahim 14/22, Hicr 15/42

[3] Bkz. İbrahim 14/22

[4] Bürhan: Şems 91/8; Allah dışlamadığı (lanetlemediği) kişiye yaptığının iyi veya kötü olduğunu ilham eder.

[5] ‘Bilirkişi’ ve ‘dedi’ olarak çevrilen kelime ‘şahit’ ve ‘şahitlik etmek’ tir. Bahsekonu şahıs gözüyle görmediği bir olaya ilim ile (kriminoloji) şahitlik etmiştir. Kelimeye Allah’ın kendi kelamında verdiği anlam bakımından Allah’ın tek ilah olduğuna onu görmeden şahitlik eden bizlerin nasıl bir şahitlik yöntemi izlememiz gerektiğine dair çok önemli bir ayettir. Allah’ın tek ilah olduğuna insanların ne şekilde şahitlik edeceğine dair ilgili ayetler, Al-i İmran 3/18, En’am 6/103-104, Rad 13/16)

[6] Turunçgillerden bir meyve. Lisan’ul-Arab

[7] Kadının Yusuf için ‘kendini korudu’ demesinden anlaşılacağı üzere yaptığının sakınılması gereken ve insan fıtratına aykırı bir eylem olduğunun kadın da farkındaydı.

[8] Âyette geçen cehâlet’in Türkçesi cahillik veya cahillik etmektir. Cahillik, bilmemek, cahillik etmek de yanlış iş yapmaktır. Züleyha ve diğer kadınların onu elde etmeye çalışmaları karşısında Yusuf aleyhisselamın söylediği sözler, cahillik etmekten korktuğunu göstermektedir. Çünkü o, kendine hakim olamamaktan korkuyordu

[9] Olayları yorumlama bilgisi sebebiyle yemek sunacak olanların davranışlarından neler olacağını dahi yorumlayacağını bildirmiş oluyor. Ne demek istiyor?

[10] Allah’tan korkan kişilere Allah zihin açıklığı verir. Enfal 8/29, Talak 65/2-5

[11] Zümer 39/29

[12] https://www.academia.edu/11149927/Allah%C4%B1n_Has_Kullar%C4%B1